Dedesi İsrail'in Bağımsızlık Bildirgesi'nin 37 imzacısından biri olan ve babası ise Altı Gün Savaşı'nda generallik yapan Yahudi aktivist-yazar Miko Peled, Filistinliler için hak savunuculuğu yapan bir aktivist olma hikayesini anlatarak, 7 Ekim'den bu yana devam eden İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Peled, 1961'de Kudüs'te dünyaya geldiğini belirterek, "Tanınmış bir siyonist vatansever aileden geliyorum. Muhtemelen en tanınmış kişi olan babam bir generaldi. Matti Peled, 1948'de (Arap-İsrail Savaşı) subay, 1967'de (Altı Gün Savaşı) generaldi ki bunlar Filistin tarihinin ve İsrail'in kuruluşunun iki önemli ayağı. Oldukça vatansever, ülkemin, devletimin ve tabii ki siyonizmin büyük destekçisi olarak büyüdüm." ifadesini kullandı.
Hayatının erken dönemlerinde babasının fikirlerinden oldukça etkilendiğini dile getiren Peled, bir süre babası gibi orduda görev aldığını ancak daha sonra bundan pişmanlık duyup ayrıldığını kaydetti.
Peled, babasının Altı Gün Savaşı'nın güçlü destekçilerinden olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Babam savaştan hemen sonra hala üniformalıyken şöyle dedi, 'Bakın şu anda fırsat peşinde değiliz, çünkü güçlüyüz sonsuza dek buradayız, varlığımız artık muallakta ya da tehlikede değil. Filistinlilerin, Filistin'in küçük bir bölümünde kendi küçük devletlerine sahip olmalarına izin vermeliyiz.' Ancak onun dışında kimse böyle düşünmüyordu. Savaş biter bitmez Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da devasa şehirler inşa etmeye başladılar. Kudüs'ü, Batı Şeria'yı ve Filistin devleti için uygulanabilir herhangi seçeneği ortadan kaldırdılar."
"Siyonizme göre Filistin diye bir yer yok"
Siyonizmin temel felsefesinde Filistin diye bir yer olmadığının altını çizen Peled, "Siyonizme göre, orası İsrail toprağı ve o topraklar orada yaşayan Filistinlilere değil, dünyadaki tüm Yahudilere ait. Eğer üstünlükçü bir ideolojiniz varsa, yani bir grubun diğerinden daha fazla hakka sahip olduğunu savunuyorsanız, o zaman şiddet kullanmanız gerekir. Apartheid rejimine sahip olmalısınız ki bu ırkçı ideoloji gerçekleşebilsin. İşte İsrail devleti budur." şeklinde konuştu.
Peled, İsrail-Filistin Savaşı'nın bugün değil, 75 yıl önce, İsrail'in kuruluşuyla başladığına işaret ederek, "Bir hareket olarak siyonistler ve ardından bu hareketten doğan İsrail devleti, Filistin halkına karşı savaş ilan etti. Bu savaşta etnik temizlik gördük, soykırım politikaları gördük, ırkçı apartheid rejimini gördük." ifadesini kullandı.
İsrail'i "terörist devlet" olarak tanımlayan Peled, Filistinlilerin yıllardır yaşadığı zulme şu sözlerle dikkati çekti:
"Filistinliler her gün teröre maruz kalıyor. Sokakta yürürken dövülüp dövülmeyeceğinizi, bıçaklanıp bıçaklanmayacağınızı ya da öldürülüp öldürülmeyeceğinizi, çocuklarınızın okula giderken güvende olup olmadığını, evinizin yıkılıp yıkılmayacağını, kardeşlerinizin İsrail ordusu ya da İsrail istihbaratı tarafından alınıp götürülmeyeceğini ya da kaçırılıp kaybolmayacağını bilmiyorsunuz."
