Bakırköy 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nce, Bakırköy Adalet Sarayındaki ağır ceza mahkemesinin büyük salonunda yapılan duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık pilot Noyan Pasin, 23 Aralık 2019'da operasyon müdürlüğünden uçuş olacağıyla ilgili e-posta geldiğini ve programın bildirildiğini söyledi.
Pilot Bahri Kutlu Sömek ve hostes Serpil Kurnaz Kuyumcu ile 26 Aralık 2019'da Madagaskar Cumhurbaşkanı ve yanındaki 10 kişilik ekibi taşıdıklarını ve Madagaskar'da iki gece kaldıklarını anlatan Pasin, Madagaskar'dan sonra 28 Aralık'ta ekibiyle birlikte Dubai'ye geçtiklerini dile getirdi.
Pasin, Dubai'den uçağa Amerika vatandaşı olan iki kişinin bindiğini ve Osaka'ya gittiklerini ifade ederek, uçuş protokolüne göre, yolcu manifestosunu yer hizmetlerinin düzenlediğini, pasaport kontrol sırasında polisin de kontrol edip, mühürlediğini, sonrasında da uçak kaptanına teslim ettiğini, uçak personelinin yolcuların, manifestodaki kişiler olup olmadığını kontrol etme yetkileri olmadığını, bagajların da yer hizmetleri tarafından kontrol edildiğini kaydetti.
Osaka'ya indiklerinde Japon yer hizmetlerinin kendilerini karşıladığını dile getiren Pasin, şunları anlattı:
"Yer hizmetleri bagajları aldı. Sabah 09.00'da indik, akşam 23.00'te kalktık. Yer hizmetleri bizi aldı, terminalden götürdü, pasaport ve gümrük kontrol yapıldı. Sonra bizi otele götürdüler. Yer hizmetlerinin servis aracı otelden alıp havaalanına getirdi, Japonlar bagajlarımızı aldı. Kontrollerden geçtik. Uçağa gittik, yakıt aldık. Saat 22.30 civarı yolcular geldi, arkasından iki küçük minibüsle bagajlar geldi. 2 kutu sığmadı, büyük olan bagaja girdi. Küçük kutu sığmadığı için kabin bölümüne koydular. Uçuş sıradan bir uçuştu. Arkaya gidip gelmedik. Sıra dışı bir şey olmadı. 12 saat uçuştu ve geceydi. Sık sık tuvalete çıkıyorduk. Bir yolcuyla karşılaştık. Uçuş için teşekkür etti. 'Müzik kutularını Dubai'ye geri götürür müsünüz.' dedi. 'Yok' deyince 'Size hediyemiz olsun.' dedi."
''Değişik, şeyler taşıdık, şüphelenmedim''
Hakimin, "Hiç şüphelenmedin mi? Koca kutu. Bomba falan çıkar. Sorgulamaz mısınız?" sorusuna sanık Pasin, "Hiç şüphelenmedim. Afrika olsa haklısınız ama Japonya'da teknoloji gelişmiş. Ülkede şüphelenmek aklıma gelmedi. Bir kere 6 ceylan taşıdık, şahin taşıdık. Değişik şeyler taşıdık. Bunlar normal kutuydu." diye cevap verdi.
Saat 5.30'da İstanbul'a indiklerini anlatan sanık Pasin, diğer uçağın karşıda durduğunu, teknisyenlerin kendilerini yönlendirdiğini, uçak kapısını açtıklarında Okan Kösemen'in yolcularla kendisinin ilgileneceğini söylediğini belirtti.
Kabine geçtiğinde üçüncü bir kişi görmediğini, kendi işlerine baktığını ifade eden sanık Pasin, "Kutulara baktık hoparlör varmış. Bagajdaki boştu. Kabinin içindeki küçük kutuda hoparlör vardı. Bir de gitar kutusu vardı. Eşyalarımızı toparladık. Terminale geçtik. Gümrük işlemlerimizi yaptık. Hiç kimse bize üçüncü bir şahıs sormadı. Sorgulanacağımız bir olay olmadı. Okan Kösemen İstanbul'a gelen uçakların çoğunda yolcuları karşılamak için gelir. Kokpitte otururken Okan Kösemen ve birini aşağıya inerken gördüm ancak dikkat etmedim. Suçlamaları kabul etmiyorum. Japonya'daki yer hizmetleriyle ilgili hiç bir safhada müdahale etme şansımız yoktu." şeklinde konuştu.
"Carlos'un uçakta olduğunu bilmiyordum"
Tutuklu sanık kargo firmasının ticaret müdürü Okan Kösemen de bir havayolu şirketinde operasyon, ticaret, güvenlik, tarife ve planlama müdürü olarak görev yaptığını, firmanın her alanında sorumluluğunun bulunduğunu, görev kapsamının geniş olduğunu söyledi.
Kösemen, önceden tanıştıkları şüphelilerden Nicolas Mezsaroz ile Beyrut'ta çalışma planları yaptıklarını, bu kişinin de uçağı olduğunu, aynı zamanda pilotluk yaptığını ve uçak kiraladığını belirtti.
