Avrupa'ya umut yolculuğunda Yunanistan'ın Midilli Adası'nda tutulan binlerce mülteci insanlık dışı şartlarda yaşıyor.
3 bin kişi kapasiteli Midilli Adası'ndaki Morya Mülteci Kampı'nda yaklaşık 14 bin mülteci belirsizliğini koruyan gelecekleri için kaygı yaşarken diğer yandan da ısıtma tertibatı bulunmayan barınaklarda ısınmaya çalışıyor. Sık sık yangınların yaşandığı kampta mülteciler, organ kaçakçılığı ve cinsel istismar gibi tehlikelerle de karşı karşıya.
İnsanlık dramının yaşandığı adada yaklaşık bir hafta geçiren, TRT Haber muhabiri Elif Akkuş ve kameraman İsmail Dostoğlu Midilli'deki mültecilerin durumunu trthaber.com için aktardı.
İşte umut yolculuğunun en acı duraklarından biri olan Midilli'deki izlenimler;
Demir parmaklıkların sardığı acı
Yunanistan'ın Midilli adasına ulaştığınızda, dikkat çeken ilk ayrıntı, Ege Denizi'ndeki diğer adalardan farklı bir bitki örtüsüne sahip olduğu. Ege adalarındaki kurak görüntünün aksine, sahil şeridinin hemen arkasında yüskelen tepeler zeytin ağaçlarıyla örtülü. Midilli, yeşil dokusu yüzünden "Zümrüt Ada" olarak adlandırılıyor. En çok tercih edilen olmasa da, Ege adalarındaki önemli tatil rotalarından biri. Ekim ayı olmasına rağmen özellikle hafta sonları hatırı sayılır yoğunklukta misafiri ağırlıyor. Helensitik dönemden Osmanlı'ya kadar uzanan zengin bir kültürel mirası bünyesinde barındıran ada, sabah güneşinin mavi sulara bıraktığı ışıltılarla, Arnavut kaldırımlı dolambaçlı sokaklarıyla huzur veren bir sessizliğe sahip. Ancak bu, Midilli'nin görünen yüzü.
Görünmeyen yüzü ise sahilden sadece 4 dakika uzaklıkta, adanın üst kısmında.
Gerçeğin adı; Morya mülteci kampı
Kampa doğru ilerlerken adaya indiğinizde hissettiğiniz ahenk yerini gerçeklere bırakmaya başlıyor. Gittikçe ağırlaşan insanlık dramı daha kampa ulaşmadan çarpıyor yüzünüze. Kampta kısa süre önce yeni bir yangın çıkmış. Bir kadın bir çocuk ölmüş, tabi Yunan makamlarına göre. Üzgün, endişeli ve öfkeli binlerce mülteci biraz sonra ne olacağını bilmeden kampın önünde toplanmış. Yunan makamlarına kızgınlar. Öfkelerinin tek bir nedeni yok. İtfaiyenin geç gelmesi, gerekli müdahalenin yapılmaması. Ölü sayısının 2 olarak açıklanmasına da tepkililer.
'Yunan makamlarının açıkladığı ölü sayısı gerçeği yansıtmıyor'
Türkiye'den geldiğimizi öğrendiklerinde, sanki uzun zamandır görmedikleri bir yakınlarını görmüşçesine heyecanlanıyor, dertlerini sıralamaya başlıyorlar. Kadın, erkek hepsinin gözleri doluyor, 2 kişi ölmedi burada 4 kadın 3 çocuk 2 erkek, yani taplam 9 kişi öldü diyorlar. Yunan yetkililerin gerçeği sakladığını öne sürüyorlar. Umutları seslerini duyurmak. Yangın görüntülerini izlettiriyorlar bize, yanan çocukların cansız bedenlerini nasıl taşıdıklarını. Mülteci olmaya, zaten az kalan umuda ceset taşımak da eklenince tüm duygular birbirine karışıyor Morya mülteci kampında.
Anlatmaya devam ediyorlar; "Avrupa diye kaçtık geldik, daha iyi bir hayat için, burada ölüyoruz..." Kamptaki koşulların ne kadar kötü olduğunu anlatmaya çalışan bir mülteci, "tuvalete girmek için 1 saat sıra bekliyoruz” diyor. Bir diğeri vücudunun haftalardır su yüzü görmediğinden söz ediyor. Sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden yakınıyor çoğu. Kamptaki kötü koşullarda sağlıkı olmak neredeyse imkansız. Ama doktorların kendilerini "su iç geçer" diyerek geçiştirmesinden yakınıyorlar.
