Dünyanın gözü önünde büyük bir insanlık dramının yaşandığı Gazze, aslında yarım asırdan fazla bir süredir işgale, ablukaya ve tecrite maruz kalıyor.
Dünyanın 'en büyük açık cezaevi' olarak nitelendirilen Gazze’nin kuzey ve doğusunda İsrail, güneyinde Mısır, doğusunda ise Akdeniz bulunuyor.
41 kilometre uzunluğunda, 10 kilometre genişliğindeki bu bölgede 2 milyondan fazla insan yaşıyordu.
Ancak 7 Ekim’de başlayan İsrail saldırganlığı ilk önce Gazze’nin kuzey bölgesinin altyapı ve üstyapı tesislerini yok etti, ardından bölge halkı zorunlu göçe tabi tutuldu.
Gece-gündüz bombalanan kent, dünyanın en büyük mezarlığı olarak anılmaya başladı. Zira, 100 günü geçen saldırılarda 24 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Vur, öldür, yık: Açlığa mahkum et
Gazze’nin dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak tanımlanması, çok dar bir alanda 2 milyon 200 binden fazla insanın yaşamasından kaynaklanıyor.
İşte İsrail saldırıları tarım alanlarının kısıtlı, su kaynaklarının olmadığı ve dış dünyayla bağlantısı sürekli kontrol altındaki Gazze’de hayatı felç etti.
Öyle ki, 7 Ekim’de başlayan saldırılarda İsrail ordusu tarım arazilerini doğrudan hedef alarak kentin gıda üretme potansiyelini yok etti. Zaten kentin dışına çıkarak tarlalara gitmek isteyenler de doğrudan hedef alınıyor.
Yani ölüme, yıkıma ve sert doğa şartlarına rağmen üretmek isteseniz dahi İsrail ordusu buna izin vermiyor.
Bunun yanında İsrail’in saldırıların ilk günlerinde attığı bir adım daha vardı. Esasen 2 milyondan fazla insanın yaşadığı kentte yaşanacaklar Tel Aviv’deki siyasi ve askeri yöneticiler tarafından gayet iyi biliniyordu.
Bütün uluslararası normlara aykırı şekilde Gazze’de toplu bir cezalandırma operasyonu başlatan İsrail, ilk gün Gazze’ye su sağlayan vanaları kapattı.
Böylece Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Savaş Kabinesinin evlerini yıktığı, zorla göç ettirdiği ve öldürdüğü Filistinlilerden hayatta kalanları da cezalandırma isteği aşikar olmuş oldu.
Peki, büyük bir açlık ve susuzluk girdabındaki Gazze’de halk suyu nasıl ve nereden temin ediyordu? Gelin yakından bakalım..
Gazze Şeridi'nin 4 ana su kaynağı bulunuyordu.
Birincisi, çok sınırlı bir kaynak olan ve hiç kullanılmayan yüzey suyu. Gazze Vadisi, bölgedeki tek su kütlesidir. Vadi, Negev Dağları'ndan ve Batı Şeria'daki El Halil şehrinin güneyindeki tepelerden doğar. Uzunluğu 105 kilometre olup, bunun sadece 9 kilometresi Gazze'ye uzanıyor.
İsrail'in barajlar inşa etmeye ve vadinin üst kısmını besleyen kanalları başka bölgelere yönlendirme planlarını uygulamaya başladığı 1970'lerin başından bu yana, Gazze Vadisi'ne ulaşan su miktarı önemli ölçüde azaldı.
İkinci kaynak ise Filistin'in ana içme suyu sağlayıcısı olan yer altı suyu. Gazze Şeridi, Akdeniz kıyısı boyunca kuzeyde Hayfa'dan güneyde Refah'a kadar uzanan kıyı yeraltı suyu havzasının bir kısmının üzerinde yer alıyor.
Bu bölgede kış yağmurları yer altı kuyularının rezervuarlarını yıllık 60 milyon metreküpü geçmeyecek bir sınıra kadar dolduruyor.
Gazzeliler, elektrikli veya yakıtla çalışan pompalar kullanarak yer altı kuyularından su çekiyor. Su kaynaklarının kıtlığı ve yer yüzeyinin yalnızca 19 metre altında bulunan suyun çıkarılmasının kolaylığı nedeniyle Gazzeliler, yalnızca 2019'da 187,6 milyon metreküp yer altı suyu çıkardı. Bu, yağmur sularının yenileyebileceği miktarın yaklaşık 3 katı...
Filistin Su İdaresi, Gazze Şeridi'ndeki kıyı su havzasından çekilen suyun yüzde 97'sinin, kıyı havzasının sularının ciddi şekilde kirlenmesi sonucu Dünya Sağlık Örgütü'nün onayladığı içme suyu kalite standartlarını karşılamadığını belirtiyor.
