Filistinliler, İsrail'in 1967'de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'ni işgal etmesiyle sonuçlanan 6 Gün Savaşı'nın başladığı "Nekse"yi anmak için yapılan Milyonluk Kudüs gösterisi için sınıra akın etti.
Gazze sınırında Büyük Dönüş Yürüyüşü eylemleri kapsamında yapılan ve Büyük Dönüş ve Ablukayı Kırma Yürüyüşü Yüksek Ulusal Komitesi tarafından "Milyonluk Kudüs" gösterisi adı verilen eyleme katılmak için yüzlerce kişi sınırda toplandı.
"Milyonluk Kudüs Gösterisi"ne İsrail askerleri müdahale ediyor. @trthaber muhabiri Kubilay Çakır, son durumu Kudüs'ten aktarıyor.https://t.co/K3pvGMtPDV
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 8 Haziran 2018
Gösterilere katılan eylemciler ramazan ayının son cuma namazını da sınır bölgelerinde kurulan "Dönüş kamplarında" kıldı.
Öte yandan sağlık ekipleri de İsrail'in muhtemel saldırılarına hazırlık amacıyla tıbbi müdahale çadırlarında yerini aldı.
Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı, 30 Mart'ta başlayan Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterilerinde 13'ü çocuk, 2'si sağlık görevlisi ve 2'si gazeteci olmak üzere 120'den fazla Filistinlinin İsrail askerleri tarafından şehit edildiğini, 7 bin 451'i gerçek mermiyle olmak üzere, 13 bin 672 Filistinlinin yaralandığını duyurmuştu.
Milyonluk Kudüs gösterilerine Türk bayrağıyla katılan bir gösterici objektiflere böyle yansıdı.
Filistinliler, Toprak Günü'nün 42. yılı nedeniyle 30 Mart'tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi'nin İsrail sınırında "Büyük Dönüş Yürüyüşü" adı altında barışçıl eylemler düzenliyor.
4 kişi şehit oldu, 618 kişi yaralandı
Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, yaptığı yazılı açıklamada, 29 yaşındaki Filistinli Yusuf el-Fasih'in Gazze'nin doğu sınırında, 15 yaşındaki Haysem İmad el-Cemel ile 25 yaşındaki Ziyad Cadallah el-Berim'in Han Yunus bölgesinde, İmad Nebil Ebu Derrabi'nin (26) ise Cibaliye kampı bölgesinde İsrail askerlerince gerçek mermiyle vurularak şehit edildiğini belirtti.
Kudra gösterilerde, aralarında gazdan etkilenenlerin de olduğu 618 kişinin yaralandığını, bunlardan 48'inin çocuk, 20'sinin kadın, 2'sinin sağlık görevlisi ve 5'inin ise gazeteci olduğunu aktardı.
Yaralılardan 9'unun durumunun ağır olduğunu ifade eden Kudra, 117 kişinin gerçek mermi 18 kişinin ise şarapnel parçalarıyla yaralandığını kaydetti.
İsrail, ambulansları göz yaşartıcı gazla hedef alıyor
Öte yandan Kudra, İsrail askerlerinin Han Yunus kentinin doğu sınırında yaralananlara müdahale için bölgede bulunan ambulansları da hedef aldığını aktardı.
Kudra, Filistin Kızılayına bağlı ambulansların göz yaşartıcı gazlarla hedef alındığını kaydetti.
120'den fazla Filistinli şehit edilmişti
Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı, 30 Mart'ta başlayan Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterilerinde 13'ü çocuk, 2'si sağlık görevlisi ve 2'si gazeteci olmak üzere 120'den fazla Filistinlinin İsrail askerleri tarafından şehit edildiğini, 7 bin 451'i gerçek mermiyle olmak üzere, 13 bin 672 Filistinlinin yaralandığını duyurmuştu.
Filistinliler, Toprak Günü'nün 42. yılı nedeniyle 30 Mart'tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi'nin İsrail sınırında "Büyük Dönüş Yürüyüşü" adı altında barışçıl eylemler düzenliyor.
İsrail askerleri ise "sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi ve 2006'dan beri Gazze'ye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını" talep eden sivil halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıyor.
Büyük Dönüş Yürüyüşü
Filistinliler, 30 Mart'tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi'nin İsrail sınırında barışçıl gösteriler düzenliyor.
İsrail askerleri ise "sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi ve 2006’dan beri Gazze’ye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını" talep eden sivil halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıyor.
Gösterilerin başından bu yana aralarında gazetecilerin ve çocukların da olduğu 50'den fazla Filistinli İsrail askerleri tarafından şehit edildi, 8 bin Filistinli yaralandı.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Aslında Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammed'in miraç yolculuğuna çıktığı yer olan Mescid-i Aksa ile Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Kudüs, 1917'de Osmanlı egemenliğinden çıktığından beri sıkıntılı günler yaşıyor.
Doğu Kudüs'ü 1967'de işgal eden İsrail, yarım asırdır burayı Yahudileştirmek için yoğun çaba sarf ediyor. Etrafı surlarla çevrili kadim şehir ile Mescid-i Aksa'nın yanı sıra Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal mekanları da Doğu Kudüs'te bulunuyor.
