ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık'ta Fas ile İsrail'in ilişkilerini normalleştirme konusunda anlaşmaya vardığını duyurdu. Geçtiğimiz aylarda İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında varılan benzer anlaşmalarda olduğu gibi ABD bu sefer de arabulucu rolünü üstlendi.
Anlaşmayı sağlamak için Trump, uzun yıllar boyunca Fas ile Polisario Cephesi arasında çatışmalara sahne olan Batı Sahra bölgesinde Fas'ın hakimiyetini tek taraflı olarak tanıdı.
İsrail ile normalleşme adımından sonra ABD'nin desteğini arkasına alan Fas ise bölgesel alanda bu adımı kabul ettirmek çabasına girdi.
Polisario Cephesi'ni desteklemesi nedeniyle komşusu Cezayir ile de gergin ilişkilere sahip Rabat, geçtiğimiz günlerde kuzey komşusu İspanya ile de gerilime neden olan açıklamalar yaptı.
Faslı Başbakan Sadeddin El-Osmani, Kuzey Afrika'daki İspanyol toprağı Ceuta ve Melilla kentleri için 22 Aralık'ta yaptığı "tıpkı Batı Sahra gibi Fas'ındır" şeklindeki açıklaması 2 ülkenin arasında diplomatik krize neden oldu.
Peki Fas neden şimdi 2 stratejik kent ile ilgili hak iddiasını yeniden dile getirmeye başladı? ABD'nin Batı Sahra'daki Fas hakimiyetini tanıması ne gibi sonuçlar doğurabilir?
Fas en önemli ticaret ortaklarından biri olan İspanya ile askıdaki sorunlarını tırmandırmaya mı hazırlanıyor yoksa bu, ABD'nin Fas'ın Batı Sahra üzerindeki hakimiyetini tanıma kararını bölge ülkelerine kabul ettirmek için uyguladığı taktiksel bir hamle mi?
Konuyla ilgili sorularımızı Kuzey Afrika uzmanı Siyasal Antropolog Hüseyin Ceydel'e yönelttik. İşte yanıtları:
Fas'ın İsrail ile normalleşme adımına karşılık olarak Washington'un Rabat'ın Batı Sahra bölgesine egemenliğini tanıyacağı açıklamasından sonra Fas Başbakanı Sadeddin El-Osmani ülkesinin "İspanya tarafından işgal edilmiş" toprak olarak tanımladığı Ceuta ve Melilla kentleriyle ilgili dikkat çekici açıklamalar yaptı. Ve bu iki kent için “Batı Sahra gibi Fas'ındır” ifadesini kullandı. Sizce bu açıklamanın zamanlaması bize ne anlatıyor?
Fas'ın İsrail ile ilişkileri normalleştirme kararı hem ülkenin içinde hem dışında büyük bir şok ve tepki yarattı. Hem sosyal medya kullanıcıları hem gazeteler bu kararı öfkeyle karşıladı. İsrail'in bölgeye akın etmesi kaygı yaratıyor.
Başbakan Osmani'nin Ceuta ve Melilla kentleriyle ilgili açıkalamaları, sokaktaki öfkeyi ve tansiyonu yatıştırma çabasının kapsamında geliyor. Faslıların milli duygularını kabartarak onların dikkatlerini dağıtmaya çalışıyor. Zira bu 2 kentin Fas'ın toprağı olduğu kanısı tüm Faslıların hem fikir olduğu hassas bir milli konu.
Bir diğer yandan Fas, İspanya'nın iç siyasetindeki karışıklıktan istifade etmeye çalışıyor. Zira bir süre önce 2 partili sistemden çok partili sisteme adım atan İspanya, kırılgan bir süreçten geçiyor. Ülkede hem sağ hem sol eğilimli popülist hareketler yükseliyor.
Bu konjonktür ışığında Rabat, İspanya'nın Batı Sahra'daki Polisario Cephesi'ne desteğini çekmesi, bölgenin Fas toprağı olarak kabul etmesi ya da en azından Fas'ın önerdiği tezlere daha ılımlı yaklaşması için Madrid'e baskıyı artırmaya çalışıyor.
Bütün bunlarla beraber Fas-İspanya ilişkilerinde çok fazla çözüme kavuşturulamayan konu var; denizdeki avlanma alanları, göç meselesi ve kaçakçılık... Rabat tüm bu konularda elini güçlendirmek istiyor. Unutmayalım ki Fas, Fransa'dan sonra İspanya'nın ikinci en büyük ticaret ortağı konumunda.