Gazzeliler için üçüncü su kaynağı deniz suyunun tuzdan arındırılması yoluyla elde ediliyor.
Gazze Şeridi'nde 3 ana arıtma tesisinin yanında çoğu özel sektör tarafından işletilen küçük kapasiteli 150'den fazla su arıtma tesisi faaliyet gösteriyor. Uzun vadede Filistin Su İdaresi ve uluslararası bağışçılar, Gazzelilerin acılarını hafifletecek ve içme suyu konusunda kendi kendine yeterliliği sağlayacak, yıllık yaklaşık 100 milyon metreküp işletme kapasitesine sahip bir tuzlu su arıtma tesisi kurmak için çalışıyor.
7 Ekim'de başlayan saldırılar nedeniyle bu arıtma tesisleri ya İsrail ordusu tarafından vuruldu ya da yakıt sıkıntısı nedeniyle hizmet veremiyor.
Son su tedarikçisi ise İsrail Su Şirketi olan Mekorot... Mekorot, Gazze Şeridi'ne yılda 7,5-8 milyon metreküp su sağlıyor.
Bu kaynak tamamen İsrail'in kontrolünde ve Gazze Şeridi'ne baskı yapmak için önemli bir araç. Gazze’ye saldırıların başladığı 7 Ekim’de atılan ilk adımlardan biri de kente giden bu suyu kesmekti.
Gazzeliler güneyde sıkıştı
Önceki aylarda daha çok Gazze'nin kuzeyine saldırılarını yoğunlaştıran İsrail ordusu, geçen aydan itibaren daha önce "güvenli olduğunu" iddia ettiği orta ve güneydeki bölgelere doğru saldırılarını genişletti.
Saldırılar nedeniyle 1,9 milyon Filistinli yerinden oldu. Filistinliler kuzeyden güneye göç etti. Yüzbinlerce insanın toplandığı güneyde ise soğuk hava şartlarının yanında açlık ve susuzluk en büyük sorun.
Dünyanın gözleri önünde yaşanan bu drama bir çözüm bulunmuyor. İsrail, kente yardımların girmesine engel oluyor.
BM: Gazze'deki Filistinlilerin yüzde 45'i şiddetli açlık çekiyor
İsrailli yetkililer Gazze'de "gıda sıkıntısı" olmadığını iddia etse de başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere uluslararası kuruluşların raporları bölgede yaşanan açlığı gözler önüne seriyor.
Yerinden edilen ve kalacak yer olmadığı için derme çatma çadırlarda hayat mücadelesi veren Gazzeliler, İsrail saldırılarının yanı sıra açlıkla da mücadele ediyor.
BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, Gazze’deki nüfusun yüzde 45'inin şiddetli açlık çektiğini belirterek, bazı bölgelerde 10 aileden 9'unun hiçbir şey yemeden bir günü geçirdiğini vurgulamıştı.
1,3 milyon Filistinli açlıktan ölebilir
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları ve tam ablukası devam ederken, Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Gazze Şeridi’ndeki 2,3 milyon kişiden 378 binin felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya olduğunu açıkladı.
Söz konusu 378 bin kişinin aşırı gıda eksikliği, açlık ve tükenmişlik anlamına gelen 5’inci aşamada olduğunu belirten OCHA, 939 bin kişinin ise acil durum anlamına gelen 4’üncü seviyede olduğunu aktardı.
İsrail’in Gazze’ye insani yardım ve gıda girişini engelleyerek insanlığa karşı suç işlediği belirtiliyor.
Sorumlu kim?
İsrailli insan hakları örgütü B'Tselem, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlenen saldırılar nedeniyle 2 milyon 200 bin insanın açlıkla mücadele ettiğini ve bu durumun Tel Aviv yönetiminin uyguladığı politikaların sonucu olduğunu belirtti.
"Gazze'de 2 milyon 200 bin insan açlıkla boğuşuyor. Bu savaşın bir yan etkisi değil, İsrail'in doğrudan açıklanan siyasetinin sonucudur."
Gazze'de yaşayan Filistinlilerin "tamamen dışardan gelen gıdaya bağımlı olduğuna" dikkati çekilen açıklamada, Gazze halkının kendi yiyeceklerini üretemediği hatırlatıldı.
Gazze'deki ekili tarlaların yok edildiği ve açık alanlara gitmenin tehlikeli olduğuna işaret edilen açıklamada, İsrail'in Gazze'ye gıda girişini engellemesinin sonuçları konusunda uyarıda bulunuldu.
Açıklamada, Gazze'de "yemek için dilenen çocukların, yardım kamyonlarının önünde küçük bir yardım için bekleyen ve uzun kuyruklar oluşturan insanların" görüldüğü vurgulanarak, "kıtlık tehlikesi gerçek" denildi.