Bangladeş'te Yüksek Mahkeme, 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasındaki bazı olaylardan sorumlu tutulan Cemaat-i İslami Partisi Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Mir Kasım Ali hakkındaki idam kararını onadı.
Beş yargıçtan oluşan mahkeme heyetine başkanlık eden Surendra Kumar Sinha, 2014'te Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırılan 63 yaşındaki Ali'nin, kararın yeniden gözden geçirilmesi için yaptığı başvurunun reddedildiğini açıkladı.
İç hukuk yolları tükenen davada Ali'nin, yasalara göre af kararı için devlet başkanına başvuru hakkı bulunuyor. Ancak Ali'nin avukatları, müvekkilinin ve ailesinin bu konuda henüz karar vermediğini belirtti.
Ali, 2 Kasım 2014'te bağımsızlık savaşı sırasındaki bazı olaylardan idama mahkum edilmişti. Bir gencin kaçırılıp işkenceyle öldürülmesi dahil 8 farklı suçlama yöneltilen müvekkillerine karşı mahkemeye yalancı şahitler çıkarıldığını ifade eden Ali'nin avukatları, karara karşı çıkmıştı.
Cemaat-i İslami'den grev çağrısı
Kararın duyurulmasının ardından Cemaat-i İslami'nin internet sitesinden yapılan açıklamada, Yüksek Mahkemenin Ali hakkındaki idam kararını kınamak ve protesto etmek üzere yarın ülke genelinde, yerel saatle 06.00-18.00 arası grev yapılması çağrısında bulunuldu.
Açıklamada, "Bangladeş hükümetinin, Cemaat-i İslami'nin üst düzey yetkililerini tek tek öldürme planını Ali hakkındaki hükümle sürdürdüğü, hükümetin Ali'nin davasında öne sürdüğü tüm delillerin uydurma ve yalan olduğu ve Ali'nin kendisine yöneltilen suçlamalarla hiçbir bağlantısının bulunmadığı" ifadesi kullanıldı.
Lider kadroya yönelik yargılamalar ve idamlar
Başbakan Şeyh Hasina tarafından bağımsızlık savaşı sırasında işlendiği iddia edilen suçların cezalandırılması için 2009'da kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, şimdiye kadar çok sayıda kişi hakkında idam kararı aldı. Bunların büyük bir kısmı, ülkenin İslami değerleri savunan en büyük partisi Cemaat-i İslami liderlerinden oluşuyor.
Mahkeme tarafından suçlu bulunan ve idam cezasına mahkum edilen ilk kişi, Cemaat-i İslami Partisi'nden Abdülkelam Azad olmuştu. Ülkeden ayrıldığı için gıyabında yargılanan Azad, Ocak 2013'te idam cezasına çarptırılmıştı.
Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla, Şubat 2013'te ömür boyu hapse mahkum edilmiş, 17 Eylül'de cezası Temyiz Mahkemesi tarafından idama çevrilmiş, Aralık 2013'te cezası infaz edilmişti. Molla, idam edilen ilk Cemaat-i İslami lideri olmuştu.
Mahkemenin 90 yıl hapse mahkum ettiği Cemaat-i İslami'nin 92 yaşındaki lideri Gulam Azzam da 23 Ekim 2014'te hapishanede ölmüştü.
Azzam'ın ardından partinin liderliğini üstlenen Motiur Rahman Nizami ise 29 Ekim 2014'te idama mahkum edilmişti. Kararın üst mahkeme tarafından onanmasının ardından Nizami, 10 Mayıs 2016'da asılmıştı. Nizami'nin idamı, uluslararası toplum tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Cezası, Yüksek Mahkeme tarafından 3 Kasım 2014'te onanan partinin Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman, 11 Nisan 2015'te idam edilmişti. Mahkeme, 18 Şubat 2015'te Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdus Sobhan'ı dokuz suçlamanın altısından suçlu bularak idama mahkum etmiş, 16 Temmuz 2015'te de bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ordusu tarafından kurulan Rızakar milis kuvvetlerine üye olduğu kaydedilen Furkan Malik'e ölüm cezası vermişti. Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreteri Ali İhsan Mücahid'e 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle verilen idam cezası, 16 Haziran 2015'te Yüksek Mahkeme tarafından onanmıştı. Mahkeme son olarak 10 Ağustos'ta, Cemaat-i İslami Partisi eski milletvekili Sakhavat Hüseyin'i idama mahkum etti.
- Mahkemenin kararları eleştiriliyor
Bazı muhalefet partileri ve uluslararası gözlemciler, Hasina hükümeti tarafından kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin adil yargılama standartlarına uymadığına ve siyasi kararlar aldığına dikkati çekiyor.
Cemaat-i İslami Partisi de lider kadrosuna yönelik mahkeme kararlarının siyasi olduğuna işaret ederek, halkı, Hasina hükümetinin "devlet terörüne" karşı çıkmaya çağırıyor. Parti yetkilileri, hükümetin muhalifleri bastırmak için kitlesel cinayetler, keyfi tutuklamalar, yargısız infaz ve işkence gibi suçlar işlediğini savunuyor.
Cemaat-i İslami yetkilileri, bağımsızlık savaşının ardından 1973'te çıkarılan Savaş Suçları Kanununa göre ancak silahlı savunma ya da yardımcı gruplara üye kişilerin savaş suçları ya da insanlığa karşı suç işlemekten yargılanabileceğini, buna karşın üyelerinden hiçbirinin silahlı gruplara üye olmadığını, dolayısıyla bu suçlamalarla yargılanamayacağını vurguluyor.
Hindistan'dan 1947 yılında ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Pakistan'ın doğusu ile batısı arasında 1971'de başlayan iç savaş, bağımsız Bangladeş devletinin kurulmasıyla son bulmuştu. Pakistan, ülkenin doğusundaki halkın bir bölümünün bağımsızlık talep etmesi üzerine bölgeye çok sayıda asker göndermişti. İç savaş sırasında Doğu Pakistan'dan yaklaşık 10 milyon sivilin evlerini terk ederek Hindistan'a göç etmesi üzerine Hindistan hükümeti, Aralık 1971'de bugünkü Bangladeş olarak bilinen Doğu Pakistan'ı işgal etmişti. Pakistan askerlerinin Dakka'da Hindistan güvenlik güçlerine teslim olmasının ardından 16 Aralık 1971'de Doğu Pakistan yeni adıyla Bangladeş olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Yaklaşık 9 ay süren bağımsızlık savaşı sırasında 3 milyondan fazla kişi yaşamını yitirmiş, milyonlarca kişi yaralanmıştı.