"Hiroşima bombasından 3-4 kat büyüktü."
Cezayir Dışişleri Bakanı Sabri Bukadum, Fransa'nın on yıllar önce Cezayir'de gerçekleştirdiği çok sayıda nükleer denemeden sadece ilkinin büyüklüğünü yukarıdaki ifadeyle anlattı.
61 yıl geçmesine rağmen Fransa'nın Cezayir'deki nükleer testleri kendisinden söz ettirmeye devam ediyor.
Zira, geçtiğimiz günlerde Afrika'dan Avrupa'ya ulaşan toz bulutunda radyoaktif partiküller tespit edilmesi, Fransa'nın Cezayir'deki nükleer testlerini ve geride bıraktığı radyoaktif atıklar meselesini yeniden gündeme taşımıştı.
Avrupa'ya ulaşan radyoaktif partiküllerin 'insan sağlığını tehdit edecek seviyede olmadığı' belirtilse de Cezayir Çölü'ndeki yerliler için durum farklı olabilir.
Ancak durumun böyle olup olmadığını tespit etmek için öncelikle denemelerin yapıldığı ve atıkların gizlendiği bölgede belli ölçümler yapılıp, radyasyon seviyelerinin belirlenmesi gerek. Ancak Fransa'nın bu konuyla ilgili gerekli bilgileri paylaşmaması, olası tehditlerin engellenmesinin önüne geçiyor.
"6 yılda 17 nükleer deneme"
Fransa, 1960-1966 arasında Cezayir'de en az 17 nükleer deneme gerçekleştirdi. Cezayir 1962 yılında resmi olarak bağımsızlığını ilan etmesine rağmen Fransa, "Mavi Çölsıçanı" ismini verdiği deneylerini bazı anlaşmalar kapsamında sürdürdü.
1966 yılında ise bu deneylere son verdiğinde Fransa, nükleer atıklarını çölde bilinmeyen noktalarda gizledi.
Cezayir, radyasyon tehlikesine karşı önlem almak amacıyla Fransa'dan nükleer atıkların yerini açıklamasını talep etse de Paris, bu talebe hala karşılık vermiyor.
Cezayir'de nükleer patlamaların etkisiyle yüzlerce bebek, kötürüm doğdu. Sağlıklı insanlar hastalıklara yatkın hale geldi. Bölgedeki bitki örtüsü ile yer üstü ve yer altı sularının da büyük oranda etkilendiği düşünülüyor.
Cezayir: Fransa'nın nükleer denemelerinin korkunç etkileri devam ediyor
Geçtiğimiz şubat ayında Cezayir Dışişleri Bakanı Sabri Bukadum, Fransa'nın Cezayir Çölü'ndeki Reggane bölgesinde ilk nükleer denemesinin 61'inci yıl dönümünde Cezayir'in konuyla ilgili tepksini bir kez daha ortaya koymuştu.
Bukadum Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, "Fransa'nın nükleer bomba denemesinde Hiroşima'ya atılan atom bombasının 3 ila 4 katına eşit olan 70 kilotonluk bir kuvvet ortaya çıktı. Patlamanın korkunç etkileri halen devam ediyor" açıklamasını yapmıştı.
61 yıl sonra radyoaktif partiküller kum fırtınasıyla birlikte Avrupa'ya ulaştı
Geçen şubat ayının son günlerinden martın ilk günlerine kadar İberya Yarımadası'nda etkili olan alçak basınç ve ortaya çıkan güçlü hava dalgaları, Afrika'dan Avrupa'ya büyük bir toz bulutu taşımıştı.
Avrupa'daki radyasyon seviyelerini gözetleyen bazı kuruluşlar, kum tanelerinin Fransa'nın Sahra Çölü'nde yaptığı nükleer denemelere ait radyoaktif "Sezyum-137" maddesini de taşıdığını açıkladı.