Bu nedenle Doğu Kudüs, Filistin davasının kalbi niteliğinde. İsrail ise 1980'de aldığı bir kararla doğusuyla batısıyla Kudüs'ü "İsrail'in birleşik başkenti" ilan etti.
Trump'ın Aralık 2017'deki kararıyla ABD bunu tanıyan ilk ülke oldu. ABD'nin bu kararının ardından İstanbul'da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ise "Doğu Kudüs, Filistin'in başkentidir" açıklamasında bulunarak tüm dünyaya burayı Filistin devletinin başkenti olarak tanıma çağrısı yaptı.
Doğu Kudüs'teki İsrail işgalinin tarihçesi
Doğu Kudüs'ün statüsü Filistin-İsrail meselesinin çözümünün önünde duran en büyük engellerden biri. Birleşmiş Milletler'in (BM) tarihi Filistin topraklarını Yahudiler ile Araplar arasında pay etmek üzere yayımladığı 1947 tarihli planda, Kudüs'ün özel bir statüye tabi tutularak uluslararası toplumun kontrolüne verilmesi öngörülüyordu.
Kudüs'e verilen bu özel statünün sebebi üç semavi din için de kutsal şehir olmasından kaynaklanıyordu.
Siyonist güçler, 1948'deki savaşta Kudüs'ün batısını ele geçirdi. Ürdün'ün kontrolünde olan surlarla çevrili Doğu Kudüs'ü de 1967'de ele geçiren İsrail, uluslararası hukuku ihlal ederek şehirde İsrail yasalarının geçerli olduğunu ilan etti. İsrail, bu şekilde Doğu Kudüs'ü fiilen ilhak etmiş oldu.
İsrail meclisi 1980'de kabul ettiği bir yasayla Kudüs'ü doğusuyla batısıyla İsrail'in "birleşik başkenti" ilan etti. Böylece Doğu Kudüs'ün ilhakı resmiyet kazanmış oldu.
Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 1980'de İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararı kabul etti.
ABD dahil uluslararası toplum Doğu Kudüs'ü işgal altında sayıyor.
Öte yandan geçen Aralık ayına kadar hiçbir ülke Doğu veya Batı Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıyordu. Ta ki Trump'ın "Kudüs İsrail'in başkentidir" kararına kadar.
ABD, Trump'ın hamlesiyle Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıyan ilk ülke oldu. Uluslararası toplumun tepkisini çeken Trump yönetimi, bölgenin kaosa sürükleneceği ve İsrail-Arap ihtilafının daha da çözümsüz hale geleceği yönündeki uyarıları göz ardı etti.
İsrail'i tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv'de bulunuyor. Trump'ın kararına göre ABD, Büyükelçiliği'ni bugün Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacak.
İsrail'in Doğu Kudüs'ü yasa dışı şekilde ilhak etmesi, uluslararası hukuktaki "işgalci güç, işgal ettiği topraklar üzerinde hakimiyet hakkına sahip değildir" ilkesinin ihlali anlamına geliyor.
Kadim şehir Filistin'den koparıldı
Öte yandan kadim Kudüs belki de artık tarihinde hiç olmadığı kadar yalnız ve tenha.
Çünkü Batı Şeria'da yaşayan 3 milyona yakın Filistinli, İsrail'in etraflarına ördüğü duvardan dolayı Kudüs'e giremiyor. Abluka altındaki Gazze Şeridi'nde yaşayan 2 milyon Filistinlinin de Kudüs'e girişi yasak.
Vatanlarından sürülerek dünyaya dağılan 5 milyon civarındaki Filistinli mülteci de en büyük rüyası olan Kudüs'e dönme imkanından yoksun.
Bugün İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinli sayısı sadece 300 binin biraz üzerinde. Onlar da ev yıkımlarından tutuklamalara pek çok tehdit ve zorluklarla karşı karşıya. Trump'ın kararı ise şehirdeki halkın hissettiği öfke ve hayal kırıklığını daha da artırmış durumda.
İhtiyarların dilinden Kudüs'ün yakın tarihi
Eğer şehirde biraz yaşarsanız, İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal ettiği tarih olan 1967'yi hatırlayan ihtiyarlardan, "Kudüs'e eskiden Gazzelisi çilek, El Halillisi üzüm, Tulkermlisi portakal getirirdi. Kudüs tüm Filistinlilerin buluşma noktasıydı. Özellikle cuma günleri surlarla çevrili bu kadim şehrin ana giriş kapılarından olan Şam Kapısı'nda ülkenin her yerinden gelen insanlara rastlayabilirdiniz. Şimdi ise burada kalabilenler bile Şam Kapısı'nda toplanmaktan çekinir oldu. Dükkanlar bile daha hava kararmadan kepenklerini indiriyor. İşgalci askerler her köşede elleri tetikte bekliyor" şeklindeki serzenişleri sık sık duymak mümkün.
