BAE, Fas'ta Arap Baharı'nın ilk dalgasının yaşandığı 2011'de İslami eğilimli partilerin yıldızının parlamasından bu yana medya projelerini finanse etmeye ağırlık verdi.
Abu Dabi yönetimi, bu dönemde kamuoyu oluşturmak ve kendi ajandasını uygulamak için büyük bütçeli gazeteler ve internet siteleri kurmaya başladı.
Ancak Faslı uzmanlara göre, BAE medya üzerinden planlarını hayata geçirmekte başarısız oldu. Fas halkı da BAE'nin özellikle İslami eğilimli partiler, kendi yörüngesinde olmayan kişi, cemaat ve ülkeler hakkında yaymaya çalıştığı olumsuz mesajlardan etkilenmedi.
Fas'ta mevcut koalisyona da liderlik eden Adalet ve Kalkınma Partisi (PJD), 2011 ve 2016'da yapılan seçimleri kazanarak ülke tarihinde görülmedik bir şekilde iki kez hükümeti kurdu.
"Amaç Kuzey Afrika ülkelerinin iradesini tahakküm altına almak"
Faslı gazeteci Abdullah Edrar, Facebook hesabından yaptığı açıklamada, BAE'nin, Kuzey Afrika'daki destekçileriyle birlikteki planının, Abu Dabi'nin imajının düzeltilmesi hedefiyle sosyal medya hesaplarına mali yardımda bulunmak olduğunu belirtti.
Bu yardımlarla ayrıca demokrasiye meyleden devletlerle mücadele konusunda başta Fas olmak üzere Kuzey Afrika kamuoyunu yönlendirmenin hedeflendiğini belirten Edrar, "Böylece Kuzey Afrika ülkelerinin iradesi ve siyasetinin tahakküm altına alınması amaçlanıyor." ifadesini kullandı.
Ucda kentindeki Birinci Muhammed Üniversitesinden Uluslararası İlişkiler Profesörü Halid eş-Şeyyat da BAE'nin çalışma şekillerini eleştirdi.
Şeyyat, "Ülkelerin yardımlar, hayır işleri ve medya yoluyla yumuşak güç kullanmayı başarabildikleri bir dönemde, BAE'nin vizyonu hem teoride hem pratikte zayıf kaldı." diye konuştu.
"Fas halkının BAE'ye yönelik eleştirilerinin keskinleşmesine yol açtı"
BAE'nin büyük bir finansman gücü bulunduğunu, ancak Fas, Libya, Mısır ve Sudan ile ilgili uyguladığı tüm propaganda çalışmalarında amacına ulaşamadığını söyleyen Şeyyat, "Abu Dabi, Fas'ta bazı basın organlarını kendi lehine görevlendirmede başarısız oldu. Bu çabası daha ziyade Fas halkının BAE'ye yönelik eleştirilerinin keskinleşmesine yol açtı." değerlendirmesinde bulundu.
Şeyyat, BAE'nin yeni tip koronavirüs (COVİD-19) salgını sırasında ve öncesinde doğru olmayan bazı haberleri pazarlamaya çalıştığına dikkati çekti.
Fas'ın, BAE propagandasının etkinliğine izin vermeyen siyasi vizyonu ve eleştirel duruşuyla öne çıktığını kaydeden Şeyyat, "BAE'nin bilmediği şey, Fas'ın yüzyıllardır güçlü bir siyasi sisteme sahip olduğudur." dedi.
BAE'nin "medya cephaneliği"
Faslı gazeteci Şame Derşul ise BAE Devlet Bakanı Sultan Bin Ahmed el-Cabir ile grubunun emekli ABD askerleri tarafından kaosu körüklemek için yoğun bir psikolojik savaş eğitimi aldığını kaydetti.
Derşul, BAE'nin Fas'ı hedef alan "medya cephaneliğinin" Dubai ve Abu Dabi ile sınırlı kalmadığını, Cezayir, Tunus, Rabat, Kahire, hatta Libya, Fransa ve İspanya'daki medya platformlarını da kapsadığını aktardı.
Abu Dabi'nin Fas'ın Körfez krizinde tarafsız kalmasını kabul etmediğini vurgulayan Derşul, Fas'ın Katar'ın müttefiki olması ve İslami çoğunluğa sahip bir hükümetinin bulunması nedeniyle çıkarlarına zarar verilmeye çalışıldığını ifade etti.
BAE vekilleriyle hedef alıyor
Atlantik Stratejik Araştırma ve Güvenlik Analizi Merkezinin "BAE'nin Fas'a savaş açtığı kapı: İspanya'nın sağcı medyası" başlıklı raporu da Abu Dabi'nin medya üzerinden yürütmeye çalıştığı algı operasyonlarına dikkati çekti.
Raporda, İspanya'nın sağcı gazetesi El Mundo gazetesinde yayımlanan tehlikeli suçlamaları, İspanya aşırı sağı ile BAE arasındaki yakınlaşma bağını kurmadan değerlendirmenin zor olduğu belirtildi.
Bu yakınlaşmanın BAE'nin Fas dış politikasındaki değişmezlere karşı Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupa'da yürüttüğü savaş bağlamında olduğuna işaret edildi.
Fas ile BAE anlaşmazlığının Yemen'deki savaş, Katar ablukası ve Libya konusuyla sınırlı kalmadığı kaydedilen raporda, Fas'ın ABD'nin Yüzyılın Anlaşması planına karşı çıkması ve BAE'nin istemediği adil seçimlerle PJD'nin iktidara gelmesi de anlaşmazlık sebepleri arasında sayıldı.