Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfından (SETA) M. Erkut Ayvaz tarafından kaleme alınan "Federal Hükümetin İki Yılı ve Yeni Dönemde Alman Siyaseti" başlıklı analizde, federal hükümetin son 2 yılda öne çıkan politika tercihlerine odaklanıldı, muhalefet partilerinin durumu ve Alman dış politikasında öne çıkan meseleler ele alındı.
Analize göre, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (Sozialdemokratische Partei Deutschlands, SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Partisinden (Freie Demokratische Partei, FDP) oluşan federal hükümet, 4 yıllık görev süresine 8 Aralık 2021'de başladı.
Son aylarda yapılan anketlerde federal hükümetin oy oranının düştüğü, Almanya için Alternatif (Alternative für Deutschland, AfD) partisinin oy oranının ise yükselmeye devam ettiği görüldü.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz liderliğinde oldukça kırılgan bir zeminde kurulan federal hükümet, oluşturulduğundan bu yana çeşitli krizlerle karşı karşıya geldi.
Bunlardan en fazla öne çıkanlar, 2020'de başlayan COVID-19 salgını, Şubat 2022'de başlayan Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, küresel salgının Alman ekonomisine olumsuz etkisi ve enflasyonun yükselmesi oldu.
Rusya-Ukrayna krizi koalisyonun en büyük sorunu iken, askeri harcamaların Almanya tarihinde ilk kez ciddi oranda artması dikkati çekti.
Bunların yanı sıra enerji, ekonomik destek, yatırımlar, sosyal politika ve göç gibi birçok konuya dair durumların kamuoyuna yansıması, hükümete yönelik olumsuz değerlendirmelere neden oldu.
Son 2 yılda yapılan anketlerde tüm koalisyon partilerinin oy oranı azaldı. Bazı bakanların spesifik konulardaki ifadeleri ve Scholz'un önemli konulardaki tartışmalara dahil olmaması da federal hükümete verilen desteği azalttı.
Yapılan bazı araştırmalarda, koalisyonun 2 yıllık görev süresinde vaatlerinin yüzde 38'ini gerçekleştirdiği, birçok yasal düzenlemeyi hayata geçirdiği savunuluyor.
Ana muhalefet partisi: CDU
Ana muhalefet partisi CDU'nun 2022'de bazı eyalet meclisi seçimlerinde başarılı sonuçlar elde ettiği, bunda 26 Eylül 2021'de federal meclis seçimlerinin akabinde yeni genel başkan seçilen Friedrich Merz'in etkisinin olduğu belirtiliyor.
Şu an CDU, anketlerden birinci parti olarak çıksa da diğer partilerle arasında çok büyük bir oy farkı bulunmuyor. CDU, birçok alanda hükümete alternatif somut bir politika sunmamakla itham edilirken, Merz'in özellikle göçmen kökenlileri hedef alan dışlayıcı ve popülist söylemleri kamuoyunda tartışma yaratıyor.
Merz'in CDU/CSU'nun başbakan adayı olup olmayacağı da belirsizliğini koruyor.
"Almanya için Alternatif"
Koalisyon hükümetinin ve ana muhalefetin desteğinin azaldığı bir dönemde, aşırı sağcı AfD'nin yükselişte olduğu gözlemlenirken, gelecek sene düzenlenecek eyalet meclisi seçimlerinde partinin birinci çıkması ihtimali yüksek görülüyor.
AfD'nin söylemleri ve politikalarının orta ve uzun vadede normalleştirilmesi tehlikesinin bulunmasının yanı sıra parti, CDU gibi somut politika önerileri sunmaksızın çoğunlukla göç, mülteciler meselesi ve sosyal sorunlar üzerinden desteğini artırıyor.
Yaz aylarında düzenlenen parti kongresinde göç ve Avrupa Birliği (AB) karşıtı ifadeleriyle dikkati çeken AfD'nin, Almanya'nın AB'den ayrılması gibi hedeflerinin yanı sıra aşırı söylemleriyle öne çıktığı görülüyor.
Sol Parti
Federal Mecliste yer alan en küçük grup olan Sol Parti'de son seçimlerdeki başarısız sonuçtan bu yana gerilemenin sürdüğü görülüyor.
Parti içinde, partinin geleceğine dair fikir ayrılıklarının sürdüğüne şahit olunduğu, bir grubun partiden ayrılıp yeni bir parti kurması ihtimali üzerinde duruluyor.
