Ukrayna'da bugünkü duruma giden süreç, Kasım 2021'de yayımlanan uydu görüntülerinde, Rusya'nın Ukrayna sınırına on binlerce asker yığdığının ortaya konmasıyla başladı.
Washington yönetimi, o günden sonra yaptığı tüm açıklamalarda, sorunun "diplomasi" yoluyla çözülmesi çağrısı yaparken bir taraftan da işgale kalkışması durumunda Putin'in 2014'te Kırım'ı ilhak ettiğinde karşılaştığından çok daha ağır yaptırımlarla karşılaşacağı mesajı verdi.
Gelinen son noktada ise ABD, Rusya'nın "işgale" başladığını belirterek ilk yaptırımları duyurdu.
ABD, her ne kadar "diplomasiye hala kapımız açık" mesajı verse de dışişleri bakanları ve devlet başkanları düzeyinde iptal edilen toplantılarla diplomasi masaları dağılmış oldu.
Kasımdan bu yana Biden ve Putin 3 kez görüştü
Ukrayna-Rusya sınırında tansiyonun yükselmeye başladığı Kasım 2021'den bu yana Biden ve Putin, toplam 3 ayrı görüşme yaptı.
Biden ve Putin'in 7 Aralık 2021'de video konferans yoluyla yaptığı ilk görüşmenin ardından Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Başkan'ın, Putin'e Ukrayna'yı işgal etmeleri durumunda ABD'nin Ukrayna'ya ve bölgedeki NATO müttefiklerine askeri desteğini artıracağını söylediğini açıkladı.
Kremlin ise Putin'in, Biden'dan NATO'nun doğuya doğru genişlemeyeceğine yönelik garanti talebinde bulunduğunu aktardı.
Biden yönetimi, ilk görüşmenin ardından yaptığı değerlendirmelerde, Ukrayna'ya asker göndermenin masada olmadığına ancak gerekirse bölgedeki NATO müttefiklerine asker takviyesi yapılacağına işaret etti.
İki lider arasında Ukrayna konusunda ikinci görüşme, 31 Aralık 2021'de yapıldı. Görüşmede, Biden, Putin'e gerginliği azaltma çağrısı yaptı ve Ukrayna'ya yönelik askeri bir hamle yapması durumunda ağır yaptırımlarla karşılaşacağı konusunda mevkidaşını uyardı.
Biden ve Putin arasında son görüşme ise 12 Şubat'ta gerçekleşti. Biden, burada Rusya'yı Ukrayna'yı işgalden kaçınması konusunda uyardı.
Avrupa'da 3 günlük "Ukrayna diplomasisi"
ABD, diplomatik çabalarını uluslararası organizasyonlar bağlamında da sürdürdü.
İsviçre'nin Cenevre kentinde 10 Ocak'ta ABD ve Rusya'nın dışişleri bakan yardımcıları bir araya geldi ancak bu görüşmeden somut bir yanıt çıkmadı.
12 Ocak'ta NATO ile Rusya arasında uzun zaman sonra teması sağlayacak NATO-Rusya Konseyi toplanırken Rusya, Ukrayna, ABD ve Avrupa ülkelerinin katılımcıları arasında bulunduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) 13 Ocak'ta toplantı düzenledi.
Bu süreçte ABD'li ve Rus dışişleri bakanları, gerek yüz yüze gerekse telefondan yoğun bir diplomasi yürüttü ancak ABD, bir türlü Rusya'dan istediği yanıtı alamadı.
ABD, diplomasi trafiğinde sadece Rusya ile değil, Ukrayna ile NATO ve AB üyesi ülkelerle de sıkı bir diplomasi yürüttü.
ABD ve Rusya karşılıklı taleplerde bulundu
Rusya, 17 Aralık 2021'de NATO ve ABD'ye detaylı şekilde güvenlik taleplerini sundu. Talepler arasında NATO'nun Doğu Avrupa'da askeri eylemlerini kesmesi ve Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması için teminat verilmesi yer alıyordu.
Washington ise 26 Ocak'ta Rusya'nın taleplerine yanıt verdi ve NATO'nun "açık kapı" politikasını yürüttüğünü belirterek, Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması talebini reddetmiş oldu.
