Almanya Federal İstatistik Ofisi’nin (Destatis) açıkladığı verilere göre, 2017 yılında Almanya nüfusunun yüzde 19’unu temsil eden 15,5 milyon kişi yoksulluk ya da toplumsal dışlanma riskinden etkilendi.
2016 yılında fakirlik ve toplumsal dışlanma riski altındakilerin sayısı 16 milyon seviyelerindeydi.
Destatis’e göre, kişilerin fakirlik veya toplumsal dışlanma riski altında sayılması için yoksulluk seviyesinin altında gelir, maddi açıdan ciddi olarak yoksunluk ve çok düşük iş yoğunluğuna sahip hanelerde yaşamak gibi 3 kriterden en az 1'ini taşıması gerekiyor.
En çok kadınlar etkilendi
Ülkede yoksulluk ve toplumsal dışlanmaya en çok yüzde 20,3’lük oranla kadınlar maruz kaldı.
Bu oran erkeklerde 17,6 olarak kaydedildi.
18 yaş altı gençlerin yüzde 18’i, 65 yaş ve üstü grubun yüzde 17,7’si de söz konusu riskle karşı karşıya kaldı.
Yoksulluk ve sosyal dışlanma ayrı ayrı ele alındığında yalnızca yoksulluk riski altında kalan kişi sayısı 13,1 milyon olarak belirlendi. Bu da nüfusun yüzde 16,5'ine tekabül etti.
Yoksulluk riski eşiği
Avrupa Birliği (AB) kriterlerine göre, bir kişi toplam nüfusun toplam gelirinin yüzde 60'ından daha az gelire sahipse yoksulluk riski altında kabul ediliyor.
2017’de Almanya'da yaşayan tek kişi için yoksulluk riski eşiği ayda bin 96 euro, 14 yaşından küçük iki çocuğa sahip 2 yetişkin için ise ayda 2 bin 302 euro seviyesinde belirlendi.
Mali kaynakların olmaması, yoksulluk sınırında yaşayanların kiralarını, ev kredilerini veya yan hizmetleri ödemede, evlerini yeterince ısıtmada veya bir haftalık tatili finanse etmede zorluk çekmelerine sebep oluyor.
"Yüksek ev fiyatları ve kira yoksulluğa itiyor"
Köln Üniversitesi Karşılaştırmalı Eğitim Araştırmaları ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Christoph Butterwegge, Almanya’da büyük şehirlerde ev fiyatlarının ve kiralarındaki artışın insanları yoksulluğa ittiğini belirterek, ülkede sosyal devlet ilkesinden taviz verildiğini savundu.
Butterwegge, iş gücü piyasasının liberalleştirilmesinin ve sosyal olmayan vergi politikalarının uygulanmasının yoksulluğa giden yolu açtığını vurgulayarak, "Yoksulluğu düşürmek için ilk olarak saatlik asgari ücret artırılmalı. 8,84 euro saat ücret yeterli değil" dedi.
Yarım gün veya belli bir süre boyunca çalışanlar ve uzun süre işsiz kalanlara sosyal sigorta zorunluluğu olması gerektiğini anlatan Butterwegge, “Toplum grupları arasında ayrım yapmayan ve herkesi koruyan bir sosyal devlet anlayışının benimsenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
"Fakir ile zengin arasındaki fark artabilir"
Gelir vergisindeki adaletsizliğe değinen Butterwegge, “Yüksek kazananla az kazanan arasında sosyal vergi politikası uygulanmalı ki fakir ile zengin arasındaki uçurum azaltılsın. Siyasetçiler bir şey yapmazsa toplumsal dışlanma ile birlikte fakir ile zengin arasındaki fark da artacak. Özellikle orta direk kesiminin bölünmüşlüğüne bakıldığında bu siyasi olarak daha derin bölünmüşlüğü getirebilir aynı AfD'de görülüğü gibi. Fakirlerde ise bu seçimlere katılmama eylemi olarak ortaya çıkıyor. Bu değiştirilmeli. Parlamento dışından hükümete baskı olmalı” yorumunu yaptı.
AB genelinde daha yüksek
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, AB'de geçen yıl nüfusun 22,5’i yoksulluk ya da sosyal dışlanma riskiyle karşı karşıya kaldı.
AB'de bu durumdan en fazla etkilenenler yüzde 24,5 ile 18 yaş altı gençler oldu. Bunu yüzde 23,3’le kadınlar, yüzde 21,6 ile erkekler izledi.
Kaynak: AA