Tayvan geçen pazartesi günü Çin’in 25 savaş uçağıyla hava sahasını ihlal ettiğini duyurdu. Bu ihlal, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Çin'i Tayvan konusunda uyarmasının ardından geldi.
25 Çin savaş uçağıyla yapılan girişim, Tayvan’ın 2020’nin eylül ayında bu tür faaliyetler raporlamaya başlamasından beri, ülkenin ilan ettiği Hava Savunma Tanımlama Sahası'na (ADIZ) en büyük saldırıydı.
14 J-16 savaş uçağı, 4 J-10 savaş uçağı, 4 H-6K bombardıman uçağı, 2 Y-8 denizaltı savar uçağı ve 1 KJ-500 uyarı ve kontrol uçağı söz konusu.
Bu olayı kayda değer kılan şey, saldırıya dahil olan Çin Halk Kurtuluş Ordusu Hava Kuvvetleri (PLAAF) uçaklarının sayısının çokluğu.
Tayvan Savunma Bakanlığı, telsiz uyarıları ile Çin'in faaliyetini izlemek için kendi savaş uçakları ve füze sistemlerini kullandığını açıkladı.
Bölge bir süredir hareketli
Çin hava faaliyetlerinin ölçeği ve sıklığı bu yılın başından beri arttı ve çoğu Güney Çin Denizi'nin kuzey ucunda yoğunlaştı.
Şubat sonu ile mart ayı arasında Tayvan'ın Hava Savunma Sahası’ndaki Çin etkinliği nispeten küçük ölçekli kalsa da tutarlılığını korudu ve genellikle bir veya ikiden fazla uçağı içermedi.
Bu durum mart ayının sonuna doğru, 26 Mart'ta Tayvan'ın hava sahasına uçan 20 Çin savaş uçağıyla değişti.
Nisan ayında, son olaydan önce en az 3 kez 10 veya daha fazla savaş uçağı bölgeye hareket etti.
Geçen hafta da Çin uçak gemisi Liaoning ve ona eşlik edenlerin Tayvan'ın doğusunda faaliyet gösterdiği ve aynı zamanda Çin Halk Kurtuluş Ordusu Hava Kuvvetleri uçağının, Ada’nın batısına doğru uçtuğu görüldü.
Çin savaş uçaklarının tatbikatta simülasyon hedefi ABD uçak gemisi
Ocak ayı sonunda ise Çin Hava Kuvvetleri'nin Tayvan yakınlarında yapılan tatbikatta simülasyon hedef olarak ABD uçak gemisi kullandığı bildirildi.
Tatbikata katılan bombardıman uçakları ile birkaç taarruz uçağının, bölgedeki USS Theodore Roosevelt uçak gemisi öncülüğündeki ABD gemi grubunu simülasyon hedefleri olarak kullandığı bilgisi aktarıldı.
ABD’li bakana savaş uçaklı karşılama
Geçen yılın ağustos ayında da ABD, 1979’dan sonra Tayvan'a en üst düzey resmi ziyaretini o dönemki Sağlık Bakanı Alex Azar'ı ülkeye göndererek yaptı.
Üst düzey toplantılar için gerçekleşen ve Pekin'i kızdıran bu hamleye Çin, savaş uçaklarıyla karşılık verdi.
Çin Halk Kurtuluş Ordusu Hava Kuvvetleri’ne ait J-10 ve J-11 savaş uçakları, Tayvan Boğazı'nın ortalarında uçuş yaptı. Hem de ABD Sağlık Bakanı’nın Tayvanlı mevkidaşıyla görüşmesi sırasında... ABD'li yetkililere göre bu, beklenmedik bir durum değildi.
Yani bölge bir hayli hareketli ve kırılgan. Tüm bu faaliyetler, askeri çatışma korkusunu artırıyor.
Asya’da Güney Çin Denizi'nin kuzey kesiminde yer alan Tayvan'ın Pratas Adası (takımada), izolasyonu nedeniyle özellikle savunmasız görülüyor ve 500 Tayvanlı denizcinin burada konuşlandırıldığı bildirildi.
Resmi adı Çin Cumhuriyeti olan Doğu Asya’daki ada devleti Tayvan, Çin’e göre yeniden birleşmenin kaçınılmaz olduğu bir bölge. Çin bu amaca ulaşmak için Tayvan’a askeri güç de dahil olmak üzere tüm önlemleri kullanma tercihini saklı tutuyor.
Gerilimi tırmandıran son hamleler neydi?
