Azerbaycan resmi haber ajansı APA diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberinde, Aliyev'in İspanya'nın Granada kentinde Ermenistan, Fransa, Almanya liderleri ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile yapılması beklenen toplantıya katılmama kararı aldığını duyurdu.
Esasen bu toplantı yıllardır düzenlenen ve artık rutin olan toplantıların bir devamı niteliğinde. Azerbaycan, 30 yılı aşkın bir süredir işgal altındaki topraklarını müzakere yoluyla kurtarmak için Fransa ve Rusya’nın başını çektiği toplantılara katıldı. Ancak günün sonunda hiçbir ilerleme kaydedilemedi.
Neden gitmedi?
Peki, İlham Aliyev Karabağ’da kazandıkları zaferlerin ardından neden Granada’daki toplantıya katılmama kararı aldı?
Gerçek şu ki, Bakü’nün aldığı karar tek bir nedene bağlı değil. Öncelikle toplantıyı düzenleyen Avrupa Birliği’nin (AB) Erivan’ı destekleyen açıklamaları doğru bir aracı olamayacağının en bariz işareti olarak görülüyor.
Diğer taraftan toplantının katılımcılarından ve etkin güçlerinden Fransa’nın tutumu. Paris hem AGİT Mink Grubu’nda Ermeni işgalini meşrulaştırmaya çalıştı hem Karabağ Savaşı sonrası açık şekilde taraf oldu. Bu da yetmezmiş gibi hem savaş sırasında hem de sonrasından Fransa, Erivan’ı silahlandırmakla ilgili planları olduğunu dile getirdi.
Paris’in her adımı Bakü tarafından yakından takip edildi.
Bir başka gerekçe ise Granada toplantısının Azerbaycan karşıtı atmosferi. Söz konusu 5’li format (Ermenistan, Fransa, Almanya, AB, Azerbaycan), Bakü’ye güven telkin etmiyor.
Son olarak ise AB Konseyi Başkanı Charles Michel, hem iki ülke arasında aracılık etmek, müzakerelerde öncü olmak istiyor hem de her fırsatta Bakü’yü hedef alıyor.
Aliyev’in Granada’ya gitmemesinin en büyük nedeni ise AGİT Minsk Grubu’nun bugüne kadar Karabağ meselesi ile ilgili çözümsüzlük konusundaki ısrarcı tutumu.
Peki, Bakü’nün nasıl bir tecrübesi var? Minsk Grubu, 30 yıldır ne yapıyor? Karabağ’daki işgale katkısı var mıydı?
Şimdi gelin, Bakü’nün Granada tutumunu anlamak için AGİT Minsk Grubu’nun “çözümsüzlük çabalarına” yakından bakalım.
Bir uluslararası kuruluşun başarısızlık hikayesi: AGİT Minsk Grubu
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunlara barışçıl çözüm bulunması amacıyla oluşturulan AGİT Minsk Grubu ve eş başkanları sorunu çözmek yerine çözümsüzlüğün ömrünü uzatmak için çalıştı.
“AGİT, 1992'de bu çatışmaya bir çözüm bulması, yani işgale son vermesi gereken Minsk Grubu'nu kurdu. Ama tam tersine, Minsk Grubu bu işgalin sonsuza kadar sürmesini isteyenlerin elinde bir araç haline geldi."
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in bu sözleri, ABD, Rusya ve Fransa’nın başını çektiği Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde kurulan Minsk Grubu'nun 28 yıllık faaliyetlerini özetliyor.
Karabağ Zaferi ile çözülen sorunun temeli 1980'li yıllara dayanıyor. İki ülke ilişkilerini düzeltmek için her ne kadar kağıt üzerinde kalsa da bir dizi diplomatik adım atıldı. Bunların başında da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde kurulan Minsk Grubu geliyordu.
Minsk Grubu, Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı ve Dağlık Karabağ sorununun barışçıl yollarla çözülmesini teşvik ve taraflar arasında aracılık etmek amacıyla 24 Mart 1992'de kuruldu. Grup ABD, Rusya, Fransa, Türkiye, İtalya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, İsveç ve Belarus’tan oluşuyordu.
Üye ülkelerce BM Güvenlik Konseyi’nin 822 sayılı kararının uygulanması ve AGİT çerçevesinde görüşmelere devam edilmesine yönelik “Acil Eylem Planı” kabul edilerek taraflara sunuldu. “Acil Eylem Planı”na göre 15 Haziran 1993’ten itibaren Ermeni tarafı Kelbecer’i tamamen boşaltmaya başlamalı, 20 Haziran 1993’te boşaltılma işlemi tamamlanmalı ve 1 Temmuz 1993’ten itibaren AGİT’in 50 gözlemcisi bölgeye yerleştirilmeliydi.
