‘‘…Kırk bir yılda on sekiz padişahlık gezdim. Halep’in havasının letafetini hiçbir diyarda görmedim…’’
Ünlü Osmanlı gezgini Evliya Çelebi’nin bu sözlerle anlattığı Halep, Anadolu’dan Mezopotamya’ya, Akdeniz’den İran’a giden anayolların kavşak noktasında yer alıyor.
Hititler ve Akadlar gibi eski medeniyetlere ev sahipliği yapan kent, günümüz Suriye’sinin incisi olarak tanımlanıyor. Geleneksel esnaf kültürü, modern dünyayla yarışan ticari hayatı, kenti hep canlı tutuyor.
2011’de başlayan iç savaşa kadar ülke nüfusunun önemli bir kısmının (5 milyon) yaşadığı şehir, Esed rejimi ve müttefiklerinin saldırılarıyla büyük bir yara aldı. Tarihi camileri, han ve hamamları yıkıldı, nüfusun büyük bir kısmı evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Suriyeli silahlı muhalefetin başlattığı operasyonlarla kısa bir zaman içerisinde alınan Halep, iç savaşın ağır yükünü hep sırtında taşıdı.
Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin Tunus ve Mısır’ın ardından kapısını çaldığı ülke Suriye oldu. Uzun yıllardır ülkeyi Esed ailesi yönetiyordu. Baba Hafız Esed Baas Partisi’nin önemli bir üyesiydi. 1970 yılında da parti içerisinde yaptığı darbe ile ülke yönetimini ele geçirdi. Demir yumrukla yönettiği ülkede her aykırı ses susturulmaya çalışıldı.
Suriyelilerin hafızalarında Hafız Esed kurduğu baskıcı sistem ve Hama’da gerçekleştirdiği katliamla hatırlanıyor.
Baba Esed’in vefat etmesinin ardından aynı zamanda bir doktor olan oğlu Beşşar Esed iktidarı devraldı. Ülke içerisinde de Esed yönetiminden beklentiler olumsuz değildi.
Ancak 2011’de halkın demir yumruklu yönetimin demokratik yollarla değiştirilmesi talebi, rejimin eski ve katı yüzünü ortaya çıkardı. Baas rejimi kendi iktidarının devamı için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmedi. Barışçıl gösteriler Esed rejimi güçleri tarafından kanla bastırıldı, masum insanlar meydanlarda öldürüldü.
Çığ gibi büyüyen protestolar, meydanlara inen milyonlar rejimi masaya oturtmaya yetmedi. Bilakis, milyonlarca insan “terörist” olarak damgalandı. Böylece Suriye’de yeni ve karanlık bir dönem başlamış oldu.
Bu dönemin en büyük kurbanlarından biri de şüphesiz Halep şehriydi.
Temmuz 2012’de rejim güçleri ile muhalifler arasında kentte çatışmalar başladı. Muhalifler kentin doğu kısmında bazı bölgelerini kontrol altına alırken, rejim bu bölgelere büyük bir hava saldırısı başlattı.
Birleşmiş Milletler’in (BM) araya girmesiyle taraflar arasında ilan edilen ateşkes de çok kısa sürdü. Bundan aylar sonra ise muhalifler Halep kuzeyinde önemli yerleri tek tek ele geçirdi. Esed rejimi muhaliflerin ilerleyişine çoğunlukla hava gücünü kullanarak cevap verdi. Meskûn mahaller bombalandı.
2013 başlarında Halep doğusunda binlerce masum sivil Esed bombardımanında can verdi.
Öte yandan önce İran ve Lübnan Hizbullah’ının, daha sonra da Rusya’nın Esed rejimine verdiği destek, çatışmada dengeleri değiştirdi.
Tarihler 17 Temmuz 2016’yı gösterdiğinde rejim ve müttefikleri muhaliflerin kontrolündeki Doğu Halep’in nefes borusu olarak adlandırılan Kastillo yolunu keserek, büyük bir abluka başlattı.
Muhalif güçlerin ablukayı kırmak için başlattığı çabalar da başarısız oldu, ilerleyen aylarda rejim güçleri alan kazanmaya devam etti.
