Gazze, 7 Ekim'den bu yana İsrail'in katliamı ve kuşatması altında. Yüreklerin dayanmayacağı bir manzara var o topraklarda. 12 bine yakın Gazzeli öldürüldü, ölenlerin 5 bine yakını ise çocuk. Sayı her geçen dakika artıyor. Gazze'de saatte 5 çocuk katliamlarda hayatını kaybediyor. Yani günde 100 masum çocuk katlediliyor.
Ömürleri boyunca ne oyun ne oyuncak bildi Gazzeli çocuklar.
Oysa ki, Dünya Çocuk Hakları Bildirgesi'nde "Her çocuk ayrım yapılmaksızın aynı haklara sahip" diyordu. Aynı bildirgede, "Çocuğun doğuştan başlayarak bir isme ve vatandaşlığa hakkı vardır" da yazıyordu.
Gazzeli çocukların ismi vardı elbette. Ama onların isimleri, bir saldırının hedefi olduklarında kimsesizler mezarlığına gömülmesinler diye kollarına yazılıyordu.
Bombalar altında yaşam mücdaelesi
40 günü aşkın süredir sadece bomba sesleri duyuyor Gazze'de çocuklar. Başlarına yıkılan yuvalarının enkazından çıkarlarsa sağ salim, şükrediyor etrafındakiler.
Saldırılarda yaralananlar, hastanenin bir köşesinde ağlayarak anne babasını sayıklıyor. Birlikte oyun oynaması gereken kardeşinin serumunu tutuyor bir çocuk. Bir diğeri arkadaşıyla aynı sedyeyi paylaşıyor.
BM Çocuk Hakları Bildirgesi'nde yazıyor ama Gazze'de uygulanmıyor
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi'nde "çocuk her durumda korunma ve yardımdan ilk yararlanacaklar arasındadır" diyordu. Ama Gazzeli çocuklar İsrail'in katliamından korunamıyor. Hayatta kalanlar, açlıkla ya da barınma sorunu ile baş başa kalıyor. Bazen bir yol kenarında, el yordamıyla yapılan taştan ocaklarda yemek yiyorlar. Bazen de tüm hayatlarını geride bırakıp göç etmek zorunda kalıyorlar.
Sadece bir sayıdan ibaret olmadıklarını tüm dünyaya haykırıyorlar
Gazzeli çocuklar onlar, her çocuk gibi. Sadece bir sayıdan ibaret olmadıklarını her haykırışlarında dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. Küçücük kalplerine sığmayan derin acıyla; yaşadıklarına seyirci kalan, kulaklarını tıkayanlara cesaretleriyle ders veriyorlar.
Haber: Duygu Özdemir
Kamera: Mustafa Tunç
Kurgu: Okay Özdemiroğlu