Rabat son dönemde Madrid'e, "ben senin sınır bekçin değilim" mesajını vermeye çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde Fas'ta düzenlenen ve düzensiz göç konusunu ele alan 'Afrika Göç Gözlemevi' konferansı bu yönde bir adımdı.
Fas, Ceuta ve Melilla kentlerinin meselesini, İspanya'nın ABD'nin Batı Sahra kararına destek vermesi için baskı aracı olarak kullanıyor.
Osmani bu meseleyi dile getirerek, Rabat'ın konumunu güçlendirmeyi ve Avrupa ülkelerine karşı baskıyı artırmayı amaçlıyor.
Ceuta ve Melilla'nın stratejik önemi nedir? Bu iki kent Fas için ne anlama geliyor?
Bu iki kent, konumundan dolayı, hem Fas hem İspanya için büyük bir stratejik öneme sahip. Ticaret, askeri faaliyet ve enerji akışı bakımından en önemli uluslararası deniz güzergahlarından birine hakim. Bu, Doğu'yu Batı'ya bağlayan bir güzergah.
Özellikle Cebelitarık'ın İngiltere tarafından işgal edilmiş olmasını ve bu meselenin İspanya ile İngiltere arasında çözüme kavuşturulmamış olmasını göz önünde bulundurursak, Ceuta ve Melilla'nın İspanya'nın Afrika ile bağlantısını sağlamak için, Madrid için ne derecede önemli olduğu daha açık olur.
Fas, elbette bu iki kenti stratejik öneminden dolayı geri almak istiyor. Ancak bunun bir de manevi bir tarafı var. Bu 2 kent 6 yüzyıldan bu yana Fas'ın toprağıydi. Fas onları geri almak için çok sayıda girişimde bulundu. Aslında geri almak için de önüne ciddi fırsatlar çıkmıştı.
Mesela Faslı lider Muhammed bin Abdülkerim el-Hattabi döneminde Fas İspanya'ya karşı ciddi kazanımlar elde etmişti ve isteseydi Ceuta ve Melilla'yı da alabilirdi ancak Hattabi ülkenin bir kan gölüne dönüşmesinden endişe etti ve bu adımı göze alamadı.
Ancak Fas, tarih boyunca Ceuta ve Melilla kentlerinden vazgeçmedi ve her fırsatta bu iki kentin Fas toprağı olduğunu dile getirdi. Zaten Fas, güneyde (özerkliğini ilan eden) Batı Sahra bölgesini geri almak için girişimlerini sürdürürken, Ceuta ve Melilla gibi önemlli kentlerden vazgeçmesi mantık dışı olurdu.
Osmani'nin açıklaması İspanya'nın tepkisine neden oldu. Madrid, Fas'ın elçisini çağırarak konuyla ilgil izahat istedi. Sizce bu kriz bu kadarla sınırlı kalır mı? Yoksa konu daha da tırmanır mı?
İspanya'nın vermiş olduğu tepki böyle bir durumda gayet doğal bir tepkidir. Bence durum bunun ilerisine gitmez. Kriz yaratmak, ne Fas'ın ne de İspanya'nın yapmak isteyeceği bir şey. İspanya zaten iç siyasetiyle meşgul. Ayrıca Madrid, krizin tırmanması durumda, Avrupa Birliği'nin kendisine tam destek vereceği konusunda şüphe taşıyordur.
Fas da aynı şekilde en önemli ticaret ortaklarından biri olan İspanya ile ilişkilerinde tansiyonu yükseltmek istemez. Onun amacı, Madrid'in Polisario Cephesi'ne desteğini kesmesi için baskıyı artırmak.
Madrid'in Rabat'ın büyükelçisine nota vermesi ise içeriden gelen baskıya yönelik bir adımdır. Zira, Osmani'nin açıklamaları İspanya'nın içinde büyük öfke yarattı. Özellikle İspanya'daki muhalefet, bu açıklamaları istismar ederek hükümete yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdı. Hükümet Fas büyükelçisini çağırarak tepkisini ortaya koymuş oldu.
Batı Sahra sorunu
Fas'ın 1975'te eski İspanyol sömürgesi Batı Sahra'yı topraklarına katmasının ardından Cezayir'in destek verdiği bağımsızlık yanlısı Polisario Cephesi ile Fas yönetimi arasında başlayan gerginlik devam ediyor.
Fas, bölgenin kendi egemenliğinde kalması gerektiğini savunurken Polisario Cephesi, Batı Sahra'nın bağımsız devlet olduğunu ileri sürüyor.
Polisario Cephesi, 1991'de BM'nin ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasına kadar Fas güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele yürütüyordu. Ateşkes anlaşmasından bu yana Batı Sahra'nın statüsüyle ilgili görüşmeler başarıya ulaşamadı.