Fransa merkezli “Batı'da Radyoaktivite Kontrol Kuruluşu” isimli STK, topladığı örneklerde saptanan Sezyum-137'nin seviyesinin 80 bin bq/km2 civarında olduğunu ve 'bu seviyenin insan sağlığına herhangi bir tehdit oluşturmadığını' açıkladı.
#SaharanDust clearing from central/eastern Europe before a new plume crosses Spain, France, UK & Ireland over next few days. @CopernicusECMWF Atmosphere Monitoring Service @ECMWF aerosol optical depth forecast initialized 27 Feb 00 UTC https://t.co/Zcv8RWt2P3 pic.twitter.com/Puk1hiwfWj
— Mark Parrington (@m_parrington) February 27, 2021
"En yüksek risk denemelerin yapıldığı dönemde olur"
TRT Haber'in konuyla ilgilli sorularını yanıtlayan nükleer enerji uzmanı Prof. Dr. Beril Tuğrul, 'Radyoaktif partiküllerin nano boyutta parçacıklardan ibaret olduğundan çöl tozları içinde yer alabildiğini ve atmosferik hareketler ve türbülanslarla beraber bu parçacıkların da yer değiştirebileceğini' söyledi.
Nükleer silah denemelerinin, denemenin yapıldığı bölgede radyasyon seviyesini yükselttiğini ve bu yüzden risk oluşturabildiğini söyleyen Tuğrul, "Bu risk, esas itibarıyla nükleer silah denemesinin yapıldığı dönemde daha yüksek ve önemli" diye açıkladı.
Sezyum-137 (Cs-137) gibi radyoizotopların oluşturduğu tehlikenin yıllar boyunca da devam ettiğini belirten Tuğrul meselenin bilimsel yönünü şöyle izah etti:
"Burada, nükleer silah denemesinden sonra oluşan radyoizotopların yarı ömürleri önemli. Kısa yarı ömürlü olanları, hayli kısa sürede etkinliklerini kaybetmektedirler. Orta ve uzun yarı ömürlü olanlar ise yarı ömürleri bağlamında risk oluşturmaya devam edebilirler. Bu arada, toprak üzerinde iseler, yağışlarla toprağın derinliklerine doğru yol alabilirler. Toprak iyi bir radyasyon zırh elemanı olduğundan (zaman geçtikçe) toprak üstü için risk düşer. Ancak çöl gibi bir yapı, daha çok kum ve tozdan ibaret olduğundan ve de çöllerde yağış da çok limitli olduğundan orta ve uzun yarı ömürlü radyoizotopların etkin risk süreci daha artmış oluyor."
Cs-137'nin yarı ömrü 30 yıl olduğu için orta uzunlukta yarı-ömre sahip grupta yer aldığına dikkat çeken Tuğrul, "Çoğu kez radyoaktivitenin yüzde 10’un altına indiği sürece önem verilir. Bu durumda yarı ömrün 3,5 katı süre geçmesi halinde, radyoaktivitenin yüzde 10’un altına inmiş olması söz konusu olmaktadır" diye konuştu.
Barışçıl amaçlarla yapılan nükleer uygulama ve denemelerde sıkı prosedürlerin uygulandığına dikkat çeken Tuğrul, “Ne yazık ki savaşçıl uygulamalar için aynı şekilde prosedürler uygulanmıyor” diyerek nükleer bomba denemesi yapan ülkeleri eleştirdi.
"Riskin ortadan kaldırılması için kolektif bir çalışma gerek"
TRT Haber'in sorularını yanıtlayan Eski Irak Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Fazıl Cenabi, nükleer denemelerinden sonraki süreçte en tehlikeli noktalardan birinin radyoaktif partiküllerin yer altı sularıyla karışması olduğuna dikkat çekti.
Bu partiküllerin etkisinin uzun yıllar sürdüğünü belirten Cenabi, radyoaktif maddelerin içtiğimiz su veya yediğimiz gıda yoluyla vücudumuza belli oranların üstünde girdiğinde insanın sağlığı için tehlike arz ettiğini belirtti.
