BM Raportörü Lawlor, Gazze'deki son durum, insan hakları savunucularına yönelik ihlaller ve Filistinli sivil toplum kuruluşlarına yapılan yardımların kesilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Gazze'de yaşananları yakından takip ettiğini dile getiren Lawlor, "İsrail'in, insan hakları savunucularını, hem Gazze'de hem işgal altındaki Filistin topraklarında hem de İsrail'de hedef almaya devam ettiğini görmek beni dehşete düşürüyor" ifadesini kullandı.
Lawlor, Filistin'deki insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarının belgelenmesi ve raporlanması açısından insan hakları savunucularının çalışmalarının büyük önem taşıdığını belirtti.
Gazze'de çok sayıda gazetecinin öldürüldüğünü hatırlatan Lawlor, "Daha salı günü Gazze'de iki gazeteci, açıkça görülebilen basın yelekleri ve kasklarıyla çalışırken İsrail'in hava saldırısında ağır yaralandı. Bundan önce Filistin İnsan Hakları Merkezinden Ayman Lubbad, Gazze'de İsrail güçleri tarafından tutuklandı ve bir hafta boyunca korkunç koşullarda tutuldu" dedi.
"Gazze'deki savaşa karşı çıkanları keyfi olarak tutukladı"
Lawlor, İsrail'in, Gazze'deki savaşa karşı çıkan İsraillilere yönelik de ihlallerde bulunduğuna dikkati çekerek, "İşgal altındaki Batı Şeria'nın yanı sıra İsrail'deki insan hakları savunucuları, sadece Gazze'deki savaşa karşı olduklarını ifade ettikleri için keyfi olarak tutuklandı. Bu kişiler arasında İsrail vatandaşı Filistinli Ahmed Halife ve İsrailli öğretmen Meir Baruchin de bulunmaktadır. İnsan hakları savunucuları, çalışmalarını meşru ve barışçıl yürütme hakkına sahiptir." değerlendirmesinde bulundu.
Gazze'deki sağlık çalışanlarının da gazeteci ve diğer insan hakları savunucuları gibi hedef alındığını kaydeden Lawlor, şunları söyledi:
"Bu durum (İsrail'in engellemeleri) sağlık çalışanları için de geçerli. Hepimizin bildiği gibi, ambulanslar ve hastaneler doğrudan vuruldu ve Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) örgütü için çalışan doktorlar da dahil Gazze'deki birçok sağlık personeli, ayırıcı işaretleri bulunan ambulans ve hastanelere yapılan saldırılarla hedef alındı. Bu sağlık personelini aynı zamanda insan hakları savunucuları olarak görüyorum. Bu saldırılar, uluslararası insancıl hukukun yanı sıra sağlık hakkını savunmak için barışçıl şekilde çalışan kişilerin korunması çağrısında bulunan uluslararası insan hakları hukukunu da ihlal etmektedir."
"Çağrımı yineliyorum"
Lawlor, insani yardımların Gazze'ye girişine izin verilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Acil şekilde ateşkes yapılması, rehinelerin serbest bırakılması ve yeterli insani yardıma erişim sağlanması çağrımı yineliyorum" dedi.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesine bağlı olduğu iddiasıyla Ekim 2021'de yaptırıma tabi tutulan Filistinli 6 insan hakları kuruluşu hakkındaki kararın yanlış olduğunu kaydeden Lawlor, "Batılı ülkeler ve bağışçılar, Filistinlilerin haklarını savunan insan hakları örgütlerine sağladıkları fonları askıya alma kararlarını geri almalıdır. Gazze savaşından önce başlatılan bu tedbirler asılsız terörizm iddialarına dayanmaktadır" ifadelerini kullandı.
"Sivil nüfusu acımasız şekilde cezalandırmak ahlaki açıdan yanlış"
Lawlor, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) Filistinliler için önemini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde ve BM Genel Sekreteri'nin çağrısı doğrultusunda, BM üye ülkelerini 75 yıldır Gazze'deki Filistinlilere temel destek sağlayan UNRWA'ya finansman sağlamaya devam etmeye çağırıyorum. UNRWA'nın çok az sayıdaki personeline yönelik soruşturmalar devam ederken tüm sivil nüfusu böylesine acımasız şekilde cezalandırmak ahlaki açıdan yanlıştır."
Çatışmaların durdurularak müzakerelere başlanması için ateşkesin kaçınılmaz olduğunu söyleyen Lawlor, "Hem insanlık dışı saldırıların durdurulması hem de çatışmanın temel nedenlerini ele alarak iki halkın da güvenlik içinde yaşayabilmelerine imkan verecek barış yolunun açılması için ateşkes şart" ifadesini kullandı.