Adadaki mültecilere insanlık dışı muamele
Kampın önünde beklerken, bir kadının tekerlekli sandalyeyle kapının dışına çıkarıldığına tanıklık ediyoruz. Yanında sadece bir kaç yakını var. Belli ki hasta. Tekerlekli sandalyenin üstünde durmakta bile zorlanıyor. İşte o sırada kampın girişinde bulunan polislerden biri çıkıp, kadını oradan uzaklaştırmaları için yakınlarına bağırıyor. Kamptaki tercüman kadının hasta olduğunu, doktor beklediklerini söylese de polisin tavrı değişmiyor. Çaresizliğin fotoğrafıydı gördüğümüz. Bir kaç dakika sonra polislerin nöbet değişimi için gelen minibüs kampın kapısına doğru döndü. Dönerken, orada o hasta kadın ve yanındakiler sanki yokmuş gibi, sanki görünmezmiş gibi üzerlerine sürdü. Çevirmen bağırdı ve minibüsün önüne elini koyarak durdurmaya çalıştı; "Burada insanlar var!"
Kamp kapasitesini kat be kat aşmış durumda
3 bin kişi kapasiteli Morya mülteci kampında, her gün değişen rakamları da dahil edersek, yaklaşık 14 bine yakın mülteci barınıyor. Daha doğrusu barınmaya çalışıyor. Kamp kapasitesini kat be kat aşmış, amacından çıkmış, hatta amacının aksine insanların nefes almasına izin vermeyecek hale gelmiş. Her gün otobüslerle yeni mülteciler gelmeye devam ediyor. Kapıda bekleyen mülteciler “welcome” diye bağırarak karşılıyor, gelenler ne tür sıkıntılar yaşayacaklarını bilmeden yeni bir hayata merhaba diyor.
Mültecilere ilk geldiklerinde fotoğraflarının olduğu kırmızı damgalı birer kağıt veriliyor. O kağıt hem kampta kalma hem de gün içinde adada dolaşma hakkı veriyor mültecilere. Mültecilerin ada içinde çalışması yasak. Ancak biraz parası olanlar otobüs bileti, telefon kartı ya da paketlenmiş gıda ürünlerini kamp çevresinde satıyor. Aslında bu da yasak ama onlar bunu kimseye göstermeden yapmaya gayret ediyor. Kendilerine verilen kağıttaki kırmızı damga yaklaşık 7 ay sonra siyah damgaya dönüşüyor ve mültecilere Atina’ya gidebilme hakkı doğuyor. Atina'dan sonraki amaçları Batı Avrupa'ya ulaşmak. Yani kaderlerini bir kez daha insan kaçakçılarının eline bırakıyorlar.
Yunan hükümeti Morya kampında erkek mültecilere ayda 90 euro, kadın ve çocuklara 50 şer Euro veriyor. Avrupa Birliği'nin ayırdığı ödeneği düşünecek olursak, ödenen miktarın çok daha fazla olması gerekiyor.
Kampla ilgili soru işaretleri de işte bu noktada artıyor...
Mesalini ve arkadaşları ne olacak?
Midilli'deki dramın en çok yürek burkan kısmı ise 18 yaşının altındaki kimsesiz çocuklar.
Aileleri tarafından terk edilen ya da unutulan 18 yaş altı yüzlerce çocuk Morya mülteci kampında yaşıyor. Bu çocukların başında kendilerinden sorumlu görevliler var. İşin kötü tarafı ise bu çocukların bir kısmının yetişkin olarak kaydedilmesi. Ne yazık ki mülteci çocuklar Avrupa'da cinsel istismara maruz kalıyor ya da organ mafyalarına teslim ediliyor. Eski Dışişleri Bakanı Nikos Koçyas, geçtiğimiz yıl, tespit edilen 100'e yakın vaka olduğunu itiraf etmişti. Hem başka bir ülkede olmak, hem bu kadar kötü koşullarda yaşamın sürdüğü bir kampta kalmak... Üstelik, annesiz babasız olmak. Bunun ne demek olduğunu Kongolu Masalini'nin yüzündeki ifade anlatıyor. Bizimle konuşurken bile büyük korku içinde.
Masalini, bu kampta tek başına. Hem de 8 yaşından beri. Şu anda Masalini 12 yaşında. Onu yarın ne bekliyor? Bilmiyor. 12 yaşında bir çocuk Morya mülteci kampında mı büyüyecek? Ailesine nasıl teslim edilecek? O kadar çok soru işareti var ki, hem Masalini hem de onun gibi yüzlerce çocuk için.
"Mültecilerin umutlarını, bazen de hayatlarını kaybettiği bir kamp"
Morya mülteci kampı, Avrupa umudu taşıyan mültecilerin umutlarını, bazen de hayatlarını kaybettiği bir kamp. Tel örgülerin arkasında, savaşların ortasında yaşanan dramın benzeri yaşanıyor. Belki silahlar, bombalar yok ama bir yangında yitip giden hayatlar var. Yanan bedenleri taşımak zorunda kalan insanlar var. Umutlarını o yangınla, yanan o bedenlerle kaybeden, artık ağlayamayan, hayal kuramayan, bir dakika sonra ne olacağını bilemeyen mültecilerin dramı var bu demir parmaklıklar arkasında, Morya Mülteci kampı olarak anılan, acının merkezi haline dönüşen bu yerde.
Kaynak: TRT Haber