Ardından, 7 Ağustos 1993 tarihinden geç olmamak kaydıyla, Minsk Konferansı çerçevesinde görüşmelerin yeniden başlaması gerekmekteydi. Azerbaycan “dokuzlar”ın bu barış planını kabul etti ve imzaladı. Ermenistan bu planı sözde kabul etmekle birlikte Azerbaycan topraklarını işgalini sürdürdü.
Ermenistan BM kararlarına uymadı
1993 yılı sonuna kadar Ermenistan Azerbaycan topraklarını işgale, BM Güvenlik Konseyi yeni kararlar almaya, AGİT ise yeni “acil eylem planları” sunmaya devam etti. Ermenistan BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarını ve AGİT’in acil eylem planlarını uygulamadığı halde herhangi bir yaptırıma maruz kalmadı.
Rus, Fransız ve Amerikalı eş başkanlardan oluşan ve kurulduğu günden bugüne kadar birçok girişimde bulunmasına rağmen Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik somut neticeler elde edemeyen Minsk Grubu, sadece Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanları ve dışişleri bakanlarının görüşmesini organize eden yapı hüviyetine büründü.
1994 senesinden itibaren devam eden barış görüşmelerinde uzlaşmanın sağlanmasına çalışılsa da somut hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Çünkü öneriler ya çatışan taraflarca kabul görmedi ya da taraflardan birinin sıcak baktığı öneriyi diğer taraf kabul edilemez buldu.AGİT Minsk Grubu bugüne kadar değişik tarihlerde 3 teklif sundu.
- 7 Temmuz 1997 tarihinde sunulan “Paket Çözüm”
- 2 Aralık 1997’de sunulan “Aşamalı Çözüm”
- Kasım 1998’de “Ortak Devlet”
Önerilerin ilk ikisi Ermenistan, sonuncusu ise Azerbaycan tarafından reddedildi.
Ermeni işgali ve BM kararları
Süreç içerisinde Ermenistan'ın başta Dağlık Karabağ olmak üzere Azerbaycan topraklarını işgalinin sona erdirilmesine yönelik Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Kurulu'nda bazı kararlar alındı. Bunlar 822 (30 Nisan 1993), 853 (29 Temmuz 1993), 874 (14 Ekim 1993) ve 884 (11 Kasım 1993) sayılı kararlardı.
Bu kararlarda, işgalci güçlerin işgal edilen bölgelerden çekilmesi talep edilse de işgale uğrayan ve işgalci devletlerin isimleri belirtilmedi, karar yürürlüğe girse de işgalci taraf bu kararları uygulamadı ve herhangi bir yaptırımla da karşılaşmadı. Bu durum, işgalci Ermenileri daha da cesaretlendirdi.
Azerbaycan ve Ermenistan 4-5 Mayıs 1994'te Kırgızistan’ın başkenti Bişkek'te Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamentolararası Meclisi, Kırgızistan Parlamentosu, Rusya Federal Meclisi ve Dışişleri Bakanlığı'nın inisiyatifiyle "Bişkek Protokolü" olarak bilinen ateşkes anlaşmasını imzaladı. Ancak ateşkes kağıt üzerinde kaldı.
Madrid ilkeleri
Tüm bunların dışında, 29 Kasım 2007 tarihinde İspanya’nın başkenti Madrid’de Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanları ile AGİT Minsk Grubu eş başkanları arasında gerçekleşen görüşmede, sorunun çözümü için daha sonra “Madrid ilkeleri” olarak adlandırılacak yeni bir yol haritası çizildi.
Madrid ilkeleri, Ermenistan silahlı güçlerinin Dağlık Karabağ’ın dışında işgal ettiği 7 bölgeden kademeli olarak çekilmesini ve sonrasında Karabağ’da referanduma gidilmesini sağlayacak bir sürecin başlamasını içeriyordu. Erivan, Madrid ilkelerini kabul etmedi.
Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın nihai statüsü belirlenmeden işgal altında tuttuğu 7 bölgeyi boşaltmamakta ısrar ediyordu. Zira, Ermenistan’ın düşüncesine göre şayet ordu 5 bölgeden çekilirse askeri ve jeopolitik bakımdan elverişsiz duruma düşecek, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı tehlikeye girecek, Ermeniler savaş hattında bulunan savunma sistemini ortadan kaldırınca yani 5 bölgeyi iade edince Azerbaycan askeri bakımdan avantajlı, Ermenistan ise zayıf ve dezavantajlı duruma gelecekti.