Putin, 28 Ocak'taki açıklamasında, Rusya'nın güvenlik taleplerinin karşılanmadığını vurguladı.
Diplomasi masasının dağılmasına giden süreç
ABD, ocak ayının sonlarına doğru bir taraftan "diplomasi" vurgusu ve çağrısı yaparken bir taraftan da Rusya'nın şubatta Ukrayna'yı işgal edebileceği ihtimalini sıklıkla dile getirdi.
Biden, 27 Ocak'ta yaptığı konuşmada, Rusya'nın Ukrayna'yı şubat ayında işgal edebileceğini kaydetti.
Beyaz Saray, Pentagon ve Dışişleri sözcüleri ise bölgedeki hareketliliğe bakıldığında Ukrayna işgalinin "an meselesi" olduğunu belirtti.
Amerikan istihbaratı ise Rusya'nın Ukrayna'da "yanıltma operasyonu" yapmaya hazırlandığını, kendi ürettiği sahte delilleri bahane ederek Ukrayna'yı işgal edeceğini bildirdi.
ABD'li yetkililer ise son haftalarda yaptığı açıklamalarda, Rusya'nın gereksiz bir savaşa girdiğini belirterek, diplomasi için hala vakit olduğu uyarısında bulundu.
Biden yönetimi, Ukrayna işgali durumunda sadece "sert ekonomik yaptırımlar" uygulayacaklarını, Ukrayna'ya asker gönderme gibi bir planlarının olmadığını sıklıkla dile getirdi.
ABD iç kamuoyuna bakıldığında, Biden'ın işgale karşı sadece "ekonomik yaptırımları" kullanması özellikle Cumhuriyetçiler tarafından "yetersiz ve zayıf" olarak nitelendirildi.
Rusya'nın Doğu Ukrayna kararları diplomasi masalarını devirdi
Putin, bu hafta içinde Ukrayna konusunda arka arkaya kritik adımlar attı. Putin, 21 Şubat Pazartesi günü yaptığı konuşmasında, açık şekilde Ukrayna'ya gireceklerinin sinyalini verdi. Konuşmasından kısa süre sonra ise Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı bölgeler sözde Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerinin "bağımsızlığını" tanıdı.
Rusya'nın bu adımı, tüm dünyanın tepkisini çekti ve ABD dahil birçok ülke söz konusu bölgelere ticaret yasağı getirdi.
Bu kararının hemen ardından "barış gücü" adı altında Rus askerlerini bölgeye gönderen Putin, daha sonra askerlerin görev alanını genişletti.
Biden, Putin'in bu kararından bir gün sonra 22 Şubat'ta yaptığı açıklamada, Rusya'ya yönelik yaptırımların ilk kısmını açıkladı. Biden'ın yaptırımları, özellikle Cumhuriyetçi cepheden "hafif" kaldığı gerekçesiyle tepki çekti.
Aynı gün Washington'da Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ile ortak basın toplantısı düzenleyen Blinken, Rus mevkidaşı Lavrov ile 24 Şubat'ta yapacağı görüşmeyi iptal ettiğini duyurdu.
Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki de Biden'ın o aşamada Putin ile görüşmeyeceğini belirtti.
Biden, yaptırımlarla Rusya'nın ekonomisini ve bankacılık sistemini hedef alıyor
Tarihler Moskova'da 24 Şubat'ı gösterdiğinde ise Putin, askerlerine Ukrayna'ya askeri operasyon düzenleme emri verdi ve Ukrayna'nın birçok kentine saldırı başladı.
Biden, yaptığı yazılı açıklamada, Putin'in gereksiz ve gerekçesiz bir savaşa girdiğini ve Rusya'ya yönelik yeni yaptırımlar getireceklerini duyurdu.
Beyaz Saray'da bir basın toplantısı düzenleyen Biden, aralarında Rusya'nın en büyük 2. bankası olan VTB'nin de bulunduğu 4 Rus bankasına yaptırım getirdi.
Biden, "Rusya'nın dolar, avro, sterlin ve yen ile iş yapma kabiliyetini sınırlayacağız." açıklamasında bulundu.