Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) 2017 yılı "Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu" raporuna göre, yeni milenyumun başında azalma eğilimine giren açlık problemi, 10 yıl aradan sonra yeniden artmaya başladı.
Açlık çeken küresel nüfus 2004 yılından itibaren istikrarlı olarak azalırken, 2014 yılından bu yana yeniden yükseldi.
Dünya Gıda Günü
FAO'nun kuruluş tarihi olan 16 Ekim Dünya Gıda Günü ile dünya genelinde açlık, kıtlık ve gıda güvenliği konularında farkındalık yaratılması ve dünya nüfusunun tamamının besleyici gıdalara ulaşması amaçlanıyor.
Bugün dünya nüfusunun tamamını rahatlıkla doyurabilecek kadar gıda mevcut olduğu halde yaklaşık 815 milyon kişi açlıkla karşı karşıya.
Uzmanlar, 2050 yılında 10 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunun beslenme ihtiyacının karşılanabilmesi için küresel gıda üretiminin yüzde 50 artması gerektiğini vurguluyor.
Yükselen açlık ve yetersiz beslenme
FAO verilerine 2000 yılında dünya genelinde 900 milyon kişi, "açlık" olarak tanımlanan yetersiz beslenme koşullarıyla karşı karşıyaydı.
Bu sayı, dünya nüfusunun yüzde 14,5'ine tekabül ediyordu. 2004 yılına gelindiğinde sayı 941,7 milyona, oran ise 14,6'ya çıkmıştı. Bu tarihten itibaren 2014'e kadar, 10 yıl boyunca, hem açlıkla karşı kaşıya olan kişi sayısı, hem de onların dünya nüfusu içindeki payı giderek azaldı.
Ancak bu durum son 2 yılda değişti. Dünya genelinde kronik açlıkla karşı karşıya kalanların sayısı 2014 yılında 775,4 milyon iken, 2016 yılında 815 milyona yükseldi. Bu kişilerin dünya nüfusu içindeki payı ise 2015 yılında yüzde 10,6'ya kadar gerilemişken, 2016'da yüzde 11'e yükseldi.
Güney Sudan'ın bazı bölgelerinde aylarca etkili olan kıtlık ile Nijerya, Somali ve Yemen gibi başka çatışma bölgelerinde yaşanan benzer problemler göz önüne alındığında, söz konusu eğilimin 2017 yılında da devam edeceği öngörülüyor.
Çatışma, kıtlık ve açlık
Gıda güvenliği, Sahraaltı Afrika, Güneydoğu Asya ve Batı Asya'nın bazı bölgelerinde son yıllarda belirgin biçimde kötüleşti. Bu durumun ortaya çıkmasında bu bölgelerdeki iç savaş ve silahlı çatışmaların etkisi oldu.
Son 10 yılda dünya genelinde silahlı çatışmaların sayısı belirgin şekilde arttı. Bunların önemli bir bölümü de halihazırda gıda güvenliğinin sıkıntılı olduğu ülkelerde yaşandı. Çatışmalar en çok kırsal toplulukları etkilerken, gıda üretimi ve erişilebilirliğine ket vurdu.
Gıda güvenliği barışın hüküm sürdüğü bazı bölgelerde de ekonomik durgunluk nedeniyle geriledi. Son yıllarda dünya ticaretinde görülen durgunluk nedeniyle ekonomisi ham madde ihracatına dayalı olan ülkelerin gelirleri belirgin şekilde düştü. Bu durum ülkelerin ithalat kapasitesini ve buna bağlı olarak nüfuslarının gıdaya erişimini azalttı. Bu ülkelerde yoksul nüfusu, artan gıda fiyatlarına karşı korumak zorlaştı.
Zafiyet ve obezite
Öte yandan açlığın yol açtığı beslenme bozukluğuna bağlı rahatsızlıklar, başta çocuk nüfusu olmak üzere insan topluluklarını kitlesel olarak etkilemeyi sürdürüyor.
Bugün dünyada beslenme eksikliğine bağlı büyüme bozukluğu yaşayan 5 yaşın altındaki çocukların sayısı 154,8 milyon. Bu rakam, söz konusu nüfus grubunun yüzde 22,9'una tekabül ediyor. 5 yaş altındaki zafiyet hastalığı yaşayan çocukların sayısı ise 51,7 milyon iken bu rakam nüfus grubunun yüzde 7,7'sine denk geliyor.
Buna karşılık dünya üzerinde 640,9 milyon yetişkin obeziteden muzdarip. Bu sayı, toplam dünya nüfusunun yüzde 12,8'ine tekabül ediyor. Dünya nüfusu içinde obezite oranı 1980 ile 2014 yılları arasında neredeyse ikiye katlandı. Yetişkin obezitesi dünyanın tüm bölgelerinde artış gösterdi.
Artış hızı bölgeden bölgeye değişse de problemin en yaygın olarak dünyada yüksek gelir grubu içindeki Kuzey Amerika, Avrupa ve Okyanusya ülkelerinde yaşandığı görülüyor. Bu kıtalarda yaşayan yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 28'i obez iken, bu oran Güney Amerika ve Karayipler'de yüzde 25, Afrika'da yüzde 11 ve Asya'da ise yüzde 7 civarında.
Her ne kadar Asya ve Afrika'da obezite oranları geleneksel olarak düşük olsa da son yıllarda obezitenin bu bölgelerde nüfusun geniş kesimlerine yayılmakta olduğu görülüyor. Bu iki kıtadaki orta ve düşük gelir grubundaki ülkeler beslenme yetersizliği ve buna bağlı halk sağlığı problemlerini çözmeye uğraşırken, şimdi de aşırı kilo, obezite ve buna bağlı rahatsızlıklarla baş etmek zorunda kalıyor.