Almanya İçişleri Bakanlığı Mecliste bir soru önergesine verdiği cevapta, yılın sadece ocak-mart döneminde camilere ve Müslümanlara yönelik 132 suçun kayda geçtiğini açıkladı.
Bakanlığın cevabında, bu oranın kesin olmadığına, kayıtlara eklenecek nisan-haziran dönemindeki suçlarla bu sayının daha da artabileceğine işaret edildi. Güvenlik uzmanları ise her saldırının rapor edilmemesi nedeniyle bu rakamın daha yüksek olduğu konusunda hemfikir.
Bakanlığın nisan-haziran dönemine ait verileri henüz açıklamamasına rağmen bu dönemde sadece Türklere ait cami ve derneklere en az 15 saldırı gerçekleştirildi.
Dortmund Türk Eğitim Merkezi 6 Ocak'ta saldırının hedefi oldu. Bu saldırıdan bir gün sonra ise Baden-Württemberg eyaletinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Bad Saeckingen Mimar Sinan Cami Derneğine ve DİTİB Baden-Baden Fatih Cami Derneğine aynı kişi tarafından ve aynı yerden İslam'a yönelik küfür ve hakaret içeren anonim mektuplar gönderildi.
Camilere ve Müslümanlara yönelik saldırılar
Frankfurt'ta yaşayan Türk kökenli avukat Seda Başay Yıldız'a 14 Ocak'ta Alman polisinin içindeki aşırı sağcı bir ekipten tehdit mektubu gönderildiği ortaya çıktı. "NSU 2.0" imzalı tehdit mektubunda Seda Başay Yıldız'ın anne ve babası ile eşi ve kızının adlarının geçtiği hakaret içerikli ifadeler kullanıldığı belirtildi.
Menden DİTİB Yeşil Cami'ye 26 Ocak'ta sabah erken saatlerde düzenlenen saldırıda camiye giren bir kişinin abdesthanede bulunan kağıt havluyu yakmaya çalıştığı, ardından da yangın musluğuyla ateşi söndürdüğü tespit edildi. Bu nedenle camide maddi zarar meydana geldiği belirtildi.
Lünen'de 4 Şubat'ta Fatma İbiş Çetiner'in ortağı olduğu fizik tedavi merkezine düzenlenen ırkçı saldırıda, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler işyerinin camlarını kırıp, duvarlarına ve aynalarına gamalı haç çizdi.
20 Mart'ta DİTİB Dannstadt Ulu Cami'nin girişindeki kamuya açık alanda yere Almanca hakaret içeren yazı yazıldı.
Backnang DİTİB Camii önünde 22 Mart'ta 45 yaşlarında bir şahıs cuma namazı çıkışında kalabalığa doğru Hitler selamı verip ardından bağırarak hakaret ve küfürler içeren ırkçı ifadeler kullandı.
Deggendorf DİTİB Derneğine 4 Nisan'da saat 12.00 sıralarında elinde bir şişe olan alkollü bir şahıs dernek binası içine girerek, orada bulunan kadınlara, yüksek sesle, “burayı bizim paralarımızla yaptınız, burayı yakacağız, havaya uçuracağız” şeklinde bağırdığı, bunun üzerine bölgedekiler tarafından "buradan git yoksa polis çağıracağız" şeklinde karşılık verildiği, şahsın ise daha sonra dernek alanından uzaklaştığı kaydedildi.
Essen'in Hemer semtinde 18 Nisan'da DİTİB Merkez Camii'nin dış duvarına kimliği belirsiz kişilerce gamalı haç çizildi.
Dortmund'ta 30 Nisan'da kimliği belirsiz kişilerce Festi Ramazan'ın çadırlarının dış bölgesine Anayasa'ya aykırı sembollerden 12 adet gamalı haç işareti çizildi. Gamalı haç olayından birkaç gün önce de etkinliğin gerçekleştirileceği mekandaki su tanklarının patlatılarak, stantların içine dışkı sürüldü.
Berlin'in Neukölln semtinde 3 Mayıs'ta İslam Toplumu Milli Görüş'e (IGMG) ait Gazi Osman Paşa ve Aziziye camilerine arka arkaya hakaret içerikli mektup ve uzun namlulu silah mermisi gönderildi.
Bochum'da 24 Mayıs'ta bir binanın bodrum katında sabaha karşı yangın çıktı. İtfaiyenin zamanında müdahale etmesiyle yangın söndürülerek bina içindeki 16 kişi kurtarıldı, 10 kişi de zehirlenme şüphesiyle kısa süreliğine tedavi altına alındı. Yapılan araştırmalar neticesinde, yangının çıktığı binanın zemin katında Hacı Şeker adlı Türk'ün işlettiği bir döner dükkanının bulunduğu tespit edildi.
