Eski Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Michael Lynk, İstanbul'da TRT'nin iletişim ortağı olduğu, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesince düzenlenen "Gazze'den Sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek" konferansına katıldı.
Lynk, BM Filistin Özel Raportörü olarak görev yaptığı 2016-2022 arasında Filistin'deki durum hakkında değerlendirmede bulundu:
"O dönemde durum yeterince kötüydü. 2018'de silahsız 255 Filistinli protestocunun İsrail ordusu tarafından, keskin nişancılar tarafından vurularak öldürüldüğü, binlerce kişinin yaralandığı ya da sakat kaldığı Büyük Dönüş Yürüyüşü de dahil olmak üzere, İsrail'in Gazze'ye yönelik birçok askeri saldırısı olmuştu."
Raporlarında "yasa dışı işgal" ve "ırk ayrımı" konusunu sürekli gündeme getirdiğini aktaran Lynk, Filistin'de özel raportör olmasının her zaman zor fakat son dönemde daha da zor olduğunu ifade etti ve halefi Francesca Albanese'nin çalışmalarını takdir etti.
Lynk, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının uluslararası toplum tarafından durdurulamamasına dair şunları söyledi:
"Açık konuşalım, biz buna uluslararası toplum diyoruz ama genel olarak Küresel Güney Filistin'in yanında yer aldı. Sayıları az, uluslararası düzeyde güçleri yok. Ancak kendi güçleri dahilinde Filistinlilerin davasını büyüttüler, desteklediler ve ilerlettiler. Asıl blokaj Küresel Kuzey'den, Avrupa'dan, Kuzey Amerika'dan, Japonya'dan, Avustralya'dan ve özellikle de ABD'den geliyor."
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyelerinden ABD'nin son 75 yılda yarısından fazlası İsrail lehine olmak üzere 89 kez veto yetkisini kullandığının altını çizen Lynk, diğer hiçbir daimi üyenin İsrail'i destekleyen veto kullanmadığını hatırlattı.
Lynk, "Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 2012'deki anılarında, ABD'nin Güvenlik Konseyinde İsrail'i desteklemek için sık sık veto hakkını kullanmasının, Güvenlik Konseyinin BM gündemindeki yaşayan en eski sorunu çözmeye çalışırken felç olduğu anlamına geldiğini söyledi" dedi.
BM'nin 1945'te kurulduğunu ve Filistin-İsrail sorununun 1947'de BM'nin meselesi haline geldiğini anımsatan Lynk, bunun 75 yılı aşkın bir süredir BM'nin en önemli 2 ya da 3 meselesinden biri olmaya devam ettiğine dikkati çekti.
Lynk, BM Genel Kurulunun Filistin-İsrail meselesi tüm yönleriyle çözüme kavuşturulana kadar daimi sorumluluğa sahip olduğunu söylemesine ve Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) İsrail aleyhine karar vermesine karşın, İsrail'in kararın saçma olduğunu, ABD'nin ise üzgün olduğunu söylediğini ifade ederek "UAD'nin kararındaki taleplerin yakın zamanda hayata geçirileceğini sanmıyorum. İsrail yasa dışı işgalini sürdürmekte kararlı" dedi.
Güney Afrika'daki "apartheid rejim" sorununun çözülmesinin BM kararlarından sonra 20 yıldan fazla sürdüğünü kaydeden Lynk, "Ancak er ya da geç Küresel Güney'in gücü, toplumsal hareketlerin gücü, uluslararası insan hakları hareketinin cesur analiz ve raporları insanların fikirlerini değiştirecektir" değerlendirmesini yaptı.
Lynk, "İsrail işgali, artık tümüyle yasa dışıdır. İsrail'e tamamen ve mümkün olduğunca hızlı bir şekilde çekilmesi söylenmiştir. Bu gerçekten de yükümlülükler açısından çıtayı çok daha yükseğe koyuyor. İsrail karşılık verecektir. Harris başkanlığından ya da Trump başkanlığından destek bekleyecektir. Ancak bence bu konuda İsrail'in ipi giderek kısalıyor. Küresel Güney ve Filistinliler, UAD'nin kararıyla güçlü bir araca sahip oldular ve bunu kullanmaya devam edecekler" görüşünü paylaştı.
Uluslararası hukuka riayet etmeyen ülkelerin "uluslararası itibarının lekelendiği"ni söyleyen Lynk, İsrail'in bu duruma düştüğünü, ABD'yi de beraberinde aşağı çektiğini, fakat Avrupa ülkelerinden gelecek için umudu olduğunu kaydetti.
Lynk, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) er ya da geç İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant için tutuklama emri çıkartmaya izin vereceği, bunun İsrail'i önemli ölçüde izole edeceği ve söz konusu isimlerin Roma Statüsü'ne üye olan 120 kadar ülkeye gidemeyeceği değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası sistemin mimarisindeki çarpıklığa da değinen Lynk, "En büyük sorun, 1945'ten miras aldığımız, İkinci Dünya Savaşı'nın galiplerinden, BMGK'de daimi üyeliği olan ve veto hakkına sahip olanlardan oluşan BM mimarisidir. Bu durum günümüz dünyasının gücünü yansıtmıyor" dedi.
Lynk, BMGK daimi üyesi ülkeler veto yetkisine sahipken reform yapabilmenin zorluğuna ve bu yetkinin önemli sorunları çözmeye yönelik bir tehdit olduğuna işaret etti.
BM özel raportörü olduğu dönemde küçük, iyi organize olmuş, iyi finanse edilen kuruluşlar tarafından düzenli olarak saldırıya uğradığını aktaran Lynk, "BM sistemindeki pek çok üst düzey yetkili de dahil olmak üzere, İsrail'i eleştiren yetkili veya sorumlu konumdaki herkese saldırıyorlardı" diye konuştu.
Lynk, söz konusu saldırıların ve eleştirilerin kendisini rahatsız etmediğini çünkü uluslararası hukuktan taraf olduğunu ve Filistin halkı için BM koruma sistemi içinde çalıştığını aktardı.
Yapılan eleştirilerin yanlış olduğunu vurgulayan Lynk, sözlerini şöyle sona erdirdi:
"Bu beni çok güçlü raporlar hazırlamaya devam etmekten alıkoymadı, buna apartheid ile ilgili olan ve büyük ilgi gören, bazı eleştirilere maruz kalan son raporum da dahildi. Ancak şimdi apartheid ile ilgili raporum UAD tarafından olumlu bir şekilde alıntılandı. Dolayısıyla bu konuda kendimi haklı hissediyorum."