Radyoaktif partiküllerin sulara karışmasını engellemek için bazı tekniklerin uygulanabileceğini belirten Cenabi, yer üstü toprak tabakasının kazılarak su ile karışmayacak yerlerde depolanması uygulamasının faydalı olabileceğini söyledi.
Bölgenin coğrafi özelliklerine bağlı olarak riskin azaltılması için farklı tekniklerin de uygulanabileceğini belirten Cenabi, Cezayir örneğinde kirlenen bölgelerin yerinin tam olarak belli olmadığı için öncelikle bu bölgeyi tespit etmek ve radyasyonun yayıldığı yarıçapı belirlemek gerektiğini söyledi.
Bunun için büyük çaba ve çok yüksek maliyetli uygulamalar gerektiğine dikkat çeken Cenabi, "Şahsen, bu tarz karışık ve zor bir sürecin üstesinden gelebilmek için kolektif bir işbirliği gerektiğini düşünüyorum. Bu işi yapabilecek en yetkin kuruluş, büyük imkanlara ve gelişmiş teknolojiye sahip Uluslararası Atom Enerjisi Örgütü olduğu kanaatindeyim" şeklinde konuştu.
Fransa'nın özür dilemeden sömürgeyle yüzleşme çabası
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkesinin sömürgecilik geçmişiyle yüzleşmek konusunda kendisinden önceki 6 Fransız cumhurbaşkanından bir adım ileriye gitmesine rağmen Cezayir'in yıllardan beri devam eden 'özür' talebini karşılamaktan imtina etti.
Macron, Temmuz 2020'de 'sömürge tarihi ve Cezayir Savaşı' konusunu araştırmak ve 'iki halk arasında uzlaşıyı' sağlamak üzere Fransız tarihçi Benjamin Stora'yı görevlendirmişti.
20 Ocak 2021'de Elysee Sarayı'na teslim edilen raporda çok sayıda tavsiye yer almıştı. İki ülke arasındaki geçmişin daha geniş biçimde aydınlatılması için bir "hakikat komisyonu" kurulması, Fransa'daki eğitim müfredatının değiştirilmesi, sömürge tarihine ilişkin arşivlerin bilim adamlarına açılması, bu tavsiyelerin arasında yer almıştı.
Ancak rapor, Cezayir'in öncelikli talebi olan Fransa'nın sömürge dönemine ilişkin resmi bir özür dilemesinin aksine tavsiyede bulundu. Fransız Cumhurbaşkanı Macron da bu tavsiyeye uyarak özür dilemeyeceğini açıklamıştı.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ülkesinin Cezayir'deki kara tarihine yönelik attığı tek somut adım ise gizli tutulan arşivleri açma kararı oldu.
Gizliliği kaldırılan belgelerde Fransa'nın sadece Cezayir'de değil başka sömürgelerinde de benzer denemeler yaptığı ortaya çıktı. Fransız Polinezyası’nda yapılan nükleer denemelerde 100 bin kişinin yüksek radyasyona maruz kaldığı ortaya çıktıktan sonra Fransız hükümetinin tazminat ödemek zorunda kalabileceği belirtildi.
Bağımsızlık uğruna 1,5 milyon şehit
Fransa'nın Afrika kıtasındaki sömürgeci tarihinin en güncel ve en kanlı örneğini teşkil eden Cezayir, 1954'te bağımsızlık mücadelesine başladı.
Cezayir, 8 yıl süren bağımsızlık mücadelesinde en ağır bedel ödeyen ülkelerden biri kabul edilirken, yaşanan büyük acılar Fransa'nın Afrika'dan çekilirken bıraktığı "kara leke" olarak tarihe yazıldı.
Ülkede yıllar süren insanlık dışı savaşta yaklaşık 1,5 milyon Cezayirli hayatını kaybetti, milyonlarca insan yerinden oldu.