Medya ve siyasetçilerden gelen bu çağrı, muhalefet dahil siyasi partiler tarafından kabul görmedi.
Söz konusu çağrılar, bazı uzmanlar tarafından, siyasi ve anayasal temeli olmayan siyasi bir manevra, bazıları tarafından da Fas'ın demokratikleşme girişiminin önünü kapatma isteği olarak yorumlandı.
Çağrılar ve bunlara verilen olumsuz yanıtlar
Sosyal medyada, COVİD-19'un sebep olduğu sosyal ve ekonomik krizden çıkılması için bağımsız kişilerden oluşan bir teknokrat ya da ulusal kurtuluş hükümeti kurulması yönünde çağrılar yapıldı.
Bu çağrılar kapsamında Sadeddin el-Osmani liderliğindeki hükümet, krizi iyi yönetememek ve ülkeyi kurtarmak için çözüm sunamamakla suçlandı.
Çağrıları yapanlardan biri de koalisyon ortağı Sosyalist Halk Kuvvetleri Birliği Partisi Genel Sekreteri İdris Leşker'di.
Osmani, 23 Mayıs'ta video konferans aracılığıyla partisi tarafından düzenlenen bir toplantıda, ulusal kurtuluş hükümeti kurulması yönündeki çağrılarla ilgili sorulan soruya "bununla demokratikleşme sürecinin sekteye uğratılmasının hedeflendiği" cevabını verdi.
Başbakan Osmani, "Ulusal kurtuluş hükümetinin bir anlamı yok. Ülkede siyasi bir kriz olduğunda böyle bir şeye başvurulur. Biz de siyasi kriz yaşamıyoruz. Kovid-19'la mücadele eden ülkelerden hiçbiri böyle bir şeye başvurmadı, bunun bir gerekçesi de yok. Dünya ülkeleri salgına, mevcut hükümetleri ve meclisleriyle karşı koydular. Az ya da çok başarılı oldular." dedi.
Bu çağrılara sadece Adalet ve Kalkınma Partisi değil ana muhalefet partisi Asalet ve Çağdaşlık Partisi (PAM) ile İstiklal Partisi de karşı çıktı.
PAM Genel Sekreteri Abdullatif Vehbi 25 Nisan'da "Fas'ın, salgının sebep olduğu krizi yönetmek için ulusal ku rtuluş hükümetine ihtiyacı olmadığını" söyledi.
Vehbi, sosyal medya hesabı Facebook'ta yaptığı açıklamada, "hükümetin salgınla mücadelede Kral 6. Muhammed'in direktifleri doğrultsunda üzerine düşeni yerine getirdiğini" ifade etti.
İstiklal Partisi Genel Sekreteri Nizar Bereke ise Fakih Tatvani Vakfı ile nisan ayı sonunda yapılan online bir toplantıda, "amacı salgınla mücadelede ulusal bir konsensüs oluşturmak olduğu için ulusal kurtuluş hükümeti kurulması çağrılarının mantığının anlaşılabilir olduğunu" savundu.
Bereke, bununla birlikte salgının ekonomi ve toplum üzerindeki et kileriyle mücadelede toplumun, kurumların ve partilerin ulusal devlet çerçevesinde hareket etmesinden ötürü zaten ulusal bir birlik içinde olduklarını sözlerine ekledi.
Temelsiz manevralar
Vecde kentindeki 1. Muhammed Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü Abbas Bugalim, yaptığı açıklamada, teknokrat hükümet kurulması çağrılarının anayasal ve siyasi dayanağı olmayan siyasi bir manevra olduğunu ve bunun için yanlış zamanlamanın seçildiğini söyledi.
Çağrıların, ister normal şartlarda isterse kriz dönemlerinde olsun birçok parti için bir kaygı unsuru olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin gücünü sınırlandırmayı amaçladığını belirten Bugalim, şöyle devam etti:
"Burada şaşırtıcı olan, çağrının özünde bazı çelişkiler taşıyor olması. Zira bu ilk olarak koalisyon ortağı bir parti (Sosyalist Halk Kuvvetleri Birliği Partisi) tarafından dillendirildi. Ancak muhalefet partileri tarafından reddedilmesinden sonra bunun sürdürülmesi mümkün değil."
Bugalim, bu girişimle koalisyon liderlerini şaşırtmanın amaçlandığına dikkati çekerek, "Siyasi ve sembolik açıdan bu çağrılarda demokratikleşme sürecinden, demokratik yöntemden bir sapma söz konusu. Ayrıca demokratik seçim meşruiyetine karşı da bir çeşit darbe içeriyor." ifadesini kullandı.
Bu tür bir girişimin siyaset öncesi döneme geri dönüşü barındırdığını ve Fas'ın salgın sürecinde siyasi olan her şeye yatırım yapmaya daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Bugalim, bu alanda yapılacak yatırımın, bu tür krizleri aşmada gerçek bir panzehir olduğunu dile getirdi.
"Demokrasi hedef alınıyor"
Settat kentindeki 1. Hasan Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü Abdulhafiz el-Yunusi ise söz konusu çağrıları, Fas'ın demokratikleşme girişiminin önünü kapatma isteğinin bir parçası ol arak değerlendirdi.
Bu isteğin, 2011'den bu yana (Arap Baharı devrimleri kapsamında gösterilerin düzenlendiği yıl) yinelenen bir istek olduğunu belirten Yunusi, bu çağrılar için yapılabilecek doğru tanımlamanın "anayasaya darbe" olduğunu savundu.