Orta Afrika ülkesi Mali, uzun bir süredir terör örgütleriyle mücadele ediyor. Terör örgütleri askeri ve sivil hedeflere yönelik saldırılarla yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden oluyor.
Son olarak, Timbuktu bölgesinden geçen Nijer Nehri'nde seyir halindeki bir yolcu teknesi roketli saldırıya uğradı. Motoruna 3 roket isabet eden teknede 49 kişi hayatını kaybetti. Yerel basındaki haberlere göre, 300 kişinin bulunduğu tekne ciddi hasar almasına rağmen kıyıya yanaşabildi.
Öte yandan Gao bölgesindeki Bamba ilçesinde konuşlu askerlere düzenlenen terör saldırısında da 15 asker öldü.
Mali’de neler oldu?
Ülkenin bugün içinde bulunduğu durumu anlayabilmek için son yıllarda yaşananlara bakmak gerekiyor.
Fransa tarafından desteklenen Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita'yı iktidardan düşüren Ağustos 2020’deki darbeden bu yana Mali, askerlerin oluşturduğu yönetim tarafından idare ediliyor.
Askeri yönetim geçiş dönemi için vadettiği süreci ise sürekli uzatıyor.
Son olarak, askeri iktidarın lideri Albay Assimi Goita, ülkedeki geçiş sürecinin 26 Mart 2022 tarihinden 26 Mart 2024 tarihine kadar, 24 ay uzatılması kararı aldı.
Öte yandan bu darbe Fransa için sonun başlangıcı oldu.
Fransa neden gitti?
Mali’de 2012’de patlak veren ülkenin kuzeyindeki Timbuktu, Gao ve Kidal kentlerini kapsayan ve Tuareglerin Azavad adının verildiği bölgedeki şiddet olayları, Fransa’nın ülkedeki varlığına öncelikli gerekçeyi oluşturdu.
Fransa, 2012’de patlak veren siyasi istikrarsızlığa ve bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı uluslararası camianın onayını almadan harekete geçti. Ocak 2013’te Serval, daha sonra da Barkhane Operasyonu’nu başlatarak ülkede 4 binden fazla askerini konuşlandırdı.
2015’te Cezayir ara buluculuğunda bir barış anlaşması imzalandı. Anlaşmanın üzerinden 6 yılı aşkın süre geçse de, ülkenin kuzeyinde hala terör örgütü El Kaide ve DEAŞ'la ilişkili grupların etkinliği ve çatışmaları devam ediyor.
Afrika basını da Barkhane Operasyonu'nu, Sahel’de güvenliği ve barışı sağlamakta yetersiz kaldığı, etnik topluluklar arasında çatışmaları önleyemediği, halkın daha fazla terör saldırısına maruz kalmasına yol açtığı gerekçesiyle eleştiriyor.
Fransa’nın ise Mali’den çekilmesinin birçok nedeni var. Bunlardan ilki, halkta sokaklara taşan Fransız karşıtlığı.
Öyle ki, eski Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita'nın Ağustos 2020'de askeri darbeyle devrilmesiyle sona eren protesto gösterileri sürecinde halk sokaklarda Fransız bayraklarını yakmıştı.
“Fransa silahlı gruplara istihbarat desteği veriyor”
Mali ile Fransa arasındaki son kriz ise, Fransa’nın ülkedeki silahlı gruplara istihbarat desteği verdiği suçlamasıyla patlak verdi.
Mali Dışişleri Bakanı Abdoulaye Diop, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) yazdığı 16 Ağustos tarihli mektupta, Fransa'yı ülkedeki silahlı gruplara istihbarat sağlamak ve onları silahlandırmakla suçladı.
Mektubunda Diop, hava sahalarının defalarca Fransa tarafından ihlal edildiğini belirterek, ülkesindeki durumla ilgili acil bir toplantı talep etti.
Diop, Fransa'nın teröristlere istihbarat ve silah yardımı yaptığına ilişkin ellerindeki somut delilleri de BMGK'ye sunabileceklerinin altını çizdi. Ancak Fransa Mali'deki silahlı grupları desteklediği iddiasını kabul etmiyor.
Son olarak ise Fransız büyükelçisinin sınır dışı edilmesi, ülkeler arasındaki gerilimi daha da artırdı. Fransa, Mali’den askerlerini Nijer ve Gine’ye kaydırdı. Mali'de geçtiğimiz aylarda gerçekleşen anayasa değişikliği ile de, 1960'tan bu yana resmi dil olarak kullanılan Fransızca yeni anayasa ile çalışma dili oldu.