Suudi Arabistan'ın Mekke kentinde düzenlenen olağanüstü Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesinde İran'a "bölgeyi savaş sürüklememe" çağrısı yapıldı.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz başkanlığında gerçekleşen zirvenin kapanış bildirgesinde İran'a yönelik eleştiriler ağırlık kazandı.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'a yönelik son saldırıların akabinde bölgenin tehlikeli ve olağanüstü bir aşamadan geçtiğine dikkat çekilen bildiride, İran'a, "bölgeyi savaşa sürüklememe, bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale etmeme, terör örgütlerini desteklememe ve uluslararası deniz ulaşımını tehdit etmeme" çağrısı yapıldı.
KİK üyesi ülkelerin güvenliğinin birbirinin ayrılmaz parçası olduğunun ve bu ülkelerden herhangi birine yapılacak bir saldırının diğer ülkelere de yapılmış sayılacağının vurgulandığı bildirgede, Husilerin başkent Riyad'daki petrol istasyonlarına yönelik saldırıları ile Suudi Arabistan'a yönelik balistik füze saldırıları kınandı.
BAE kara sularında geçen haftalarda 4 ticari kargo gemisine yönelik sabotaj eyleminin de kınandığı bildirgede, İran'a komşuluk ilkelerine bağlı kalma, diğer ülkelerin egemenliğine saygı duyma ve bunlara karşı güç ya da tehdit unsurunu kullanmama çağrısında bulunuldu.
"ABD'nin İran'a yönelik atacağı adımları destekleyeceğiz"
Bildiride ayrıca, KİK ülkeleri ile ABD arasında bölgenin güvenlik ve istikrarını tesis edecek ikili anlaşmalar olduğuna işaret edildi ve ABD'nin İran'a yönelik atacağı adımların destekleneceği vurgusu yapıldı.
BAE'nin doğu sahilinde yer alan Fuceyra Limanı yakınlarında Suudi Arabistan, BAE ve Norveç'e ait 4 ticari kargo gemisi, 12 Mayıs'ta sabotaja uğramıştı.
Arap zirvesine 21 ülkeden lider ve temsilci katıldı
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) olağanüstü zirvesinin sona ermesinin ardından başlayan ve Suudi Arabistan Kralı Selman'ın başkanlık ettiği Arap zirvesine 21 ülkeden lider ve temsilci katıldı.
Zirveye katılan liderlerden Ürdün Kralı 2. Abdullah yaptığı konuşmada, Körfez bölgesinin güvenliğinin bölgenin istikrarının temelini oluşturduğunu söyledi.
Arap dünyasında yaşanan sıkıntıların Arap ülkelerinin atacağı ortak adımlarla üstesinden gelineceğine işaret eden 2. Abdullah, "Filistin meselesine iki devletli çözüm ve Arap Barış Planı temelinde bir çözüm bulunmadan bölgede istikrar sağlanamaz." dedi.
Tunus Cumhurbaşkanı El-Baci Kayid es-Sibsi ise bölgenin yeni bir istikrarsızlık ve gerilim dalgasına sürüklenmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti.
Başta Filistin meselesi olmak üzere bölgenin temel meselelerine çözüm bulunması yoluyla istikrarın sağlanmasının öncelikleri arasında yer aldığına değinen Sibsi, çıkar çatışması ve görüş ayrılıklarının başka ülkelerin iç işlerine müdahaleyi ya da bölgenin istikrarını sarsacak davranışları mazur gösteremeyeceğini kaydetti.
Tunus olarak, Suudi Arabistan'a yönelik balistik füze saldırıları ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kara sularında ticari kargo gelimelerinin sabotaja uğramasını kınadıklarını dile getiren Sibsi, bu saldırıların bölge güvenliğini tehlikeye attığını vurguladı.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi de Körfez bölgesinin güvenliğinin Mısır'ın ulusal güvenliğinin ayrılmaz parçası olduğunu söyledi.
"Zirvemiz, Arap ulusal güvenliğinin özellikle de büyük stratejik ehemmiyeti haiz Körfez bölgesinin benzeri görülmemiş tehditlerle karşılaştığı bir zamanda düzenleniyor." diyen Sisi, Körfez bölgesine yönelik bir saldırıya karşı koymak için kararlı bir duruş sergilemek gerektiğinin altını çizdi.
Sisi, bölgede istikrarın, Filistin halkının, "bağımsızlık, işgalin sona ermesi, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulması" taleplerini karşılayacak bir çözüme varılmaksızın sağlanamayacağını ifade etti.
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih ise Körfez'in güvenliğinin Irak'ın güvenliği olduğunu hatırlatarak söz konusu krizin, uygun şekilde çözülmediği takdirde savaşa evrilebileceği uyarısında bulundu.
"Ortalığı kasıp kavuracak bir savaşın belirtilerini taşıyan bölgesel bir kriz yaşıyoruz. Bölgemizin bugünkü durumu dünkünden daha iyi değil." diyen Salih, Irak'ın istikrarının komşu ülkelerin iş birliğine ihtiyaç duyduğunu aktardı.
Kuveyt Emiri Sabah el-Ahmed el-Cabir es-Sabah da bölgede yaşanan gerilim karşısında çatışma değil diyaloga başvurulması çağrısı yaptı.
Bölgede yaşanan gerilimi endişeyle takip ettiklerini kaydeden Sabah, Arap ülkeleri olarak, gerilimin taraflarını diyalog masasına oturmaya ikna etmeleri gerektiğine belirtti.