Yeni partinin daha uç bir çizgiye yaklaşması ihtimaliyle örneğin Rusya, Ukrayna gibi konularda daha ayrışan pozisyonlarda yer alması muhtemel olarak değerlendiriliyor. Partinin, Doğu Almanya eyaletlerindeki AfD'ye yönelen seçmenlere de hitap edebileceği ileri sürülüyor.
Alman dış politikasında gelecek projeksiyonu
Alman tarihinde ilk kez 3 partiden oluşan bir koalisyon hükümetine rağmen Başbakan Scholz'un SPD ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un Yeşiller'den olması ilk bakışta siyaseten birbirine uzak olmayan bu iki parti çerçevesindeki kurumların uyumlu hareket edeceği beklentisine neden oldu.
Son 2 yıllık süreçte ve dış politika haricindeki genel politikalar da baz alındığında bu varsayım, her daim beklendiği şekilde gerçekleşmedi.
Siyasetin solunda yer alan bu iki partinin kendi aralarındaki görüş ayrılıkları bir yana esas farklılıklarının, diğer koalisyon ortağı FDP ile yaşandığı görülüyor. Buna rağmen Başbakan Scholz ile Dışişleri Bakanı Baerbock arasında zaman zaman farklı pozisyonların ortaya çıkması da dikkati çekiyor.
Almanya'nın Ukrayna politikası
Analize göre, Almanya'nın Çin ile ilişkilerinde ve Berlin yönetiminin genel olarak daha aktif dış politika anlayışını tam anlamıyla benimseyememesi noktasında kısmen farklılaşan tercihler söz konusu. Bunun bir sonucu olarak özellikle Dışişleri Bakanı Baerbock ve partisi Yeşiller'in geleneksel savaş karşıtı geçmişine rağmen gelinen aşamada daha aktif ve hatta askeri çözümlerden yana bir yaklaşım oluşturduğu söylenebilir.
Bunun yanı sıra bazen sonradan düzeltilme gereği duyulan ve uç noktada yer alan tartışmalı açıklamaların arttığı, özellikle Ukrayna'ya yönelik silah yardımında Yeşiller'in, ana muhalefet CDU/CSU'nun çağrılarına benzer tercihlerle daha fazla silah yardımı sağlanması gerektiğine dair çıkışlarına şahit olundu.
Bu tutum ise hem SPD çevreleri hem de bilhassa Başbakan Scholz tarafından aceleci olmayan yaklaşımlarla dengelenmeye çalışıldı.
Aynı şekilde savaşın neredeyse 1,5 yıldır sürmesi, yaklaşık 1 milyon Ukraynalı mültecinin Almanya'ya gelmesi, silah talebinin sürmesi ve krizin çözümüne yönelik farklı pozisyonlara dair neredeyse tahammülsüz bir kamuoyu baskısının sürdürülmesi sebebiyle Alman toplumunda isteksizliğin artması da bekleniyor.
Analize göre, Almanya'nın, "değerlere dayalı" siyaset anlayışına sahip olduğuna işaret edilse de genellikle gerçekçilikten uzak ve zaman zaman çifte standart uyguladığı eleştirisine maruz kaldığı görülüyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ve Bakanlığın keskin söylemlerinden sonuç elde edilemediği ve uç noktadaki söylemlerle sonuçsuz bir sembolizme yöneldiği eleştirisi yapılan hükümetin, söylem ve eylemlerinin uyuşmadığı öne sürülüyor.
Gelecek seçim Eylül 2025'te
Federal meclis seçimlerinin Eylül 2025'te yapılacak olması, hükümetin anketlerdeki düşüş endişesini arka plana itmesine neden olurken, koalisyon daha uyumlu bir işbirliği hedeflese de seçime kadar olan süreç inişli çıkışlı ilerleyebilir.
Analize göre, anketlerde oy oranını artıran muhalefet partisi CDU'nun son yıllarda yapıcı olmaktan ziyade eleştirel ve hatta popülist çizgiye yaklaşan söylemleri, toplum nezdinde istenilen karşılığı bulmuyor.
Aşırı sağcı AfD'nin yükseliş trendi ve bunun normalleşmesi tehlikesi karşısında Alman siyasi partilerinin ortak çözüm arayışlarında bulunmaları ve aşırı sağcı söylemlere en azından mesafeli durmaları tavsiye edildi.
Federal hükümetin söylem ve eylemlerinin çeşitli dış politika alanlarındaki uyuşmazlığı mevcut enerji krizi sebebiyle daha da belirginleşerek ülkenin küresel ekonomik bağımlılıklarına çare olamasa da ekonomi ve yeni enerji işbirliği alanları oluşturulması eleştirilere neden oluyor.