Çin’de ortaya çıkan ardından önce çevre ülkelere ardından Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanına yayılan koronavirüs nedeniyle alınan tedbirler ve atılan adımlar yeni bir döneme işaret ediyor.
1929 Buhranı, 1. ve 2. Dünya Savaşları döneminde yaşananların dahi bugünlere oranla daha az zarar verdiği özellikle ekonomi çevrelerinde konuşuluyor.
Stratejist Cüneyt Paksoy, insanların evlerine kapandığı, arz-talep dengesinin ciddi hasar aldığı, merkez bankalarının para bastığı, dijital teknolojinin ilk kez bu denli geniş çaplı kullanıldığı dönemi ve Türkiye’nin tüm bu süreç sonrasındaki muhtemel konumunu yorumladı.
“Diğer tüm sıkıntılı dönemlerden farklı bir durum var”
Dünya tarihinde daha önce hiç test edilmeyen bir dönem yaşandığını belirten Paksoy, “Ne Büyük Buhran’da ne de dünya savaşları sırasında dünya bu denli birbirine entegre değildi. Geçmişe kıyasla bugünkü etkiyi analiz etmeye çalışmak eksik kalır. Çünkü dünyanın tamamen birbirine bağlı olduğu bir çağdayız” dedi.
Tıpkı dünya savaşları döneminde olduğu gibi borçların ödenememe risklerinin çok yüksek olduğunu anlatan Paksoy, şöyle devam etti:
“Dünyada devamlı artan bir borç var. Karşılığında da o borçların ödenebilirliğini sağlayacak büyüme gelmiyor. Bunun yanı sıra servet tek elde toplanıyor. Sosyal farklılıkların giderek arttığı bir dönemde her şeyin üstüne şimdi bir de koronavirüs eklendi. Bütün dünya entegrasyonu birbirini zincirleme etkiledi ve ekonomik açıdan tam bir depresyon hali yaşanmaya başladı.”
Geri dönüşü olmayan bir yola girebiliriz
Paksoy, dünya tarihinde daha önce hiçbir dönemde bu kadar çok önlem alınmadığını vurgulayarak, şu an alınan önlemlerin amacının finansal sistemin çökmemesi ve özellikle tahvil piyasalarının kırılmaması olduğunu söyledi.
“Dünya diken üstünde. Reel sektörün batmaması için adımlar atılıyor” diyen Paksoy, şöyle devam etti:
“Daha önce dünya geri dönüşü olmayan bir yola girmişti ama korona ile artık bu yolda dönüşü olmayan noktaya gelme riskiyle karşı karşıya. Dünya genelinde çok büyük bir kamulaştırma görebiliriz. Ulaştırma, turizm, hava yolu şirketleri gibi sektörlerde durum ortada. Tedarik zinciri bozuldu ve bunun sonuçları olacak.
Dünya resesyona mı girecek, yoğun para mı basarak çok ciddi enflasyon mu görecek yoksa bu dönemi el birliğiyle arkada mı bırakacağız net değil. Devletlerin özel şirketlere el koyacağı bir dönem yaşayabiliriz.
Borç, teminat ve alacaklı üçlüsü düzene konabilirse belki geride bırakabiliriz bu krizi. Bunun için de borçluların ve alacaklıların G20 benzeri global bir gücün liderliğinde karşılıklı oturup, bunları konuşması lazım. Burada öncelik ödeme kolaylığı ve bazı borçların belirli oranda silinmesi olabilir.
Bugün gelinen noktada ekonomide hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyebiliriz. Tarih yeniden yazılıyor, dünya farklı bir yerde. Merkez bankaları tarafından çok fazla para basıldı. Günümüz dünyasında 24 saat birbirine bağlı piyasalar var ve bugün itibarıyla bunların çökme riskleri de mevcut.”
ilgili-haber-470824}
“Türkiye basit hasarla atlatırsa yeni dönemde farklı yerde olur”
Stratejist Cüneyt Paksoy, insanların işe gidememe, maaş alamama, borçlarını ödeyememe gibi korkuları olduğunu, şirketlerin de bu riskleri taşıdığını ve ne zaman normale döneceklerini bilemediklerini hatırlattı.
“Üretim ne zaman düzelecek, borçlar nasıl ödenecek?” soruları şimdilik yanıtsız diyen Paksoy, Türkiye’nin durumunu ise şu sözlerle değerlendirdi:
“Türkiye de global sisteme fazlasıyla entegre bir ülke. Dünyada senaryo olumlu bir hal almalı ki Türkiye de bu yeni süreçte kendini gösterebilirsin. Mali disiplin ve dengelemeyi tamamlamış ve henüz yol almaya başlamış bir ülke olarak koronavirüs ile karşılaştık.
Eğer bu dönemi az hasarla atlatabilirsek V şeklinde bir grafik sergileyebiliriz. Eğer bunu başarabilirsek yeni dönemde çok daha iyi bir noktada olabiliriz. Doğuya ve batıya açığız. Kıtaların ortasındayız. ABD’den Çin’e, Rusya’dan Avrupa’ya kadar çok farklı güçlerin enerji ve ticaret koridorlarının göbeğindeyiz. Salgının etkilerini belirli bir seviyede tutabilirsek, jeo stratejik konumumuzun avantajıyla yeni dünya düzeninde güçlenmiş olarak yerimizi alırız.”