Lübnan'da doğup Suriye topraklarına giren Asi Nehri, Hama şehrini ikiye bölüyor. Nehrin etrafındaki meyve bahçeleri ve sık sık görülen su değirmenleri şehrin simgesi olmuş durumda…
Bugün dahi bazılarının kullanıldığı su değirmenleri meyve bahçelerini sulamak için yapılmış ve yıllar içinde kentin en önemli kültürel mirası haline gelmiş. Bu nedenle Suriyeliler Hama’yı “Su değirmenlerinin anası” adıyla anıyor.
Milattan Önce (M.Ö) adına Aramiler döneminde rastlanan şehir, M.Ö dokuzuncu yüzyılda Asurluların kontrolüne geçerken, daha sonra Persler, Makedonlar ve Yunan krallıkları tarafından yönetildi.
7’in Yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedilen kadim kent, 1108’de Haçlıların işgaline uğradı. 1115’te şehir yaşanan bir deprem sonrasında yerle bir oldu. Daha sonra ise sırasıyla Eyyübiler, Memlükler ve Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı hakimiyetine girdi.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransız işgalinden kurtulan Suriye’nin merkezinde yer alan önemli kentlerden biri oldu. Ancak yeni dönem Hama için umutlu yarınlara gebe değildi.
Hama’da yaşananları anlamak için Suriye’nin Fransız işgalinden sonraki durumuna biraz göz atmak gerekiyor. Baas Partisi, kendilerinin “8 Mart Devrimi” adını verdikleri darbeyle yönetimi ele geçirdiğinde takvimler 1963’ü gösteriyordu. Çiçeği burnunda, yeni bağımsızlığını kazanan ülkede yönetim zorla el değiştirmişti.
Esasen Hama katliamın ilk belirtileri daha Baas iktidarının ilk yıllarında ortaya çıktı. İddialara göre şehirde düzenlenen protestoya müdahale kanla bitti. En az 100 kişi hayatını kaybetmişti.
1970’lerde ise Suriye içten içe kaynıyordu. İktidar koltuğunda daha sonra adını çokça duyacağımız Hafız Esad vardı. Ülkedeki huzursuzluk, 1976'da Suriye'nin Lübnan İç Savaşı'na müdahalesinin ardından 1970'lerin ikinci yarısında silahlı çatışmaları, bombalamalara, şiddet eylemlerine, suikastlara ve ordu güçlerinin şehre konuşlandırılmasına dönüştü.
Hama, ülke muhalefetinin önemli merkezlerinden biriydi. Kentteki protestoları bastımak ve aykırı sesleri susturmak için Baas rejimi daha sert önlemler almaya başladı. 1981 yılında başlayan silahlı çatışmalar giderek büyüyordu.
Nihayet Ocak 1982’de başlayan şehir kuşatması, Şubat 1982’de büyük bir katliama dönüştü.
Hafız Esed'in kardeşi Rıfat Esed komutasındaki özel kuvvetler, 2 Şubat 1982'de “Müslüman Kardeşler Teşkilatının rejime karşı başlattığı ayaklanmayı” bastırmak için şehri kuşatarak önce havadan bombardıman yaptı, daha sonra topçu atışları ve toplu idamlarla 27 günde on binlerce kişiyi katletti.
Uluslararası Af Örgütüne göre, katliamda ölenlerin sayısı 10 bin ila 25 bin arasında.
Suriye İnsan Hakları Örgütünün rakamlarına göre ise hayatını kaybedenlerin sayısı 30 bin ila 40 bin. Olaylar sırasında 30 bine yakın sivilin kaybolduğu Hama katliamından sonra 100 binden fazla kişi tutuklandı, 800 bine yakın kişi de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Dünden bugüne rejimle boğuşan su değirmenlerinin şehri Hama, uzun yılların ardından yeniden muhalif güçlerin kontrolünde. Suriye İstatistik Kurumu verilerine göre, 1 milyona yaklaşan nüfusu ile kent ülkenin en büyük dördüncü kenti. Peki, Hama 2011’den bu yana nelere tanıklık etti?
2011 yılında, henüz Suriye’de huzursuzluğun başladığı ilk günlerde Hama kentinde Esed rejimine karşı birçok gösteri düzenlendi.
Tarihi kent ileriki günlerde sokakları dolduran kalabalıklara, göstericilerin üzerine ateş açılmasına ve ağır askeri müdahalelere kadar birçok olaya şahitlik etti.
Hama’da yaşanan en dikkat çekici hadise, 3 Haziran 2011'de Esed güçlerinin kentteki rejim karşıtı protestoları bastırırken yetmişten fazla kişiyi öldürmesiyle gerçekleşti. Esed rejimi barışçıl gösterile kana bulamıştı.
Rejim ile muhalif gruplar arasındaki çatışmalar 2013 yılına kadar devam etti. İran destekli milisler ve Lübnan Hizbullah’ının rejime verdikleri destek muhaliflerin kentten çekilmesine yol açtı.
Halep’in aksine Hama, 2013’ten sonra kanlı çatışmalar şahit olmadı.
Ancak hapishaneler rejime karşı gelen genç, yaşlı ve çocuklarla doldu. Binlerce Hamalı insanlık dışı işkencelere maruz kaldı.
Geçen 10 yıl boyunca Hama bir hayalet kenti andırdı. Rejimin demir yumrukla yönettiği kentte, en son bulunacak şey huzur olmuştu. Şehirde genç erkek nüfusu da yok denecek kadar azdı. Zira, bir kısmı tutuklandı, bir kısmı silah alıp muhalif saflara katıldı, bir kısmı da Esed rejimi ordusunda zorla silah altına girmek istemediği için şehri terk etti.
Geçtiğimiz gün Hama, 2011’den bu yana ilk defa Esed rejimi güçlerinin elinden alındı. Halep’in ardından alınan şehir, kuzey bölgelerini denize ve Şam’a bağlayan önemli bir konumda yer alıyor.
Başkent Şam’a yakınlığı, Lazkiye’yle bağlantısı, kenti hem muhalifler hem de Esed rejimi için oldukça önemli kılıyor. Uzmanlar, Hama’yı ele geçirenin Şam’la aradaki tek şehir olan Humus’u da kolaylıkla alabileceğini belirtiyor.
Öte yandan Halep ardından Hama'nın da kontrol edilmesi, muhaliflerin nüfuzunun merkez ve güneydeki diğer bölgelere yayılması için bir başlangıç noktası anlamına geliyor.
Öyle ki, Hama muhaliflerde olduğu sürece rejimin, Halep’e ve İdlib’e kara saldırı yapması güçleşirken, önemli merkezlerinden biri olan Lazkiye’de ulaşması zorlaşacak.
Sadece birkaç gün süren çatışmaların ardından alınan Hama’nın muhalefete hem siyasi alanda hem de sahada büyük avantaj sağlaması bekleniyor.