Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) bir hafta süren 20. Ulusal Kongresi geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi. 10 yıldır görevde bulunan Devlet Başkanı Şi Cinping'in görev süresi 5 yıl daha uzatıldı. Böylece bir gelenek yıkılmış oldu.
Şi Cinping’den önceki liderler 1990'larla birlikte 10 yıl devlet başkanlığı koltuğunda kalıyordu.
Kongre, Şi'nin selefi eski Devlet Başkanı Hu Jintao’nun, basın mensuplarının salona alındığı sırada anlaşılmayan sebeple dışarı çıkarıldığı görüntülerle dünya kamuoyunda yer aldı.
Ancak kongrede oldukça önemli gelişmeler de yaşandı. Hem dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda ilerleyen Çin için hem de dünya için oldukça önemli kabul edilen ve ülkenin genel strateji belgesi olarak niteleyebileceğimiz ÇKP Merkez Komitesi Çalışma Raporu açıklandı.
ÇKP kongrede Çin için yeni hedefler koyarken, 20. Ulusal Kongre'ye kadar birçok hedefi de gerçekleştirdiğini iddia ediyor. ÇKP, her bakımdan orta düzeyde bir refah ülkesi olan “Xiaokang”ın ilk yüzyıl hedefine ulaşıldığını, aşırı yoksulluğun planlanandan önce yok edildiğini öne sürüyor.
Öte yandan ÇKP, Çin’de başlayarak bütün dünyaya yayılan KOVİD-19 salgını ve ABD liderliğinde gerçekleştirilen çevreleme politikası gibi zorlukları yenmede başarılı olduklarını vurguluyor.
Peki, 2 bin 200’den fazla parti delegesini bir araya getiren kongrede gelecek 5 yıl için hangi hedefler belirlendi?
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki, ÇKP kongrelerini değerli kılan ÇKP Merkez Komitesi Çalışma Raporu’dur. Bu rapor, Çin’in genel stratejisinin belirlendiği önemli bir belge niteliği taşıyor.
20’inci Kongre’de yayımlanan raporun ABD-Çin ilişkileri ile pasifikte Avustralya-Japonya ekseninde yaşanan gelişmeleri ana gündem maddesi olması bekleniyordu. Ancak beklenen olmadı.
Ne ABD, ne Tayvan ne de Pasifik’teki gelişmeler ana eksende tartışmaların konusu oldu.
Aylarca süren ve ÇKP üst yönetiminden birçok yöneticinin katkı verdiği rapor, 1990’ların sonunda ilk defa hedef olarak belirlenen, 21’inci yüzyılın ortasına kadar Çin’in müreffeh, her açıdan güçlü, yüksek kültürlü ve güzel bir ülke olması ana hedef olarak yerini korudu.
ÇKP Kongresinde neler ön plana çıkartıldı?
Çin Komünist Partisi önderliğindeki sosyalist modernleşme en sık vurgulanan hedef oldu denilebilir. Bu noktada “Çin’e özgü sosyalizm” ve “Çin karakteristiğiyle sosyalizm” vurgusu ön plana çıkartıldı.
Her ülkenin modernleşme tecrübesinin kendine özgü olduğu ve Çin’in de tıpkı diğer ülkeler gibi “Çin bağlamında ve Çin’e özgü özelliklerle” sosyalist modernleşmeyi sağlayacağı belirtilirken, Çin’e özgü bu özellikler ve hedefler; maddi ve kültürel ilerleme, insanlık ile doğa arasındaki uyum ve aynı zamanda “barışçıl kalkınma” olarak ifade edildi.
Özellikle ABD ile Çin arasında gerek ticaret savaşları olarak adlandırılan ekonomik mücadeleler gerekse de Tayvan krizi üzerinden yaşanan politik mücadelenin Kongre’ye yansıyıp yansımayacağı merak ediliyordu. Kongre’de bu konunun üzerinde fazla durulmadan “Barışçıl Kalkınma” kavramı tekrar öne çıkartıldı.
