Belçika, kaynakları zengin Kongo topraklarına gözünü diktiğinde, Kral 2. Leopold Afrikalılara "insanlık, uygarlık ve hristiyanlık" götüreceğini iddia etti.
Sözde "Afrika'ya medeniyet taşıma projesi" aslında vahşi bir sömürgecilikten başka bir şey değildi.
El ve ayakların kesilmesi, ölüm gibi korkunç bir son
Tam sayısı bugün bile bilinmeyen binlerce çocuk, ailelerinden koparılarak zorla askere alındı. Kalanlar ise madenler ile kakao ve kauçuk tarlalarında canları pahasına çalışmak zorundaydı.
Efendilerini memnun edemeyenleri ise ya ölüm ya da el ve ayaklarının kesilmesi gibi korkunç bir son bekliyordu.
Kongo 1960 yılında bağımsızlığını kazanırken, günümüzde hala pek çok Belçikalı firma bu topraklarda maden işletiyor; kakao başta olmak üzere tarım ürünlerinden ham madde temin ediyor.
"Kral Leopold'ün hayaleti"
1998 yılında "Kral Leopold'ün hayaleti" adlı kitap çıkana dek bu kanlı geçmiş yok sayıldı.
Biraz da bu yüzden Amerika sokaklarındaki "siyahilerin hayatı önemlidir" sloganları Belçika'da da yankılandı.
Protestolar sonrası, Federal Meclis bir komisyon kurdu, ortaya 681 sayfalık çarpıcı bir rapor çıktı.
Resmi özür ve tazminat konusunda henüz siyasi irade yok
Rapor, Belçika'nın, Kongo'nun sömürgeleştirilmesini bir suç olarak tanıması ve tazminat ödemesi gerektiğini savunuyor.
Kongo, Ruanda veya Burundi'den getirilen kölelerin torunları olan Belçikalıların yaşadığı psikolojik hasarın da tazmin edilmesini öneriyor. Ancak bu yönde henüz siyasi irade yok.
Rapora itiraz eden milletvekilleri, geçmişe dönük kira ve tazminat ödemenin mümkün olmadığını savunuyor.