Kimlikçiler Hareketi'nin Avusturya kolundan olan bir grup, İmparatoriçe Maria Theresia'nın 20 metre yüksekliğindeki heykeline peçe giydirmişti.
Heykelin önüne de, "İslamileştirme mi? Hayır almayayım" pankartı asmışlardı.
Bu tarz İslamofobik eylemlere imza atan Kimlikçiler, 2003 yılında Fransa'da başlayan bir akımdan geliyor. Ancak hareketin Avusturya kolu son yıllardaki eylemleriyle daha da görünürlük kazandı.
Kimlikçiler, aşırı sağın yeni ve medya dostu yüzü olarak ortaya çıkarken, ABD'deki alternatif sağın Avrupa versiyonu şeklinde de görülüyor.
Ancak alternatif sağ, internet ortamında başarı elde ederken, Avusturya'nın Kimlikçileri interneti sokaklardaki eylemleri için kullanıyor.
Eylemlerle ırkçılığın artmasına destek veriliyor
Bir başka eyleminde grup, Avusturya'nın Yeşiller Partisi'nin Graz kentindeki merkez ofisine pankart açtı ve binanın çatısını sahte kanla boyadı.
Grup ayrıca Viyana'da mülteciler tarafından sahnelenen bir tiyatro oyununu basıp izleyicilere üzerlerinde "çok kültürlülük öldürür" yazan el ilanları dağıttı.
Grubun en çok bilinen eylemi ise, Avusturyalı Kimlikçilik Hareketi'nin eş başkanı 29 yaşındaki Martin Sellner'ın Libya'dan gelen göçmenleri Akdeniz'de durdurmak için "Avrupa'yı savunan" bir teknenin kiralanmasına destek vermesiydi.
Sağı pohpohlamak
Geçen ay Graz'da bir mahkeme, suç örgütü kurmak ile Türk ve Müslüman gruplara karşı nefret yaymak suçlamalarıyla yargılanan 17 grup üyesini akladı.
Kararın açıklanmasından bir gün sonra Sellner'ın konuştuğu bir YouTube videosunda, grubun kendisini nasıl da temize çıkardığını anlattığı görüldü.
Kimlikçiler taktiklerinin ırkçı olmadığını savunuyor. Ancak söylemleri, Almanya'daki PEGIDA hareketi gibi aşırı sağcı protesto hareketlerinin izlerini taşıyor.
Beyaz ırkın hakim olduğu bir Avrupa savunması
Homojen ve beyaz ırkın hakim olduğu bir Avrupa'yı savunuyorlar ve kıtanın giderek bir "İslam devletine" dönüştüğüne inanıyorlar.
Bunu yaparken de Ortadoğu ve Afrika'dan gelen göçmenlerin Avrupalıların yerini alacağını öne süren komplo teorilerine rağbet ediyorlar.
Söz konusu komplo teorileri, genel olarak şişirilmiş istatistik ve temelsiz demografik öngörülere dayanıyor.
Oysa ki Avrupa Birliği'nin toplam nüfusunun sadece yüzde 4'ü Avrupa Birliği (AB) vatandaşı olmayanlardan oluşuyor.
Kimlikçiler, "ırkçı ideolojinin modernize edilmiş şekli"
Avusturya'nın Salzburg Üniversitesi'nden siyaset bilimci Farid Hafız, Kimlikçilerin "ırkçı ideolojinin modernize edilmiş bir şekli" olduğu görüşünde.
Irkçı görünmemek ve kendilerini geleneksel aşırı sağdan uzaklaştırmak için de bu gruba mensup gençler yeni kavramlar türetti.
Martin Sellner kendisini bir milliyetçi olarak değil, bir "vatansever" olarak görüyor.
"Etno-çoğulculuk" dedikleri hedefleri, aslında "Avrupa kimliğinin" bir tür ırk ayrımı ve tecrit koşulları aracılığıyla korunması amacı güden farklı etnik grupların ayrı yaşaması anlayışını oluşturuyor.
"Yeniden göç" dedikleri ise, dini özgürlükleri baskılamayı ve sınırlamayı ve hatta Müslümanları, kökenlerinin bulunduğu ülkelere zorla geri göndermeyi öngörüyor.
Bir başka deyişle, bunlar eski bir takım fikirlerin yeni kavramlarla tekrar pazarlanması. Bir anlamda yabancı düşmanlığının yeni bir sürümü.
Başı Avusturyalı Kimlikçiler çekiyor
Irkçılıkla mücadele için araştırmalar yapan Britanya merkezli Hope not Hate (Nefret değil Umut) isimli sivil toplum kuruluşu sözcüsü, "Kimlik Kuşağı 'saygın' bir görünüm vermek ve kullandığı dili yumuşatarak gizlemek için elinden geleni yapıyor" diyerek, şöyle devam etti:
"Ne var ki üzerinde çalışılmış sosyal medya videolarının ve parıltılı eylemlerin arkasına bakarsanız, orada aşırı görüşlere sahip insanları görürsünüz."
Kimlikçilerin yükselişi
Kimlikçilerin yükselişleri, Avusturya siyasetinin sağa kaymasıyla birlikte yaşandı.
Aralık 2017'de aşırı sağcı Özgürlükçü Parti (FPÖ), muhafazakar Avusturya Halk Partisi ile koalisyon hükümeti kurmuştu.
O günden bu yana hükümet, yabancılara yapılan yardımları kesmeyi önerdi ve mültecilerin vatandaşlık almalarını zorlaştırdı.
Avusturya'da 2015 yılında 90 bin kişinin sığınma başvurusunda bulunmasından etkilenen siyasi iklim kamuoyunu da yönlendirdi.
2017 yılının ilk 8 ayında sığınma başvurularının 17 bine düşmesine ve ülkeye gelenlerde bir azalma gözlemlenmesine rağmen, aşırı sağcı partiler açık sınır politikalarından dolayı duyulan endişelerden faydalanmaya devam ediyor.
FPÖ ilk 2000 yılında koalisyon hükümetinde yer aldığında, Viyana'nın Heldenplatz Meydanı'nda 100 bin protestocu toplanmıştı.
FPÖ ikinci kez koalisyon hükümetine dahil olduğunda ise meydanlara sadece 5 bin kişi çıktı.
Aşırı sağcı görüşler ana akıma dahil olmaya devam ederken, Almanya merkezli Bertelsmann Vakfı'nın 2017'de yaptığı bir ankete göre, Müslüman olmayan her 4 Avusturyalı'dan 1'i Müslüman bir komşu istemiyor.
"Irkçılık dramatik bir şekilde yükseldi"
Avusturya'da büyümüş bağımsız bir Afgan gazeteci olan İmran Feruz, son birkaç yılda ırkçılık, mülteci karşıtı görüşler ve İslamofobi'nin dramatik bir şekilde yükseldiğini gözlemliyor.
"Irkçı ifadeler kullanmak daha kabul edilebilir hale geldi" diye konuşan Feruz, "FPÖ'nün yükselişi nedeniyle ırkçılık ve nefret normal bir şey haline geldi" dedi.
Gazeteci Feruz'a göre Kimlikçiler, "artık zamanlarının geldiğini" düşünen bir grubu temsil ediyor.
Kimlikçileri büyütmemek gerektiğinin önemine değinen Dresden Teknik Üniversitesi'nden siyaset bilimci Manes Weisskircher ise, "Günlük siyaseti etkileyecek bir konumda değiller. Ancak göz önündeki ve özellikle Müslümanların göç ve entegrasyonu gibi konulardaki önemli gelişmeleri yansıtır nitelikteler" dedi.
Kaynak: Deutsche Welle