Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Zeytin Dalı Harekatı'nın sonunda Suriye halkının evlerine dönmesinin sağlanacağı" yönündeki açıklamasına pozitif bakan Avrupa ülkeleri, göç, güvenlik ve enerji hatları güvenliği bakımından da harekatı olumlu karşılıyor.
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başdanışmanı Prof. Dr. Sencer İmer ile Bursa Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve ANKASAM AB-Balkanlar Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nuri Korkmaz, Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütlerine yönelik Türkiye'nin başlattığı sınır ötesi askeri operasyona başta İngiltere, Almanya ve Avusturya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin verdiği desteği değerlendirdi.
Prof. Dr. Sencer İmer, İngiltere, Almanya, Hollanda ve diğer bazı AB ülkelerinin Zeytin Dalı Harekatı'na verdiği desteğin, Avrupa'nın korkulu rüyası haline gelen göç hareketini Türkiye'nin engelleyecek olmasından kaynaklandığını söyledi.
Türkiye'nin Afrin operasyonundan sonra 2,5 milyon nüfuslu İdlib'e yöneleceğini kaydeden Prof. Dr. İmer, ''İdlib'te yaklaşık 25 bin DEAŞ, PYD, PKK ve benzeri gruplara mensup terörist var. Eğer Esed rejimi o bölgeye girseydi yapacağı tahribat Avrupa'ya uzanan büyük bir göç hareketine neden olacaktı. Dolayısıyla zaten göçten bunalmış Avrupa daha büyük bir sorunla karşılaşacaktı. Bu sebeple Zeytin Dalı Harekatı'na destek verdiler." diye konuştu.
''ABD rakip, Türkiye-Rusya-Almanya müttefik''
ABD'nin attığı adımlarla Rusya'yı karşısına alarak tam anlamıyla rakip hale geldiğini savunan İmer, Beyaz Saray'ın Rus gazının Avrupa'ya ulaşmaması için elinden geleni ardına koymadığını kaydetti.
Türkiye üzerinden Avrupa'ya uzanan Türk Akımı Projesi'nin de ABD'nin engellemeleriyle karşılaştığını anlatan İmer, konuşmasına şöyle devam etti:
''Türk Akımı Projesi, Türkiye üzerinden Yunanistan'a, İtalya'ya, Makedonya üzerinden Sırbistan, Avusturya ve Almanya'ya uzanıyor. Rus uçağı düşürülünce proje rafa kalktı. Sonra ilişkiler düzeldi ve projenin yeniden hayata geçirilmesine karar verildi. Bunun üzerine 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti. Sonra da Rus büyükelçisi öldürüldü. Bütün bunları FETÖ yaptı. Bunlar ABD istihbaratı için çalıştılar.
Türkiye ile Rusya ortaklığı doğal olarak Avrupa'yı Türkiye'ye mecbur kılıyor. Burada Almanya, Rusya, Türkiye adı konulmamış bir ittifakın içinde görünüyor. PKK'nın, PYD'nin, FETÖ'nün ve DEAŞ'ın ABD'nin kontrolünde birer araç olduğu şu anda çok net bir şekilde ortaya çıktı ve Avrupa da artık bunu biliyor. Dolayısıyla hem göç açısından hem güvenlik açısından hem enerji güvenliği sağlamak açısından Türkiye'ye muhtaçtır.''
''ABD-PYD-DEAŞ tiyatrosunu İngiltere bozdu''
ANKASAM Başdanışmanı Prof. Dr. Sencer İmer, İngiltere'nin, yeniden eski gücüne kavuşmak için ABD'nin kontrolünden çıkmak istediğini vurgulayarak, Rakka'nın DEAŞ'tan alınıp PYD'ye verilmesi skandalını ilk İngilizlerin ifşa ettiğini kaydetti.
İngiltere'nin, Çin'in İpek Yolu Projesi'ne 20 milyar dolar yatırarak ABD'ye karşı bir pozisyon aldığını savunan İmer, şunları kaydetti:
''İngiltere önemli bir şey daha yaptı. Rakka'nın alınmasında bir tiyatro oynandı. PYD, DEAŞ'tan işi devraldı. 4 bin DEAŞ'lıyı Türkiye sınırına kadar getirdiler. Havadan ABD uçakları korudu. Bunu oyunu da İngiliz devlet televizyonu BBC ifşa etti. Yani İngiltere ABD'ye 'Siz teröristleri destekliyorsunuz. Siz teröristlerle iş birliği yapıyorsunuz.' dedi. Bu hadise çok önemli. Bu pas geçilecek bir olay değildir. Trump neden İngiltere'ye gidemiyor. Birtakım bahaneler öne sürüyor. Oysa İngiltere'ye gittiği an başta İşçi Partisi olmak üzere 2 milyon İngiliz Trump'ı protesto edecek. Şunu çok net söyleyebilir; İngiltere ve Fransa ABD'yi artık Suriye'de ve bölgede istemiyor."
"Erdoğan'ın açıklamaları Avrupa'yı rahatlattı"
Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve ANKASAM AB-Balkanlar Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nuri Korkmaz da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın harekatın sonunda Suriye halkının evlerine dönmelerinin sağlanacağı yönündeki açıklamasının Avrupa'da olumlu kabul gördüğünü söyledi.
Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı'nı başlatmasının bölgedeki aktörlerin pozisyonunun daha iyi ortaya çıkmasına yol açtığını savunan Korkmaz, şunları ifade etti:
"Öncelikle harekatın durdurulmasını savunan taraf ABD ve YPG olmuştur. Bununla birlikte Hollanda, Almanya ve Avusturya gibi ülkeler PKK'nın Avrupa Birliği tarafından da bir terör örgütü olarak tanındığını ve bu nedenle Türkiye'nin haklı olduğunu savunmuşlardır. Fakat Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Mogherini ise başından beri harekata karşı bir tavır içerisinde olmuştur. Mogherini’nin bu tavrını kısmen İtalya'daki geleneksel PKK sempatisine bağlamak mümkündür. İtalyan siyasetçiler, Türkiye'nin başlattığı operasyonun, Irak'ın kuzeyindeki bağımsızlık referandumu sonrası bölgedeki Kürtlerin Akdeniz'e ulaşan bir devlet kurma hayalini sona erdirecek önemli bir adım olarak görmektedirler. Bu görüşe her ne kadar Avrupa içerisinde taraftar aradılarsa da bulamadılar."
Yrd. Doç. Dr. Nuri Korkmaz, şunları söyledi:
''Diğer önemli bir nokta da dış politika konusunda istediği başarıyı tam olarak yakalayamayan AB, Orta Doğu'daki etkisini ciddi bir biçimde kaybetmiştir. Bu nedenle bu harekat sırasında Türkiye'nin yanında yer alarak kısmi de olsa bölgede söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Fakat Türkiye'nin bölgede Rusya ile birlikte hareket etmesi AB'nin de olaya tam olarak müdahil olmasını engellemektedir."
AA