Hagen'de 25 Mayıs'ta IGMG'ye ait Ulu Cami'nin bulunduğu binanın giriş bölümünde sabah saat 10.00 civarında kimliği belirsiz bir şahıs tarafından yangın çıkarıldı. Yangın sonucu camide ciddi maddi hasar oluşurken, ölen ya da yaralanan olmadı.
Bad Wurzach'da 30 Mayıs'ta DİTİB Selçuklu Camii'nin bahçesinde Alman ve DİTİB bayraklarıyla birlikte yer alan Türk bayrağı kimliği belirsiz kişilerce gönderden indirilerek alındı.
Türklerin yoğun olarak yaşadığı Köln'ün Mülheim semtinde 7 Haziran'da Müslümanlara karşı şiddet çağrılarının yanı sıra gamalı haç işareti bulunan broşürler dağıtıldı. Pulsuz olarak zarfların içine konulan broşürler, bölge sakinlerinin posta kutularına konuldu.
Bremen'de 8 Haziran'da kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin Rahman Camii'nin içerisine girerek cami içindeki Kur'an-ı Kerimleri yırtarak tuvalete attıkları tespit edildi.
Kassel DİTİB bağlı Merkez Camii'nin giriş kısmına 9 Haziran'da sabaha karşı taşlı saldırı yapıldı. Camları kırılan camide maddi hasar meydana geldi.
Kamen DİTİB Merkez Camii'nin dış duvarına 11 Haziran'da "Sarhoşluk 87" ( Rausch 87) ibareleri yazıldı. Olay yerine gelen ve inceleme yapan polis söz konusu yazıları 2017 yılında kurulan aşırı bir Nazi grubunun yazdığını belirtti.
2018'de Müslümanlara yönelik 824 saldırı gerçekleştirildi
Almanya’da 2018 yılının toplamında ise Müslümanlara yönelik 824 saldırı gerçekleşti. Bu saldırılarda 33 kişi yaralandı.
Ülkede son dönemde gerçekleşen cami saldırılarında kullanılan farklı yöntemler İslam düşmanlığının yeni bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Geçmiş dönemlerdeki saldırılarda camilerin duvarlarına gamalı haç çiziliyor veya bahçe ya da kapı önüne domuz kafası konuluyordu ancak son dönemlerde mermiler bırakılarak, camilerin içleri tahrip ediliyor.
Saldırganların artık daha da cesaretlenerek camilerin içlerine kadar girip tahribat yapması ve hatta kurşunlar bırakıp tehdit etmeleri güvenlik güçlerinin ya da hükümetin gerekli önlemleri almaları için bundan daha başka neler olması gerekir sorusunu da gündeme getirdi.
"Siyasilerin söylemleri Müslümanlara karşı şiddeti ve düşmanlığı artırıyor"
Almanya’daki Müslüman derneklerin başkanları da ülkedeki İslam düşmanlığına tepki göstererek siyasetçilerin harekete geçmesi gerektiğini belirtiyor.
İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici, yaptığı açıklamada, ülkedeki siyasetçilerin tutumlarını eleştirerek, “Siyasilerin söylemleri Müslümanlara karşı şiddeti ve düşmanlığı artırıyor. Bu yönden siyasetçiler söylemlerine dikkat etmeleri gerekiyor.” dedi.
Son haftalardaki saldırılarda Müslümanların tedirgin olduğuna işaret eden Kesici, “Cami derneklerinin yöneticileri arkadaşlarımız bizleri arayarak camilerin önlerinde polislerin nöbet tutma imkanı olup olmadığını soruyor. Nasıl tedbir alınır ve kamera sisteminin yerleştirilmesi gibi konular yoğun olarak konuşuluyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kesici, güvenlik birimlerinin Müslümanlara güven hissi vermesi gerektiğini kaydetti.
Herkesin duyarlı olması gerektiğini vurgulayan Kesici, “Siyasetçilerden beklentimiz camileri ziyaret etmeleri, polisin güvenlik konseptine ilişkin görüş alışverişinde bulunması ve cami cemaatlerine güvende oldukları hissi vermeleri. Hükümetteki sorumluların duyarlı davranmalarını, Müslümanlara karşı saldırıları şiddetli şekilde kınamalarını ve Müslümanların bu toplumun bir parçası olduklarını beyan etmelerini bekliyoruz.'' diye konuştu.
Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek de yaptığı açıklamada, özellikle Bremen’de Kur'an-ı Kerimlerin yırtılıp tahrip edilmesini “sapkınlığın yeni bir boyutu” olarak nitelendirdi.
Mazyek, saldırganların toplumsal barışa ve böylelikle demokrasiye zarar verdiklerinin altını çizerek, camilerin polis tarafından korunmasını istedi.
Kaynak: AA