Bu gerilime neden olan yanlış uygulamaların düzeltilmesi için harekete geçilmesi gerektiğine işaret eden Sabah, düzenlenen zirvenin, mevcut gerilimin oluşturduğu tehlikeye yönelik farkındalığı gösterdiğini sözlerine ekledi.
Sudan'daki Askeri Geçiş Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, ülkesinin, Körfez ülkelerinin kendi güvenliklerini korumak adına atacağı adımları destekleyeceğini söyledi.
Sudan'ın, Körfez ülkelerinin güvenliğini hedef alan davranışları kınadığını aktaran Burhan, Yemen'deki meşru yönetimi destekleyeceklerini ve Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri bünyesinde kalmaya devam edeceklerini dile getirdi.
Ülkedeki halk hareketine de değinen Burhan, Askeri Geçiş Konseyi'nin geçiş hükümeti oluşturmak için muhalif güçlerle yapıcı bir diyalog yürüttüğünü ve halka iki yıllık geçiş döneminden sonra sivil yönetime geçiş sözü verdiğini aktardı.
"Filistin'in çıkarlarını savunmak isteyenler, Filistin'in ortak tutumunu desteklemeli"
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Suudi Arabistan'ın Mekke kentinde olağanüstü toplanan Arap liderlere, Filistin halkının çıkarlarını savunma çağrısında bulundu.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz başkanlığındaki zirvede konuşan Abbas, ülkesinin, Bahreyn'in başkenti Manama'da haziran ayında düzenlenmesi planlanan ekonomi çalıştayına katılmayacağını yineledi ve Arap liderlerine hitaben, "Filistin halkının çıkarlarını savunmak isteyenlerin Filistin'in ortak tutumunu desteklemesi gerekir." dedi.
ABD'nin, uluslararası kararları çiğnemeyi hedefleyen Yüzyılın Anlaşması planına mutlak anlamda karşı olduklarını vurgulayan Abbas, Nisan 2018'de Suudi Arabistan'ın Zahran kenti ile Mart 2019'da Tunus'ta düzenlenen Arap zirvelerinde alınan kararlara atıfta bulundu.
Söz konusu zirvelerde ABD'nin Kudüs, Filistinli mülteciler, sınırlar, güvenlik ve Yahudi yerleşim birimleriyle ilgili aldığı kararların tanınmadığı açıklanmıştı.
Abbas ayrıca, Körfez'deki petrol tesislerini hedef alan saldırıları da kınayarak, Arap ulusal güvenliğini tehdit eden saldırıların kabul edilemez olduğunu ifade etti.
Lübnan Başbakanı Saad el-Hariri ise Arap kimliğinin korunması için daha güçlü bir dayanışma içinde olunması gerektiğini vurguladı.
Hariri, Lübnan'ın hiçbir şart altında Arap kimliğinden feragat etmeyeceğini ve kardeş ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye devam edeceğini söyledi.
19 yıl sonra yapılan olağanüstü zirve...
Mekke'deki zirve, Filistin İntifadası döneminde Mısır'ın başkenti Kahire'de düzenlenen olağanüstü zirveden 19 yıl sonra düzenlenen ilk olağanüstü zirve olma özelliği taşıyor.
Bahreyn'in 25-26 Haziran'da başkent Manama'da "Refah için Barış" adlı ekonomik çalıştaya ev sahipliği yapması planlanıyor.
ABD ile Bahreyn tarafından düzenlenecek ortak çalıştayın, ABD'nin İsrail-Filistin meselesinin çözümü konusunda yakında açıklaması beklenen "Yüzyılın Anlaşması" planı kapsamındaki ilk organizasyon olduğu ifade ediliyor.
Arap zirvesi sonuç bildirgesinde de İran birinci gündem oldu
Suudi Arabistan'ın Mekke kentinde düzenlenen ve 21 Arap ülkesi liderinin katıldığı olağanüstü zirvede İran'ın bölgedeki müdahaleleri kınandı.
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) olağanüstü zirvesinin ardından düzenlenen olağanüstü Arap zirvesinin kapanış bildirgesinde de İran vurgusu yapılırken Arap dünyasının temel meselesi olan Filistin meselesi ikinci planda kaldı.
Bildirgede, İran yapımı balistik füzelerin Yemen'den Suudi Arabistan topraklarına atılması, İran'ın, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) adalarını işgal etmesi (Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa adaları), Suriye krizine müdahale etmesi ve toprak bütünlüğünü etkilemesi, Bahreyn'in iç işlerine karışması ve oradaki terör örgütlerini desteklemesi kınandı.
Bildirgede Filistin konusunda ise önceki Arap zirvesinde alınan kararlara bağlılık vurgusu yapıldı.
Arap zirvelerinde genellikle 2002'de Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki zirvede kabul edilen Arap Barış Planı'na atıfta bulunuluyor. Söz konusu plan, Arap topraklarındaki İsrail işgalinin son bulmasını, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulmasını, Filistinli mülteciler sorununun adil bir şekilde çözülmesini ve buna karşılık İsrail'le normal ilişkiler kurulmasını öngörüyor.
KİK ve Arap zirvelerinin ardından bugün Mekke'de 14'üncü İslam İşbirliği Teşkilatı olağan zirvesinin düzenlenmesi planlanıyor.
Kaynak: AA