Avrupa, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından güvenlik stratejilerinde yeni adımlar atmaya devam ediyor.
NATO'da olduğu gibi Avrupa Birliği (AB) için de, sınırlarını belli alanlarda genişletme kararı bunlardan biri olabilir. Zira, 8 yıldır AB'ye üye olmayı bekleyen Bosna Hersek için liderlerden onay geldi. Bosna Hersek'in üyelik müzakereleri başlamış oldu.
Geçtiğimiz haftalarda, AB'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, Bosna Hersek'le katılım müzakerelerinin başlanması tavsiyesinde bulunmuştu.
AB Liderler Zirvesi için Brüksel'de toplanan 27 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanı, Bosna Hersek'le görüşmelerin başlamasını kararlaştırdı.
Öte yandan, müzakerelerin resmi olarak başlaması için ülkeden beklenen birçok önemli reformun hayata geçirilmesi gerekiyor. Müzakereler için tarih ise henüz net değil.
Peki, Avrupa Birliği’nin Balkanlara doğru büyüme planının arkasında ne var? Bu karar neden şimdi alındı? Detayları Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Ersin Orallı ile konuştuk.
“Avrupa büyük bir güvenlik paradoksu içinde”
Doç. Dr. Orallı, son yıllarda yaşanan olayların ardından AB'nin siyasi ve güvenlik düzleminde Batı Balkanlar genişlemesinin kaçınılmaz bir noktaya geldiğini belirterek başlıyor sözlerine:
“AB, İngiltere'nin Brexit'le ayrılması ve özellikle Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmalar ile gelinen noktada büyük bir güvenlik paradoksu içerisinde. AB, hem iktisadi anlamda yeni bir pazar yaratma süreci noktasında hem de güvenlik açmazı noktasında özellikle Batı-Balkan genişlemesine yeni bir sayfa açtı.”
Sırbistan'ın "yeniden yayılmacı" söylemi Avrupa’yı harekete mi geçirdi?
Teorik olarak 2008 yılı ile beraber İstikrar ve Ortaklık Antlaşması ile 2015'te Bosna Hersek'in AB'ye üyelik başvurusu yapmasının önündeki engellerin kalkmasıyla beraber Bosna Hersek 2016'da üyelik başvurusunda bulunmuştu.
Ancak Orallı, 2019 genişleme stratejisinde AB’nin henüz Bosna Hersek'in özellikle Kopenhag kriterleri bağlamında aday ülke olma pozisyonunu alamayacağını açık bir şekilde beyan ettiğini hatırlatıyor.
Bununla beraber yol haritası noktasında özellikle 2022'de ortaya çıkan kriz ve Balkanlarda Sırbistan'ın yeniden bir yayılmacı söylem geliştirmesinin, AB açısından Bosna Hersek’in önemli bir demokrasi sınavına tabi tutma sürecini de doğurduğunu belirtiyor.
Orallı, bugün gelinen aşamada AB’nin bazı konulardaki farkındalığına işaret ediyor. O noktayı ise şöyle açıklıyor:
“Eğer Bosna Hersek, AB sürecinin içerisine dahil edilmezse ülkenin içerisinde ayrılıkçı adımların gücü artacak ve ayrılıkçı siyasi hareketler Bosna Hersek'ten kopma hususunda ısrarcı olabilecektir.
İşte tam da bu noktada 2022 geliştirme çerçevesinde Bosna Hersek'in AB sürecine dair güçlü bir adım atması ve 2024-2025 dönemiyle beraber de müzakere sürecine başlaması öngörülmüştür.
Özellikle son 6 ay içerisinde Bosna Hersek'te yaşanan ve kırılma noktasına varan olaylar Bosna Hersek'in içerisindeki federatif düzlemin sürdürülebilir olmadığını gösterdi. Birlik, Bosna Hersek'i kucaklamaz ise bu durumda Sırbistan'ın çok daha baskın bir şekilde Bosna Hersek üzerinde siyasi bir rol oynamasının muhtemel olduğuna işaret etmektedir.”
“Avrupa için Batı-Balkan genişlemesi kaçınılmaz”
Öte yandan, Orallı’nın dikkati çektiği bir diğer konu ise bölgenin iktisadi anlamda istikrara ulaşmamasının iç karışıklıkların tetiklenme riskini beraberinde getirdiği oluyor.
Hem demokrasi sınavı bağlamında hem de ekonomik bağımsızlık bağlamında bölge devletlerinin bir uydu devlete dönüşme riskinin hala varlığını sürdürdüğünü de belirtiyor.
Bu yüzden Orallı, “Özellikle Sırbistan'ın Rusya'ya bu denli angaje olduğu bir ortamda, Batı-Balkan genişlemesi AB açısından kaçınılmaz bir siyasi döngü olarak öne çıkıyor” diyor.
Bosna Hersek için AB’nin önemi ne?
Doç. Dr. Orallı, Bosna Hersek'in AB'ye tam üyelik sürecinin bir an evvel başarıya ulaşmasının Bosna Hersek açısından bir zorunluluk olduğunu vurguluyor.
Aksi takdirde, ülkenin mevcut anayasa düzeninde aradığını bulamayan diğer etnik grupların mevcut federal sistemden memnuniyetsizliklerini daha güçlü sesle dile getireceklerini belirtiyor ve “Belki de devletin yeniden bir parçalanma sürecine girmesi adına referandum talebinde bulunabilecekler” diye de ekliyor.
Orallı, böyle bir durumun da 1995'ten bu yana devam eden ancak bir türlü taşların yerine oturmadığı anayasal denklemde çok daha ciddi sorunlara sebebiyet verebileceğini söylüyor ve sözlerini şöyle bitiriyor:
“Bu yüzden de gerek AB için Balkanlar'da ortaya çıkma ihtimali olan bir kara deliğin önlenmesi, gerekse Bosna Hersek için demokrasi ve insan hakları bağlamında güvence mekanizmasının oluşması için karşılıklı bağımlılık bir zorunluluk olarak belirmektedir.”