Bu cümleler, Kudüs'ün içinde bulunduğu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Hiçbir ülkenin vatandaşı değiller
İsrail'in Doğu Kudüs'ü fiilen ilhak etmesine rağmen burada yaşayan Filistinliler, İsrail vatandaşı sayılmıyor ve vatandaşlık haklarından yararlanamıyor. Doğu Kudüs'te yaşayan 300 binin biraz üzerindeki Filistinli nüfus, İsrail makamlarının verdiği "Kudüs Kimlik Kartı" ile şehirde sürekli ikamet etme iznine sahip.
Söz konusu Filistinliler, aynı zamanda Ürdün pasaportuna da sahip ancak bu pasaportlarda herhangi bir vatandaşlık numarası bulunmuyor. Bu nedenle tam olarak Ürdün vatandaşı da sayılmayan Doğu Kudüslü Filistinlilerin, Ürdün'de çalışma ve devlet hizmetlerinden yararlanma hakkı yok.
Bir nevi arafta kalan Doğu Kudüs'teki yüz binlerce Filistinli, ne İsrail ne Ürdün ne de Filistin vatandaşlığına sahip oldukları için "devletsiz" yaşıyor.
14 bin Filistinli, Doğu Kudüs'ten sürüldü
İsrail vatandaşlığı bulunmayan ancak İsrail makamlarının verdiği "Kudüs Kimlik Kartı" ile şehirde sürekli ikamet izni olan Filistinlilerin, bu hakları çeşitli bahanelerle ellerinden alınabiliyor. Bu nedenle Doğu Kudüs'teki 300 binin üzerindeki Filistinli her an doğdukları şehirden sürülme korkusuyla yaşıyor.
Doğu Kudüs'teki Filistinlilerin, burada yaşamaya devam edebilmeleri için İsrail'in belirlediği bir dizi talebi yerine getirmeleri gerekiyor. İster yabancı bir ülke, ister Batı Şeria olsun belli bir süre Doğu Kudüs'ün dışında yaşayan Filistinlilerin ikamet izinleri iptal edilerek şehre dönme hakları ellerinden alınıyor.
Doğu Kudüs'te ev yapmalarına izin verilmeyen Filistinliler, bu şekilde şehrin dışına çıkmaya zorlanırken, Kudüs dışında ikamet ettikleri tespit edilenlerin de bir daha şehre dönmeleri yasaklanıyor. Aile üyelerinden birinin İsrail'in "terör" olarak nitelediği saldırılara karışması da tüm ailenin Kudüs'ten sürülme sebebi sayılıyor.
İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem'in yayımladığı verilere göre, İsrail 1967'den bu yana 14 bin Filistinlinin ikamet iznini iptal ederek Doğu Kudüs dışına sürdü.
Buna karşılık İsrail, dünyanın neresinde olursa olsun tüm Yahudileri İsrail'e gelerek Doğu Kudüs dahil istedikleri yere yerleşmeleri ve vatandaşlık almaları için teşvik ediyor.
200 bin Yahudi yerleşimci yaşıyor
Doğu Kudüs'teki nüfus yapısını Yahudiler lehine değiştirmeye çalışan İsrail yönetimi, uluslararası hukuka aykırı olarak burada 10 Yahudi yerleşim birimi inşa etti.
Yahudi olmayanların ikamet etmesinin yasak olduğu bu yasa dışı yerleşim birimlerinde 200 binin üzerinde kişi yaşıyor.
İsrail, bu yerleşim birimlerine sürekli ek konutlar ekleyerek şehirdeki Yahudi nüfusunu arttırmaya çalışıyor.
Doğu Kudüs'teki mevcut Yahudi yerleşim yerlerine son bir yılda on binlerce yeni konut eklenmesi kararlaştırıldı. İsrail'in bu yerleşim birimlerine eklediği her bir konut, demografik yapının Yahudiler lehine değişmesi anlamına geliyor.
İsrail, BM kararlarını hiçe sayıyor
Uluslararası hukuka göre, İsrail'in işgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da inşa ettiği Yahudi yerleşim yerleri yasa dışı sayılıyor. İsrail ise dünyadan gelen tepkileri dikkate almayarak işgal ve genişleme politikalarına devam ediyor.
BMGK, eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde 23 Aralık 2016 tarihinde aldığı bir kararla, İsrail'in işgali altındaki Filistin topraklarında tüm yerleşim faaliyetlerini "derhal ve tamamen" durdurmasını talep etmişti.
Ancak BMGK'nın bu kararı da İsrail'e geri adım attıramadı.
Filistinlilerin ev yapması engelleniyor
İsrail makamları bir yandan Yahudi yerleşim yerlerini genişletirken diğer taraftan da şehirdeki yerleşik Filistinli nüfusun yeni konut inşa etmesinin önüne engeller çıkararak izin vermiyor.
Bir Filistinlinin İsrailli belediyeden ev yapmak için izin almasının neredeyse imkansız olduğu şehirde, Filistinlilere ait 20 bin ev "ruhsatsız olduğu" gerekçesiyle İsrail güçlerince yıkılma tehlikesi altında bulunuyor. Belediye ekipleri zaman zaman bu evleri yıkıyor ve yıkım masraflarını da Filistinlilere ödetiyor.
Kaynak: AA