BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Astana'da Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye'de ateşkesin sağlanması yönünde yapılan görüşmeleri gerçekçi bir politika olarak desteklediklerini söyledi.
Mistura, 53. Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Astana ve Ankara'da yapılan görüşmelerin Halep'in tümüyle yıkılmasını önlediğini belirtti.
Rusya federasyonu ve Türkiye'nin birlikte masaya oturduğunu ve görüştüğünü ifade eden Mistura, "İki tarafın da çıkarı vardı. Rusya da Türkiye de Noel'e kadar Halep'in tümüyle yıkılmamış olmasını istiyorlardı. Sadece 800 ya da 900 El-Nusra üyesinin 150 bin kişilik bir şehirde bulunmasından dolayı. Elbette Türkiye bu kentin tümüyle yıkılmasını ve yüz bin göçmenin ülkeye gelmesini istemiyordu. Burada söz konusu olan gerçekçi politikadır ve eğer bu gerçekçi politika doğru yöne gidiyorsa bu desteklenmeli. Biz de BM olarak bunu yaptık. Ankara'da görüşmeler oldu ve bu da silahlı gruplarla Rus ordusu arasında görüşmelere vesile oldu. Böylece Halep'te en kötü şeyin gerçekleşmesi önlenmiş oldu. Bu zaman zaman unutuluyor. En kötü ihtimalle şehir tümüyle yıkılır ve 100 bin sığınmacı daha olurdu." şeklinde konuştu.
Türkiye ile Rusya arasında sürdürülen görüşmeler sonrasında sağlanacak bir ateşkesin çok daha dayanıklı olacağına inandığını ifade eden Mistura, "Son ateşkes geçen seferki denemelerden daha uzun süre dayandı. Mütevazi görüşüme göre bu diğer denemelerden daha başarılı olacak. Çünkü her iki ülkenin de yerinde adamları var. Ve bu sayede etkileme imkanları da. Ve bir mekanizma kurulduğu için. Ateşkes için buna ihtiyaç vardır. Kontrol ve caydırıcılık için böyle bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle Astana var ve biz oradaki görüşmeleri destekledik." dedi.
Suriye'de Esad rejiminin görüşmelere yanaşmadığını ve muhalif grupların da müzakere pozisyonlarını daha da güçlendirebilmek için hala çatışmaktan yana olduklarını, bunun da görüşmeleri zorlaştırdığını kaydeden Mistura, ABD'nin Suriye konusundaki tutumunun belirgin olmadığını, ancak terör örgütü DEAŞ'ı mutlak şekilde ortadan kaldırmak istediğine inandığını söyledi.
Mistura, konuşmasının ardından katıldığı Suriye konulu panelde de bugüne kadar tanık olduğu en büyük felaketin Suriye'de yaşandığını, ihtilafın ortadan kaldırılabilmesi yönünde siyasi bir çözüme ulaşabilmek için mümkün olduğu kadar çok sayıda tarafın müzakere sürecine dahil edilmesi gerektiğini belirtti.
Panele katılan Amerikan yönetiminin DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk da hem Astana sürecinin, hem de Cenevre'deki görüşmelerin önemli olduğunu ve paralel şekilde sürdürülmesi gerektiğini ifade ederek, ancak Suriye'deki çatışmaların azaltılamaması durumunda görüşmelerde de ilerleme sağlayamayacaklarını kaydetti.
"Türkiye ve Rusya'nın garantörlüğündeki süreci destekliyoruz"
McGurk, Suriye’de çatışmaların durması konusunda ABD’nin geçen yılki çabalarında başarısız olduğunu, Türkiye ve Rusya’nın garantörlüğünde devam eden süreci desteklediklerini kaydetti.
Brett McGurk, “Geçen yıl sürecin beklediğimiz gibi gelişmemesinin nedenlerinden biri, açık olmak gerekirse bizim ve Rusya’ın garantör olmasıydı. Ancak bizim alanda adamlarımızın olmaması nedeniyle, durumu kontrol etmeye çalışırken adeta pinpon topu gibi olduk” dedi.
ABD’li yetkili, “Türkiye ve Rusya uygun olan garantörlerdir. Biz ABD olarak Astana sürecine yardımcı olabilecek nasıl bir rol üstelenebileceğimize bakıyoruz” ifadelerini kullandı.
Esad'a karşı mücadele eden bazı muhalif grupların aynı zamanda El Kaide ile bağlantıları olduğunu, bunun durumu daha da zorlaştırdığını ifade eden McGurk, ABD'nin tüm ülkelerle aynı hedefi izlediğini, ancak taktiklerinin farklı olduğunu, Esad rejimine sağladığı destek sebebi ile Rusya ile de Suriye'de koordineli bir şekilde çalışabileceklerine inanmadığını sözlerine ekledi.
Panele konuşmacı olarak katılan Rusya Federasyonu Konseyi Dışişleri Komitesi Başkanı Konstantin Kosaçev ise Esad'ı destekledikleri şeklindeki görüşlerin doğru olmadığını ifade ederek, ancak Suriye'de Irak ya da Libya'da bir güç boşluğu oluşmasından ve bunun ülkeye daha büyük bir zarar vermesinden endişe ettikleri için rejime müdahale etmediklerini söyledi.
Rusya'dan binlerce kişinin de terör örgütlerine katıldığını ve bunların daha sonra Rusya'ya döndüğünü, bu nedenle bu örgütlere karşı mücadeleyi kendilerinin de desteklediğini belirten Kosaçev, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını ve Esad rejiminin askeri gücüne teröre karşı mücadelede ihtiyaçları olduğunu kaydetti.
Panele İstanbul'dan katılan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Enes el-Abde ise Suriye'de yaşanan trajedilere dikkati çekerek, sivillerin çektiği tüm acılara ve gördükleri işkencelere rağmen Esad'ın hala iktidarda bulunmasına inanamadıklarını söyledi.
"Esed çözümün parçası olamaz"
Bu durumun normal olmadığını ve Esed'in tüm dünya için bir tehdit olduğunu ifade eden Abde, "Esad gitmeli. O sorunun bir parçası. Çözümün bir parçası olamaz" dedi.
Abde, Esad'ın özgür ve demokratik bir Suriye'den yana olmadığını ve Suriye halkının haklarını gasp ettiğini kaydederek, bunun yanı sıra DEAŞ ve El-Nusra'ya karşı mücadelenin de sürdürülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) İcra Direktörü Kenneth Roth da Suriye'de yaşananlardan dolayı büyük ölçüde Rusya'yı sorumlu tutarak, Rusya'nın, Suriye'de yasaklanan bombalar ve kimyasal silahlar kullandığına dair delillerin olduğunu söyledi.
Roth, Suriye'de hayatını kaybeden sivillerin yaklaşık yüzde 90'ının da Esad güçlerinin bombalarıyla öldüğünü kaydetti. AA