Avrupa Birliği; 27 üye ve devasa ekonomi, 450 milyona yakın nüfus ile her geçen yıl genişlemeye de devam ediyor.
Ancak Birlik, salgın ve savaş öncesi hızlı karar alamadı bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye başladı.
AB, şimdilerde geleceğini tartışıyor, hantal yapısından kurtulmak istiyor.
Brexit, pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı...
İngiltere 2020’de Avrupa Birliği'nden fiilen ayrıldı; Birlik, yoluna kararlılıkla devam edeceğini ilan etti. Ancak değişim-dönüşüm tartışmalarının önü kesilmedi.
Özellikle salgının yarattığı tahribat, reform arayışını da beraberinde getirdi.
Rusya-Ukrayna savaşı ise tartışmayı başka bir boyuta taşıdı.
Öyle ki, Avrupa'nın güvenlik duvarı sarsıldı. Artık dış politikadaki "oy birliği" kuralı, ciddi olarak sorgulanıyor.
Scholz'un oy çokluğu teklifi
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, konuyla ilgili şu ifadeleri kullanmıştı:
"Her yeni AB üyesinin birlik beraberlik içinde olması gerekirken, tam tersi davranması riski de gittikçe büyüyor. Tek bir ülkenin vetosunun diğer hepsinin ilerlemesini engellediği riskini barındırıyor. Bunun tersini söyleyen, Avrupa gerçekliğini yalanlıyordur. Bu yüzden izlenen ortak dış politikada diğer politikalarda ve mesela vergi politikasında adım adım çoklu karar almaya geçmemizi teklif ettim."
Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Dr. Can Baydarol, "Almanya olsun, Fransa olsun, iki tane büyük Avrupa Birliği ülkesi. Almanya'nın nüfusu 80 küsur milyon. Şimdi Almanya ile masaya oturduğunuz zaman, oy birliği olduğu zaman, Kıbrıs Rum Kesimi'nin oyu aynı oluyor. Oy birliği dediğiniz yerde bir kişinin veto etmesi demek, bütün karar alma sürecinin tıkanması anlamına geliyor ki, bunu özellikle stratejik karar alamama noktasında büyük zahmet çekiyorlar." diye konuştu.
Avrupa Birliği Konseyi, üye ülkelerin birer bakanından oluşuyor. Güvenlik ve dış politika konularında kararlar oy birliği ile alınıyor. Vergilendirme, göç ve genişleme alanlarında da aranan şart aynı.
Birliğin güçlü ülkeleri, karar alma normunun değişmesinden yana. Zira mevcut kuralın Avrupa'yı geleceğe taşımasından endişe duyuyorlar.
Türkiye'nin AB üyelik süreci
Türkiye 2005'te Avrupa Birliği tam üyelik müzakerelerine başladı. Bugüne kadar 16 fasıl açıldı.
14 fasıl Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin engellemesi nedeniyle bloke edildi. Oysa Türkiye için 33 fasıldaki tarama süreci 2006'da sona erdi.
Fasılların açılıp kapanması konsey üyelerinin oy birliği ile mümkün oluyor. Bu açıdan oy birliği kuralının revize edilmesi, aday ülke için de önemli.
Refah toplumundan güvenlik toplumuna
Avrupa son yüz yılda iki büyük savaş gördü. İkinci büyük savaşın ardından kalıcı barış arayışı hız kazandı.
1959'daki Schuman Deklarasyonu da bunun üzerine şekillendi. Savaşa harcanan kaynak, barışa yatırıldı. Böylece savaşın ham maddeleri kömür ve çelik barışın anahtarı oldu. Ortaya çıkan refah da toplumlar arasında paylaştırıldı. Avrupa Birliği 73 yıldır barış merkezi olmayı başardı. Ancak şimdi savaş tehdidi kapısında.
ABKAD Başkan Yardımcısı Baydarol, "Almanya 100 milyon euro'luk silah yatırımı kararı aldı. Şimdi Avrupa, giderek refah toplumundan güvenlik toplumuna doğru kayma noktasına gidiyor... Avrupa Birliği, 'Kendi güvenlik politikamı oluşturabilir miyim?' arayışı içinde aynı zamanda. 2000'li yılların başında tartışmıştık; Avrupa savunma ve güvenlik kimliği meselesini. Bugün tekrar tartışılıyor bence kapıların arkasında. Ve eğer öyle bir kimlik ortaya çıkacaksa Türkiye'siz bu kimliği de gerçekleştirme şansları da yok. Bunu da çok net görüyorlar." diye konuştu.
Türkiye'nin tam üyelik hedefi
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Avrupa Birliğini, "Beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eser." sözüyle tanımlamıştı.
1963'de Ankara anlaşmasına imza atıldı. Anlaşmanın hedefi olan "tam üyelik", geçerliliğini koruyor.
Her türlü engellemeye, sınamaya rağmen, Türkiye'nin 59 yıldır hedefi değişmiş değil.