Bu arada dünyanın da yakından takip ettiği bu katliam, kısa süreli bir ateşkesle durdu ama rejim güçleri sadece bir hafta sonra ağır hava bombardımanlarıyla şehrin her tarafına ölüm getirdi.,
2016 yılının kasım ve aralık ayları muhaliflerin Halep’ten tamamen söküldüğü zamanlardı. Uluslararası çabalarla yapılan anlaşmalar, büyük bir tahliye operasyonunu da beraberinde getirdi.
Abluka, açlık ve ağır bombardıman ile Esed rejimi 2017 yılının başında artık Halep şehrini kontrol altına almıştı. Geride ise, evlerinden göç eden milyonlarca sivil, kullanılan kimyasal bombalar, işlenen büyük bir katliam kalmıştı.
İşte, muhaliflerin yine bir kasım ayında başlattıkları operasyonlarla Halep şehri yalnızca birkaç gün içerisinde, hem de 2011’den bu yana ilk defa tamamen muhalif güçlerin kontrolüne geçmiş oldu.
Peki, Halep’in alınması Suriyeliler arasında neden büyük bir heyecana neden oldu? İdlib’de, Türkiye sınırındaki alana sıkışmış 5 milyon insanın televizyonlarda izlediğimiz sevinç gözyaşlarının sebebi nedir?
Bugünlerde uluslararası televizyonlar, belki çocukken baba ocağından koparılmış gençlerin Halep kalesi önünde çektirdiği fotoğrafları anlamlandırma çalışıyor. Gelin nedenlere biraz yakından bakalım…
Ülkenin kuzeyinde, kuşatma altındaki kamplarda veya silahlı muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde zor koşullar altında yaşayan milyonlarca insan, yıllardır Halep, Humus, Hama gibi kentlerdeki evlerinin özlemiyle yaşıyordu.
Savaş yılları neredeyse her evden birilerini aldı, kimisini rejim zindanlarına sürükledi, birçoğunun akıbeti hala belli değil.
Öte yandan Türkiye, Rusya ve İran arasında yapılan Soçi görüşmeleri ve Astana mutabakatları gibi siyasi süreçler, Suriye ihtilafına siyasi çözüm bulunmasına yönelik uluslararası çabaların bir parçasıydı.
Ancak bu anlaşmalar her ne kadar şiddeti sona erdirme ve istikrarı sağlama yönünde vaatlerde bulunsa da Suriyeliler açısından sahada gerçek bir iyileşmeye dönüşmedi.
Kuzeyde sıkışmış milyonlarca insan, çadır kamplarda doğa şartlarına karşı mücadele ederken, Esed rejimi ve müttefiklerinin bitmez tükenmez saldırılarına da maruz kalıyordu. Üstelik hastane, okul ve diğer sivil alanlar bu güçler için korunması gereken yerlerden değildi.
Suriye rejimi ve İran’ın Afganistan ve Pakistan’dan getirdiği aşırı Şii milisler bu kentlerde mülk sahibi yapılması ise Suriyelilerin acılarına acı katıyordu. Zira bu büyük demografi değişiminin ana unsuru, evlerinden zorla göç etmek zorunda kalan bu insanlardı. Artık evlerinin tapusu başkalarında, ata toprakları hiç tanımadıkları milislerin elindeydi.
Bu değişiklik sadece savaşın tesadüfi bir sonucu değildi. Daha ziyade belirli bölgelerin demografik kompozisyonunu yeniden şekillendirerek, İran'ın Suriye'deki nüfuzunu pekiştirmeyi amaçlayan stratejik bir politikanın parçası gibi görünüyordu.
İşte, Suriyelilerin Halep’in yeniden muhaliflerin kontrolüne geçmesine verdiği tepkinin nedenlerinden bir kısmı bunlardı.
Şimdi milyonlarca Suriyeli Halep’e geri dönme planları yapıyor, hayaller kuruyor. Zira Halep’in geri alınması onlar için eski yaşamlarına geri dönüş umudu, ata topraklarına tekrar kavuşma beklentisi ve çok daha fazlasını ifade ediyor.