En güçlü üyelerinden olan İngiltere'yle yollarını ayırmak için zorlu müzakereler yürüten AB, "doğu ile batıdaki" üyeleri arasındaki ayrışmayla da uğraşıyor.
En güçlü üyelerinden olan İngiltere'yle yollarını ayırmak için zorlu müzakereler yürüten AB, "doğu ile batıdaki" üyeleri arasındaki ayrışmayla da uğraşıyor.
Uluslararası alanda AB'nin "başarı hikayesi" olarak nitelediği İran Nükleer Anlaşması'na dair ciddi görüş ayrılıkları var. Birliğin, Suriye ve Filistin'le ilgili girişimleri de hayata geçmiyor.
AB ilk defa üye kaybediyor
Kurulduğundan bu yana dayanışma ve entegrasyon politikalarıyla övünen AB'nin, yakın dönemdeki en büyük başarısızlığı İngiltere'nin birlikten ayrılma kararı oldu.
İlk defa üye ayrılığı yaşayan AB, büyük bir itibar kaybına uğradı. Diğer üyelerin de benzer ayrılma isteklerine kapılmaması için yoğun çaba sarf ediliyor. Bazı üye ülkelerde aşırı sağcı ve popülist partilerin güç kazanmasıyla AB karşıtı sesler yükselmeye başladı.
Doğu-Batı ayrımı derinleşiyor
Sığınmacı krizi nedeniyle birliğin doğu ve batıdaki üyeleri arasındaki ayrım derinleşiyor. Zorunlu kota sistemi uyarınca taahhütlerini yerine getirmeyen ve sığınmacı kabul etmeyen Vişegrad Grubu ( Macaristan, Polonya, Çekya ve Slovakya) ile AB yetkilileri arasındaki gerginlik yaşanıyor.
Polonya'yı yargı alanındaki reformlarıyla hukukun üstünlüğünü ihlal etmekle suçlayan AB, Macaristan'ın ise sivil toplum örgütlerini hedef aldığını iddia ediyor. Polonya'nın AB Konseyi'nde oy hakkını elinden alabilecek 7'nci maddeyi işleten AB'de, aynı sürecin "demokratik prensiplerden" uzaklaştığı savunulan Macaristan için de işletilmesi gündemde.
Sığınmacı krizi
2015 yılında patlak veren sığınmacı kriziyle ciddi tehdit altına giren AB'nin temel başarısı, Türkiye'yle vardığı mutabakat. AB, mutabakat sayesinde yasadışı sığınmacı akınının kontrol altına alınmasıyla, büyük bir krizden kurtuldu.
Ancak genel anlamda mülteci sorunu, zorunlu kota sistemiyle 160 bin sığınmacıyı dahi yerleştiremeyen AB ülkelerinin en büyük başarısızlıklarından biri.
Türkiye'yle vardığı mutabakata benzer bir anlaşmayı Libya'yla sağlayamayan AB, Akdeniz rotasından gelen sığınmacı akınına çare bulamadı.
Ekonomik ve demografik veriler
2008'de yaşanan ekonomik krizin ardından toparlanmakta oldukça yavaş kalan AB'nin bu yıl büyüme oranını yüzde 2 seviyesinde olacak. Küresel ekonominin toplam yüzde 4 civarında büyümesinin öngörüldüğü düşünüldüğünde, AB’nin ekonomik anlamdaki öncü rolü zayıflayacak.
Öte yandan, kıta genelinde işsizlikte gerileme olsa da halen kriz öncesi rakamlara ulaşılamadı. Genç nüfus arasında işsizliğin yüksek olması büyük sorunlara yol açıyor.
Demografik anlamda ise düşük doğum oranları ve yaşlanan nüfus nedeniyle AB nüfus artışı çok düşük oranlarda seyrediyor. 2016-2017 arasında 28 üyeli birliğin nüfusu sadece 1,5 milyon arttı.
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, 20'nci yüzyılın başında dünya nüfusunun yüzde 25'ini oluşturan Avrupalıların, bu yüzyılın sonunda dünya nüfusunun sadece yüzde 4'ünü oluşturacağını söyledi.
AB küresel güç olmayı başaramıyor
ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı, AB'nin İsrail-Filistin sorununda daha belirgin bir rol oynama beklentisini de beraberinde getirdi. AB yetkilileri, kararın ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu ayrı ayrı Brüksel'de ağırladı.
Ancak, AB'nin bu konuda Washington yönetiminin gölgesinde kaldığı görüldü. İsrail-Filistin sorununda aktif rol üstlenmek isteyen AB, ABD'nin bu konuda kredibilitesini yitirdiğini göremedi. AB, barış sürecinde ABD'nin dışlanmaması gerektiğini vurgulamaya devam etti.
Suriye savaşında da durum farklı olmadı. Sık sık bölgesel aktörlerle görüşmeler yürüten, "taraflara itidal" çağrısı yapan ve "kınama" mesajları yayımlayan AB'nin, Suriye savaşının seyrini değiştirecek bir hamlesi olmadı.
Geçen hafta Birleşmiş Milletler (BM) ile düzenlediği ikinci Suriye konferansı, büyük tanıtım ve reklama rağmen, beklenen yardımı toplayamadı.
AB'nin "başarı hikayesi" olarak öncülük ettiği İran nükleer anlaşması ise tehdit altında. ABD yönetimi anlaşmayı feshetmeye hazırlanırken, AB üyeleri arasında da nükleer anlaşmaya yönelik farklı görüşler var.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, İran nükleer anlaşması konusunda tüm üyelerin birlik içinde olduğunu savunuyor. Fakat, art arda ABD'ye ziyaret düzenleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'den gelen açıklamalar aynı doğrultuda değil. Macron ile Merkel anlaşmada eksiklikler olduğu konusunda hemfikir ve tekrar düzenlenmesine sıcak bakıyorlar.
Kaynak: AA