"Bir tür kolonide, yüzeysel, yapay bir gerçeklikte yaşadığımı fark ettim"
Peled, siyonist ideolojiyle yetiştirilmesine rağmen İsrail'in varlığını nasıl sorgulamaya başladığına değinerek, "1997'de kız kardeşimin küçük kızı Kudüs'te bir intihar saldırısında öldürüldü. 13 yaşındaydı. Bu, insanı temelden sarsan bir trajediydi, bilirsiniz böyle bir olaydan sonra dünyaya aynı gözle bakamazsınız. Bu da beni, bana öğretilenlerin gerçekliğini, İsrail'in varlığını incelemeye itti." şeklinde konuştu.
Sorularına yanıt bulmak için Filistin'e yolculuğa çıktığını belirten Peled, şunları aktardı:
"Yolculuğa başladığımda fark ettim ki aslında ülkem olduğunu sandığım ülke, başkasının ülkesiydi. Bir tür kolonide, yüzeysel, yapay bir gerçeklikte yaşıyordum ki bu gerçek değildi. Gerçeğe dayanmıyordu. Yalanlar üzerine inşa edilen bir apartheid devletine dayanıyordu ki bu yalanlar, İsrail devletine, İsrail'in varlığına meşruluk kazandırdı."
Peled, Hamas'ı kınamak için gösterilen çabanın, Gazze'deki sivil can kayıplarına dikkat çekmek için gösterilmediği görüşünü paylaşarak, şöyle devam etti:
"Kınanacak bir şey varsa o da apartheid rejimini kınamaktır. Filistinlilerin her gün maruz kaldığı şiddeti, vahşeti, biz konuşurken Batı Şeria'da binlerce Filistinlinin tutuklanıp öldürülmesini, İsrail'in Filistinli vatandaşlarına uyguladığı ırkçılığı kınamaktır. Gazze'deki hastanelerin bombalanmasına onay veren o dilekçeyi imzalayan İsrailli doktorların, Filistinli İsrail vatandaşlarının üniversitelerdeki yurtlardan atılmasını talep eden öğrencilerin ve daha nicelerinin. Bunların kınanması gerekiyor ancak baskıya uğrayan bir ulusu direndiği için kınamak, ikiyüzlülüğün zirvesidir ve hiçbir anlam ifade etmez."
"Bu, barışa ve adalete karşı bir savaş. İnsanlar bir seçim yapmak zorunda"
İsrail-Filistin çatışmasının nasıl seyredeceğinin belirsiz olduğunu kaydeden Peled, "Hiç şüphesiz açık olan şey şu ki, Filistinlileri yenemeyecekler. Buna ister Hamas, ister başka bir şey deyin. Nasıl adlandırdığınızın önemi yok. Filistinlilerin hangi harekete mensup olduğu önemli değil. Filistinliler yenilmeyecek." değerlendirmesinde bulundu.
Peled, uluslararası toplumdan gelecek her desteğin, Filistin'in özgürlüğü için son derece önemli olduğuna işaret ederek, "İsrail kötü olduğunu bildiğimiz her şeyi temsil ediyor. İsrail'i destekleme çağrısı yapmak daha fazla ölüm, daha fazla yıkım, daha fazla ırkçılık, daha fazla masum hayatın heba olması anlamına geliyor. Bu, barışa ve adalete karşı bir savaş. İnsanlar artık bir seçim yapmak zorunda." şeklinde konuştu.
Filistinlilerin ağır bedel ödemesine karşın tüm güçleriyle mücadeleye devam ettiklerine vurgu yapan Peled, sözlerini şöyle tamamladı:
"Umudum, 7 Ekim'de gerçekleştiğine inandığım bu büyük değişimin, Filistin meselesini, öncelikle uluslararası alanda daha fazla destek toplayarak, Filistinlilerin gerçekten hak ettiklerini talep etmelerine olanak sağlayacak şekilde ilerletmesidir. Sanırım Filistinliler her zaman çok az şey talep edip, çok az şey almaya alıştı ama bence artık Filistin'in tamamını talep etmenin zamanı geldi."