Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Saib Ureykat, Zoom üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail'in Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri ve Ürdün Vadisi'ni "ilhak" planına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ureykat, ABD Başkanı Donald Trump'ın ocak ayında açıkladığı sözde Orta Doğu Barış planında "Kudüs'ün tamamının İsrail'in bölünmez ve ebedi başkenti" olarak tanındığını, Mescid-i Aksa'nın "Tapınak tepesi" diye adlandırıldığını ve İsrail'in zorla göçe zorladığı Filistinlilere dönüş hakkı tanımadığını belirtti.
"Yahudi yerleşimcilerin fikirlerini kopyalayıp plan olarak sundular"
Sözde barış planının mimarlarından olan Trump'ın damadı ve danışmanı Jared Kushner, ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman ve Trump'ın eski Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Jason Greenblatt'ın Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle yakın ilişkiye sahip olduğunu ifade eden Ureykat, "Kushner, tarihin en kötü planını önerdi. Kushner’in babasının şirketi Yahudi yerleşim birimlerine en fazla yardım edenler arasında yer alıyor. Greenblatt'ın çocukları Gishtat Zion Yahudi yerleşim biriminde eğitim alıyor. Bu kişiler (Kushner, Friedman ve Greenblatt) buraya gelerek Yahudi yerleşimcilerin fikirlerini kopyalayıp plan olarak sundular." dedi.
İsrail'in 2017'den bu yana Filistin'le görüşmek için müzakereci atamadığına dikkati çeken Ureykat, Kushner ve Friedman'ın İsrail'in müzakerecisi konumuna geçtiği yorumunda bulundu.
Ureykat, sözde barış planında Ürdün Nehri'nin batısında güvenliğin İsrail'in sorumluluğuna bırakıldığını dile getirerek, "Ürdün Nehri'nin batısında güvenliği İsrail'in kontrolüne bırakmak, Batı Şeria’nın yüzde 30’unu değil tamamını ilhak anlamına geliyor, çünkü İsrail'in bölgenin tamamının güvenliğinden sorumlu olması, her şeye sahip olması demektir. Bu plana göre ayrıca Filistin uluslararası sınıra sahip olmayacak. Tüm bunları kabul edersek ancak bizim devlet olmamıza izin veriyorlar." diye konuştu.
"Ormanda bile kanun var bunlarda yok"
Netanyahu'nun çözümsüzlük devam ettikçe, barış sağlanmadıkça İsrail’in daha güçlü ve refah içinde olacağına, Trump'ın ise ulusların doğuştan güçlü olabileceğine ya da bir bedel karşılığında kendilerini koruyacak güçlü ulusları bulacağına inandığına vurgu yapan Ureykat, "Netanyahu ve Trump’ın fikirlerini birleştirirseniz ne elde edebilirsiniz? Ormanda bile kanun var ama bu iki doktrinde (Netanyahu ile Trump’ın) ne kanun var ne yasa var sadece karmaşa var. Bununla karşı karşıyayız. " ifadelerini kullandı.
Washington yönetimi ve İsrail'in parçalı veya limitli “ilhaktan” ya da “ilhakı” ertelemekten bahsederek taktiksel bir oyun oynadıklarını ama Netanyahu'nun söz konusu "ilhak" planını uygulayacağını düşündüğünü belirten Ureykat, "Plan uygulanırsa Filistin yönetiminin kendini lağvedeceğini düşünmüyorum fakat, bir santim veya bin kilometre farketmez, (Netanyahu) ilhak planını uygularsa Filistin yönetimi yıkılacak. Bunun sorumlusu da onun (Netanyahu) omuzlarında olacak. (Netanyahu) İlhakla Filistin yönetiminin çöpleri toplayan, maaşları ödeyen ve işgalin devamını sağlayan hizmet yönetimi olmasını istiyor." değerlendirmesine bulundu.