Son yıllarda, Pekin ve Washington arasındaki siyasi ve askeri gerilimler, Donald Trump yönetiminin Çin ile ticaret savaşının yanı sıra Tayvan’ın başkenti Taipei'ye F-16 savaş uçağının gelişmiş çeşitlerini ve diğer modern askeri donanımları tedarik etme kararıyla tırmandı.
Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki tartışmalı toprak iddiaları da bölge genelinde artan huzursuzluğa katkı sundu ve Japonya'nın savaş sonrası pasifizmini bir kenara bırakmasına neden oldu.
Pekin askeri kapasitesini artırıyor
Çin, Tayvan'ı işgal etme olasılığını hiçbir zaman göz ardı etmiyor. Bunu yapabilmek için de askeri kapasitesini artırmaya devam ediyor.
Pekin yönetimi son yıllarda ordusunu modernize ederek yerli bir 5. nesil hayalet savaşçısı uçağı olan J-20 gibi son teknoloji silah sistemlerini tanıttı. Ayrıca inşa ettiği diğer deniz gemilerinin yanı sıra birkaç modern amfibi çıkarma gemisi ile birlikte 2 uçak gemisini görevlendirdi.
Çin'in Tayvan'ı güç kullanarak alma olasılığı kısmen düşük görülse de Çin kontrolü altındaki ana kara Çin ile Çin Cumhuriyeti kontrolündeki Tayvan adasını birbirinden ayıran Tayvan Boğazı'nda askeri denge Çin lehine ilerliyor.
ABD İstihbaratının raporundan: En büyük tehdit Çin
Geçtiğimiz günlerde, ABD istihbarat kurumlarının ortak çalışması ile hazırlanan ve Amerikan Kongresine sunulan "2021 ABD İstihbaratı Tehdit Değerlendirmesi Raporu"na da bu aşamada parantez açmakta fayda var.
Raporda, Çin ile Hindistan arasındaki sınır çatışmalarının artarak devam edeceği, Pekin’in Güney Çin Denizi'ndeki iddialarını da pekiştirmeye çalışacağı vurgulanıyor. Tayvan ile ilgili şu ifadeler dikkat çekici:
"Pekin, Tayvan makamlarını birleşme için baskılamaya, Tayvan-ABD angajmanını ise kınamaya devam edecektir. Pekin, Tapei’yi ekonomik olarak ana karaya bağlı ve uluslararası anlamda yalnızlaştırılmış gibi göstermeye ve Ada etrafındaki askeri faaliyetlerini artırmaya çalışırken bölgede sürtüşme sürecek."
Raporda Pekin'in, ABD’nin teknolojik üstünlüğüne "en büyük tehdit" olduğunun da altı çiziliyor.
Çin’in askeri olarak uzun menzilli silahlara ağırlık verdiği bilgisi paylaşılan raporda, "Bölgesel gerginlikleri yönlendirmek ve kıtalar arası ikincil saldırı kabiliyetlerini geliştirmek üzere inşa edilen nükleer sistemler dahil, Çin daha çeşitli, daha yüksek alarm seviyesine sahip, daha kabiliyetli ve daha büyük ölçekli nükleer füze kuvveti inşa ediyor" deniliyor.
ABD İstihbaratı raporunda ayrıca, Çin’in ABD’de kısa süreli kritik altyapılara yerel çapta ağır zararlar verebilecek siber saldırı kabiliyetine sahip olduğu belirtiliyor.
Çin-Tayvan arasındaki sorun ne?
Çin'de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra çıkan iç savaşta Mao Zedong liderliğindeki Çin Komünist Partisi (ÇKP) 1949'da iktidarı ele geçirdi ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ilan etti.
Çan Kayşek liderliğindeki Çin Milliyetçi Partisi (Kuomintag) üyeleri, Tayvan'a yerleşip 1912'de kurulan "Çin Cumhuriyeti" iktidarının Ada'da devam ettiğini ileri sürerek bağımsızlık ilanını duyurdu.
Çin bu girişimi kabullenmese de Tayvan temsilcileri 1971'e kadar Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Çin'i temsil etti. 1950'ler ve 1960'larda çok sayıda ülke diplomatik ilişki tercihini Çin Cumhuriyeti'nden Çin Halk Cumhuriyeti'ne çevirdi.
1971'de BM Genel Kurulunda yapılan oylamada, Pekin hükümetinin Çin'in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle Tayvan'ın uluslararası örgütlerdeki konumu belirsiz hale geldi.
Tayvan'ın statüsü ve "Tek Çin" hassasiyeti
Pekin yönetimi, "Tek Çin" ilkesini benimseyerek Çin'i uluslararası toplumda sadece kendilerinin temsil ettiğini savunuyor ve Tayvan'ın dünya ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kurması, BM ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.