Çin’in kalkınmasının herhangi bir ülkenin çıkarlarını zedelemeyeceği ve egemenlik haklarını ihlal etme anlamı taşımayacağı sık sık vurgulandı. Bunların yanı sıra diğer bir dikkat çekici başlık ise “tüm süreçlerde halkın demokrasisi” kavramının kullanılmasıydı. Ancak bu demokrasi kelimesinin Çin için farklı anlamları var. Zira, kastedilen devlet başkanın seçilmesi anlamı taşımıyor. ÇKP’nin vurgulamak istediği şey şöyle özetlenebilir: “Halkın fikirlerinin karar alma mekanizmalarına yansıması.”
ÇKP’nin 20. Kongresi dünyaya ne sunuyor?
Çin KOVİD-19 salgını sonrasında gelişmekte olan ülkelerin yanı sıra Batılı gelişmiş ekonomilerde de görülen ekonomik durgunluk, enflasyonda ciddi artışlar ve işsizlik verilerinin yükselmesi gibi etkenlerden yola çıkarak mevcut dünya sisteminin başarısızlığını öne çıkarıyor.
Yine pandemiden yaklaşık 10 yıl kadar önce 2008’de yaşanan küresel finans krizi de referans olarak gösterilerek, Batı tipi yönetim modelinin artık günümüz sorunlarına yanıt vermede yeterli olmadığı ve batıya alternatif olarak kendi yönetim anlayışını gelişmekte olan ülkelere bir model olarak sunuyor.
Bu örneklendirmeye temel gerekçe olarak ise, KOVİD-19’un ilk Çin’de görülmesine rağmen hızlı karar alma ve yoğun devlet müdahalesiyle problemlerin batıda olduğu gibi Çin ekonomisini ve politik sistemini derinden etkilemeyişi ve bu krizleri daha hızlı şekilde atlatılması gösteriliyor. ÇKP kendi yönetişim anlayışını ve kurumlarını batıya bir alternatif olarak sunmasının yanı sıra IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların yapısını da ciddi şekilde eleştiriyor.
Güçlü bir ordu…
ÇKP ayrıca, Çin’e küresel anlamda bir liderlik misyonu yüklüyor ve bunun aynı zamanda dünya standartlarında “güçlü bir ordu” olmadan sağlanamayacağını da vurguluyor.
2027 yılında Halk Kurtuluş Ordusu’nun yüzüncü yılında dünya standartlarında bir silahlı kuvvetler yaratmanın başlıca hedeflerden biri olarak ifade edildiği Merkez Komitesi Çalışma Raporu’nda da “Tek Çin” ilkesine sıkı sıkıya bağlı olunduğu vurgulanıyor.
Bu bağlamda Çin’in Tayvan konusunda ABD’ye karşı çıkarlarını sıkı sıkıya takip edeceği mesajı veriliyor.
Bu nedenle bu kongrede de tıpkı bir önceki kongrelerde olduğu gibi Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Çin Halk Kurtuluş Ordusunun modernleşmesini ülkesinin önündeki temel hedeflerden biri olduğunu belirtti. Fakat tüm bunların yanında raporda, Çin’in “barışçıl kalkınma” yolunu benimsediği de belirtilerek, Deng Xiaoping liderliğinde başlayan dışa açılma ilkelerine de sıkı sıkıya bağlı kalındığı ifade ediliyor.
Yani bir yandan mevcut küresel düzen içerisinde kalınacağı, dünyanın geri kalanıyla barışçıl bir şekilde bir arada bulunulacağı mesajı verilirken diğer yandan da çıkarlarını gerekirse modernleştirme hedefi koyduğu ordusuyla da koruyabileceği mesajı veriliyor.
Dolayısıyla ÇKP, ekonomik refah hedeflerinin yanı sıra ordunun modernizasyonu ile de güçlü ve lider bir Çin’i Batıya alternatif olarak öne çıkarmaya çalışıyor.