Ermenistan tarafı çözümün yalnız Karabağ’a bağımsız devlet statüsü verilirse mümkün olabileceğini dile getirirken, Azerbaycan tarafı Karabağ’a otonomi hakkı verilmesinin ötesinde bir çözümün olamayacağını vurguladı.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 14 Mart 2008'de alınan karar ise konu ile ilgili son dönemlerdeki en önemli karardı. 39 lehte, 7 karşı oy ile alınan karar, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne vurgu yapıyor ve Ermeni silahlı güçlerinin işgal ettikleri topraklardan çekilmesini istiyordu. Karar ayrıca yerinden edilen nüfusun geri dönme hakkını da içeriyordu.
14 Mart 2008’de BM Genel Kurulu'nun 62'nci oturumu çerçevesinde düzenlenen toplantıda talepte bulunulan “Ermeni güçlerinin kayıtsız, şartsız işgal edilmiş Azerbaycan topraklarını derhal terk etmeleri” ile ilgili 2. madde oylamaya sunulurken, AGİT Minsk Grubu eş başkanları olan Rusya, ABD ve Fransa’nın karşı oy kullanmaları ve bu kararın yürürlüğe girmesine tepki göstermeleri ise Azerbaycan’da Minsk Grubu’na güveni sarstı.
Bu madde yerine getirilmiş olsaydı, çatışma tamamen çözüme kavuşmuş olacaktı. Fakat sorunun çözümünü engelleyen Minsk Grubu’nun eş başkanları (Rusya, ABD ve Fransa) kararın, Ermenistan’ın da rızasının alınmasıyla yürürlüğe girebileceğini belirterek, dengeli toprak bütünlüğü tekliflerini öne sürdü. Halbuki uluslararası hukukta dengeli toprak bütünlüğü terimi yer almıyor.
Bütün bunlar, ara buluculuk misyonunu yüklenen devletlerin BM Genel Kurulu'nda Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıyan ve Ermenistan’ın işgalci devlet olduğunu beyan eden karara tepki göstermekle Ermenistan’ı desteklediklerini açık şekilde ispat etti.
Azerbaycan tarafı bütün resmi ve gayriresmi boyutlarda düzenlenen görüşmelerde çatışmanın barış yolu ile çözümünün yalnız uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde mümkün olduğunu defalarca beyan etmesine rağmen problemin çözümünde istekli görünmeye çalışan güçler, tarafların karşılıklı tavizlerde bulunmasını daha gerçekçi bir yol kabul ediyor.
Sorunun çözümüne yönelik diğer bir adım da 3 Kasım 2008’de imzalanan Moskova Deklarasyonu ile atıldı. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile eski Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan arasında imzalanan deklarasyon, sorunun uluslararası hukuk çerçevesinde barışçı yollarla çözülmesine, ayrıca 2007 Madrid prensiplerine dikkat çekti.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununu çözmek için kurulan AGİT Minsk Grubu, 28 yıldır devam eden müzakere sürecinde çözüm üretemedi.
Sorun Karabağ zaferiyle çözüldü
Yıllarca devam eden müzakere sürecinden sonuç alınamaması, Ermenistan güçlerinin bitmek bilmeyen tacizleri, artan saldırılar ve Erivan yönetiminin kışkırtıcı açıklamaları, Azerbaycan’ı topraklarını kurtarmak için operasyon yapma yoluna itti.
Bu operasyonda, Azerbaycan ordusu 44 günde topraklarını kurtararak halkın 30 yıllık hasretine son verdi.
Karabağ zaferinin kazanılmasının ardından Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in söylediği sözler de bir uluslararası kurumun çözümsüzlüğün parçası olmasını çok iyi açıklıyordu.
“AGİT, 1992'de bu çatışmaya bir çözüm bulması, yani işgale son vermesi gereken Minsk Grubu'nu kurdu. Ama tam tersine, Minsk Grubu bu işgalin sonsuza kadar sürmesini isteyenlerin elinde bir araç haline geldi. Ve şimdi Azerbaycan sorunu çözdü, işgale son verdi, askeri ve siyasi yollarla toprak bütünlüğünü yeniden sağladı.
Artık Minsk Grubu'na ihtiyaç yok. Minsk Grubu'na zaten veda ettik ama ne yazık ki Ermenistan ve diğerleri onu canlandırmak istiyor, mümkün değil, zaten öldü. Biz de işgalden acı çekmiş bir ülke olarak açıkça söylüyoruz. AGİT'in Minsk Grubu hakkında daha fazla spekülasyon sadece ters etki yapmakla kalmaz, aynı zamanda bölgemizde olası barış için de yıkıcı olur.”