Kuzey Afrika ülkesi olan Cezayir’in üzerindeki Fransız emelleri, 19. yüzyılın başına kadar uzanıyordu. O yıllarda Cezayir, bir Osmanlı eyaletiydi ve Dayı Hüseyin Paşa tarafından yönetiliyordu. Fransa’nın ilk işgal hareketi 1827’de başladı. Aynı yıl Fransa, Navarin’deki Osmanlı donanmasını yaktı. Bu olaydan kısa bir süre sonra 1828’de Osmanlı-Rus Savaşı başladı. Böylece Osmanlı’nın, Cezayir’e yardım etmesi imkansız bir hal aldı.
İşgal ve ayaklanma
Cezayir’in asıl işgali, 14 Haziran 1830’da başladı. İşgal sonrası ülkede hemen ayaklanmalar başladı. Bunlar ülkenin tamamına yayılmasa da 1847’ye dek sürdü.
Fransa, Cezayir’i işgal ettikten sonra sistematik bir çalışma başlattı. Ülkenin yerli halkını yönetmek için “Arap Büroları” ismiyle askeri merkezler kuruldu. Bunlar bir çeşit askeri sıkıyönetim merkezleriydi. 1870’te Cezayir yönetimi, Fransa İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Bu durum, 1871’de 200 kadar kabilenin başkaldırmasına neden oldu. Fransız ordusu, bu kez ülke geneline yayılan ayaklanmayı bastırmak için son derece acımasız davrandı. Cezayir kan gölüne çevrildi. 1881’de çıkan üçüncü ayaklanma da aynı yöntemle bastırıldı.
Ulusal kimliği unutturma çabaları
Askeri zulüm altında ezilen Cezayir halkı, sosyal ve kültürel yöntemlerle de işgal altında tutuluyordu. Fransızlar, halkın Müslüman ve Arap kimliğini yok etmek için çeşitli politikalar izledi. Arapça ve Berberice yerine Fransızca hakim dil haline getirildi. Müslüman kimliği unutturmak için misyonerlik faaliyetlerine geçildi. Nüfus yapısını değiştirmek için de Avrupa’dan Cezayir’e göç teşvik edildi.
1945’de II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle Cezayir halkı arasında yeni bir kıpırdanma başladı. Bazı şehirlerde halk, bağımsızlık talebi ile sokaklara çıktı. Fransızlar, bağımsızlık isteyenlerin üzerine ateş açarak halkı püskürttü.
İsyan ateşi yakılıyor
Cezayir’in uzun yıllar boyunca varlık gösterilemeyen bağımsızlık çabalarında dönüm noktası 1954 yılı oldu. Katolik Fransızların 1 Kasım’da dini bayramlarını kutladıkları gün Cezayir Kurtuluş Savaşı patlak verdi. Fransız yerleşimcilerin evleri, askerlerin nöbet noktaları ve karakollar ateşe verildi. Pek çok kentte eşzamanlı olarak bombalar patladı. Bu kez ülkenin bir kısmı değil, tamamı bağımsız Cezayir için ayaklanmıştı. Kısa sürede 100 bin kişi bağımsızlık savaşına katılmak için gönüllü oldu.
Bu dönemde Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinin başlamasında etkili isimlerden biri olan Abdülhamid Bin Badis’in şu sözleri savaşın sloganı oldu:
"Arapça dilim, İslam dinim, Cezayir ise yurdumdur."
Fransız ordusu, sömürge yönetiminden kurtulmak isteyenlere geri adım attırmak için hiç olmadığı kadar acımasız yollara başvurdu. Hava kuvvetlerinin bombardımanından kimyasal silah kullanımına, işkenceden toplama kamplarındaki toplu infazlara kadar pek çok yöntem kullanıldı. Buna rağmen Cezayir halkı bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmedi.
132 yıl sonra gelen özgürlük
1 Kasım 1954’te başlayan ayaklanma ve peşinden gelen çatışmalar, 19 Mart 1962’de ilan edilen ateşkese kadar devam etti. Sekiz yıl boyunca devam eden çatışmalar, 1.5 milyon Cezayirlinin hayatına mal oldu. Bir başka ifadeyle, 10 milyonluk Cezayir halkı, nüfusunun yüzde 15’ini bağımsızlık yolunda kaybetti.
Cezayir’de ateşkesten sonra başlayan süreç aylar sonra tamamlandı. Halk 5 Temmuz 1962’de resmen bağımsızlığına kavuştu. Böylece 132 yıl süren sömürge yönetiminin de sonu geldi.
Aradan geçen uzun yıllara rağmen Fransa, Cezayir’den resmen özür dilemedi. Ancak Cezayir halkı ülkelerinde yaşananların “insanlığa karşı suç” olarak kabul edilmesi için çabalarını sürdürüyor.
Kaynak: TRT Haber