"Topraklarımızı savunmaya devam edeceğiz"
Daha önce tek devletli veya iki devleti çözümün gündeme geldiğini, Netanyahu ile Trump’ın tek ülke iki sistemden oluşan Apartheid bir çözüm önerisi sunduğunu dile getiren Ureykat, şöyle devam etti:
“Bu sistem 2020’de yüzde 99’u okur yazar olan Filistinlilere karşı uygulanamaz. Washington ve İsrail’deki politikacılar ve liderler 21. yüzyılda bize aparthied bir sistemi dikte edebileceklerine mi inanıyorlar? Bunu bize çözüm olarak dayatabileceklerini düşünüyorlar ama bu olmayacak. Şartların farkındayım fakat topraklarımızı savunmaya devam edeceğiz. Ülkemden ayrılmayacağım, burada kalmaya devam edeceğim, gidecek başka yerim yok. Burada bir ev kiralamıyorum, burası benim dedemin evi ve binlerce yıldır buradayız. Burası bizim toprağımız."
Ureykat, İsrail Savunma Bakanlığı yetkililerinin "ilhak" planı hayata geçirilirse Batı Şeria ve Gazze'de "şiddetin" artabileceği yönündeki açıklamalarına tepki göstererek, "Batı Şeria ve Gazze’de 1967’den bu yana yaşananlara bakın. Filistinlileri öldürmedikleri bir gün gördünüz mü? Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere ait ağaçları kesmediği, araçları yakmadığı güne şahit oldunuz mu? Ondan sonra şiddet hakkında mı konuşuyorlar? 1967’den bu yana bize karşı her saat şiddet uyguluyor, evlerimizi yıkıyorlar, topraklarımıza el koyuyorlar, sürgün etmeye çalışıyor, toplu cezalandırma uyguluyorlar. Filistinlilerin kendilerini savunmayacağını sanıyorlar, ama yanılıyorlar. Barış yapmak için hayatları kurtar, uluslarası yasalara saygı göster, bunlar bizim düsturumuz, ama askeri çözüm dilini seçerlerse ne bekliyorlar? Kendimizi savunma hakkına sahibiz." cümlelerini kullandı.
Uluslararası topluma "İsrail'e baskı kurun" çağrısı
Netanyahu yönetiminin "ilhak" planından vazgeçmesi için uluslararası topluma İsrail'e baskı yapma çağrısında bulunan Ureykat, şunları kaydetti:
"İsrail ile ilişkileri olan ülkelerden İsrail’e bir cümle söylemelerini istiyoruz; 'İlhakı uygularsanız ilişkilerimizde doğabilecek sonuçlara katlanmak zorunda kalırsınız'. Fakat Netanyahu tüm dünyaya 'İyi bir ilhak yapacağız. Arap ve Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere tüm ülkelerle ilişkilerimiz gelişecek ve ticaretimiz artacak' diyor. Bu konuda yorum yapmak istemiyorum ama Filistinliler olarak güçlü kalmaya, topraklarımızı ve geleceğimizi savunmaya devam edeceğiz."
İsrail'in Batı Şeria'daki bölgeleri "ilhak" planı
Trump'ın, Netanyahu ile 28 Ocak'ta Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında açıkladığı sözde Orta Doğu barış planında, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinin "İsrail'in toprağı" olarak kabul edilmesi ve Tel Aviv yönetiminin Filistin'e ait Ürdün Vadisi üzerindeki hâkimiyetini sürdürmesi maddeleri yer alıyordu.
ABD ve İsrailli yetkililerden oluşan ortak komisyon, sözde barış planının ardından söz konusu bölgelerin "ilhakı" için Batı Şeria'da haritalandırma sürecine başlamıştı.
Netanyahu ile Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz'ın imzaladığı koalisyon anlaşmasına göre, İsrail Başbakanı 1 Temmuz'dan itibaren Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri ve Ürdün Vadisi'nin "ilhakını" kabine veya meclisin onayına sunabilecek.