Rim ve Riam 9 yaşında ikiz kardeşler. Kefer Halep’ten, Beşşar Esed rejiminin bombardımanından kaçıp Türkiye sınırına yakın Daret İzze ilçesine göç ettiler. Ailesi ile derme çatma bir çadır kurdu. Günleri bombardıman korkusuyla, “Bu sefer nereye gideceğiz?” sorularıyla geçiyor.
Okul yok, yeterli beslenme yok, temiz kıyafetler, oyuncaklarla dolu bir odası yok. Belki geldiği evinde de muhteşem bir hayatı yoktu ama bir odası, sıcak bir yuvası vardı.
Rim ile konuştuk biraz. Yüzü hep gülüyor. Çünkü çocuk. “Ne olmak istiyorsun?” dedim. “Doktor, öğretmen ya da mühendis” der diye bekledim. Yüzüme baktı; “Kız çocuğu olmak” dedi. Tekrarladım soruyu, “Evet, kız çocuğu” dedi. Birbirimize gülerken yüzümdeki o insanlığa ait tüm ifadeler dondu. Konuşmaya devam edemedim. O gülmeye devam etti.
Dünya güzeli bir kız, henüz 9 yaşında ve hayali çocuk olmak. Her çocuğun sahip olmayı hak ettiği haklar yalnızca; bebeklerle dolu bir oda, temiz bir yatak, renkli tokalar, boyalar, mahallesinde rahatça koşturup oynamak, terli terli su içmek, “Ne olacaksın?” sorusuna “Doktor” diye cevap verebilmesi için gerekli bir okul... Ama o önce sahip olamadığı, elinden alınan çocukluğunu istiyor. Aslında istemeden sahip olması gerekeni istiyor. Ne yaşı var ne de nereye ait olduklarını biliyor bu çocuklar.
415 milyon çocuk savaş ve çatışmalardan doğrudan etkileniyor. Her yıl 100 binden fazla bebek çatışmalar yüzünden hayatını kaybediyor. Sadece Suriye’de 2019 yılında 900 çocuk yaşamını yitirdi.
Ağlayınca süt ister, uyumak ister, çikolata-şeker ister ya da karnı ağrıyordur, acısı vardır çocukların. Rim ağlıyor, dünya susuyor. Suriye’de Rim gibi yüz binlerce çocuğun hayalleri çalınıyor.