Hong Kong'da yayın yapan South China Morning News gazetesinde yer alan habere göre, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Gıng Şuang, Washington ve Londra'nın protestolar sırasında yaşanan olaylarla ilgili kaygılarını dile getirmesini eleştirerek, "Riyakar adalet çağrıları onların çifte standartlarını ve suiniyetlerini ortaya koyuyor." dedi.
İtidal çağrılarını "iki yüzlü tavır" olarak niteleyen Gıng, "Nefret dolu Vandalizm, Hong Kong vatandaşları arasında yaygın paniğe ve endişeye yol açmıştır. Eğer ABD ve İngiltere gibi ülkeler iddia ettikleri gibi şiddete karşılarsa, sivilleri hedef alan böylesi eylemleri neden sert biçimde kınamıyor?" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Dışişleri Bakanlığının Hong Kong ofisinden yapılan açıklamada da son dönemdeki protestoların barışçı toplantı ve ifade özgürlüklerinin sınırlarını aştığı vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
"Bazı ABD'li ve İngiliz siyasetçilerin, isyancıların çılgın ve insanlık dışı şiddet eylemlerini, polisin kaosu önlemeye ve kanunu korumaya yönelik çabalarıyla bir tutması, bir kez daha şiddete başvuran suçluları desteklediklerini, onlarla suç birliği yaptıklarını kanıtlamaktadır."
ABD'nin açıklaması
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, dün yaptığı açıklamada Hong Kong'daki olaylardan "derin kaygı duyduklarını" belirterek, "Tüm tarafların uyguladığı şiddeti kınıyor, siyasi eğilimlerine bakılmaksızın tüm şiddet mağdurlarına sempati dileklerimizi iletiyor ve tüm taraflara -polis veya protestocu- itidal tavsiye ediyoruz." ifadelerini kullanmıştı.
Ortagus, Hong Kong'daki artan kutuplaşmanın hükümet, protestocular ve vatandaşlar arasında geniş katılımlı bir diyaloğun başlatılması gereğine işaret ettiğini dile getirmişti.
Çin ile İngiltere'nin 1984 yılında imzaladıkları anlaşmanın 1997'de Pekin hakimiyetine giren bölgeye 50 yıl süreyle üst düzey özerklik güvencesi verdiğini hatırlatan Ortagus, "Pekin yönetimini Sino-İngiliz Ortak Deklarasyonu'ndaki taahhütlerine bağlı kalmaya çağırıyoruz." değerlendirmesinde bulunmuştu.
İngiltere Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada da "İngiltere'nin süregelen şiddet olaylarından ve polis ile protestocular arasındaki karşılıklı şiddetin artmasından ciddi kaygı duyulduğu." kaydedilmişti.
Protestolarda şiddet dalgası
Hong Kong'da yaz başından bu yana devam eden protestolarda son haftalarda protestocular ile polis arasındaki çatışmalar artmış ve şiddet olaylarında artış olduğu görülüyor.
Bu ayın başında üniversite öğrencisi 22 yaşındaki Chow Tsz-lok, polisin göstericileri kovaladığı katlı otoparktan düşerek yaralandı, olaydan iki gün sonra hayatını kaybetti. Chow gösteriler sırasında yaşamını yitiren ilk öğrenci oldu.
Hong Kong polisi, gösterilerin 9. ayında ilk kez dün protestoculara karşı gerçek mermi kullandı, bir gösterici vurularak yaralandı.
Resmi rakamlara göre, kentte hazirandan bu yana 3 bin 560 protestocu gözaltına alındı.
Protestoların gelişimi
Hong Kong yönetimi, "Şüphelilerin Çin ana karası, Çin'in Makao Özel İdari Bölgesi ve Tayvan'a iadesini kolaylaştıran" yasa tasarısını 3 Nisan'da parlamentoya sunmuştu.
Tasarının, Hong Kong'un özerk yönetim yapısı ve yargı bağımsızlığını zedeleyerek kenti, Çin merkezi yönetiminin güdümüne sokacağını düşünen muhalefet, haziran başında kentte büyük kitlesel protestolar başlatmıştı.
Protestoların gün geçtikçe şiddetini artırması üzerine Hong Kong Baş Yöneticisi Carrie Lam, temmuzda tasarının "öldüğünü" açıklamış, gösterilerin sürmesi üzerine 4 Eylül'de tasarının geri çekileceğini duyurmuştu.
Tasarı, 23 Ekim'de resmen geri çekilmesine rağmen protestocular, "demokratik reform" talepleriyle eylemlerine devam ediyor.
Göstericiler, protestoların "ayaklanma" olarak adlandırılmasına son verilmesini, polis şiddetinin soruşturulması için bağımsız komisyon kurulmasını, tutuklanan protestoculara af çıkarılmasını ve kentte siyasi reform sürecinin yeniden başlatılmasını talep ediyor.
Bugüne dek 3 binden fazla kişinin gözaltına alındığı protestolar, Hong Kong ekonomisi yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde küçülerek, kentin son 10 yılda ilk defa ekonomik durgunluk yaşamasına yol açtı.
Kaynak: AA