Olay tarihinde uçağın Dubai'den Osaka'ya, Osaka'dan sonra yolcuları alarak Atatürk Havalimanı'na yöneldiğini ve bu süreçte kendisinin uçağın içinde Carlos Ghosn'un olduğunu bilmediğini dile getiren sanık Kösemen, şöyle devam etti:
"Şirketteki pozisyonum gereği uçağın uçuşu ve her şeyi takip ederim. İsim vermeden uçuş izni alma imkanım yok. Japon yetkililer bize uçuş kodu veriyor. Böyle uçuş yapıyoruz. Ekip bana bilgiler verdi. Ben sorumlu olduğum için bütün uçuşları takip ederim. Bir de yüksek meblağlı uçuşsa. Anlaşmalar yapıldıktan sonra bu uçuşla ilgili planı yaptım. Ticari olarak anlaşma yaparım, takip ederim. Türkiye'de bu işi yapan tek kişiyim. Müşteri memnuniyeti olsun, dünyada tanınan bir kişiyim. 20-25 milyonluk uçuş yaparız. 14 uçağımız var. 2 Amerikalı yolcuyu taşımam için Nicholas ile anlaştım."
Osaka'dan Türkiye'ye uçak kalktıktan sonra Nicolas Mezsaroz'ın kendisini WhatsApp benzeri "Signal" diye bir programdan aradığını, uçağın internet sisteminin çalışıp çalışmadığını sorduğunu anlatan Kösemen, şunları kaydetti:
"İnternet sorununu hallettik. İnternet geldikten sonra beni arayan Nicolas, sevinç çığlıkları atarak başardığını söylüyordu. 'Ne oldu.' dedim. 'Amerikan vatandaşı olanların yanında Nissan Ceo'su var, Türkiye'ye getiriyoruz, Beyrut'a götüreceksiniz, sıkıntısı yok, yanında Amerikalı olacak, legal pasaportu var.' dedi. Ben şaşırdım. Manifestoda 2 yolcu vardı, 3 yolcularmış. 'Nasıl olur.' dedim. Nicolas bana 'Biz onu müzik kutusuna koyduk, çıkarttık.' dedi. Ben de 'Böyle bir şeye ortak olmak istemiyorum, polise bildiririm.' dedim.
Bu olaydan dolayı sinirlerim gerildi. Nicolas'ın telefonda bana eşimin çalıştığı yeri ve çocuğumun anaokulunun adını söyledi. Telaşlandım. Evimin alarmı çaldı. Bu durum beni telaşlandırdı. Alana giderken eşimi, çoçuğumu yanıma aldım. Korunurlar düşüncesi vardı.
Uçak indikten sonra karşıladım. 2 Amerikalı yolcuyla kutunun olduğu yerde konuştuk. Amerikalılardan biri Carlos'un arkada olduğunu söyledi. 'Kim Beyrut'a gelecek.' dedim. Amerikalılar bana 'Sen Carlos'la gideceksin.' dedi. Onlara Carlos'un sıkıntısı yoksa vize muafiyeti varsa manifestoya bakılmaksızın legal pasaportuyla geçebileceğini söyledim. Amerikalılar kabul etmediler, mecbur adamı uçağa koyduk. Bir şekilde teknisyenleri uçaktan uzaklaştırmaya çalıştım. Boşlukta Carlos'u alarak arabaya bindirip, uçağa götürdüm."
''Carlos ile uçaklardan konuştuk''
Uçak havalandıktan sonra yolcuyla bir muhabbetinin olmadığını ifade eden Kösemen, Carlos Ghosn'un uçağın kaç para olduğunu, kaça kiralandığını, uçak maliyetinin ne kadar olduğunu sorduğunu anlattı.
Kösemen, uçak Beyrut'a inince gelen 2 görevlinin Ghosn'un çantasını aldığını belirterek, bu sırada Nicolas Mezsaroz'ın uçağını gördüğünü ve kendisiyle konuştuğunu söyledi.
Mezsaroz'un bu olayı kimsenin bilmeyeceğini söylediğini belirten Kösemen, "Para alışverişi olmadı. Aksine daha büyük kayıplarım oldu. Nicolas bana 'Bir şey olmaz, Carlos zaten ortaya çıkmayacak, merak etme.' dedi. 3-4 dakikalık görüşmeden sonra kendi uçağına gitti. Kahvaltı ettikten sonra İstanbul'a döndüm. Nicolas, Lübnan istihbaratıyla yakın zaten. Suçlamaları kabul etmiyorum. Özellikle belirtmek isterim, Carlos'un Japonya'da bütün pasaportlarına el konulduğu yazıyordu ancak elinde bir tomar pasaport vardı." dedi.
Hakimin "Hesap incelemelerinde para girişlerin var. Bu konu hakkında ne diyeceksin." sorusuna sanık Kösemen, "9 yıldır çalışırım. Ben maaş artı prim çalışıyorum. Şirket ya elden para verir ya da banka hesabıma yatırır. Yüksek mertebedeki kişileri taşıdığımız için memnuniyetlerini göstermek için elden zarf verirler. Bunların hepsinin toplamı hesaptaki paradır. Bu olayla alakası yoktur." yanıtını verdi.
Duruşmaya, öğle arası verildi.