1967 yılında İsrail işgaline uğrayan Gazze şehri, 38 yıl sonra işgalden kurtuldu. Ancak 2005 yılından bu yana kara, deniz ve hava ablukası altında. İşgalci İsrail'in kuşatması ve saldırgan politikasından en çok hastaneler etkileniyor.
Zira İsrail çatışmalarda bombaladığı hastanelere çatışmalar dışında da tıbbi cihaz ve ilaç girmesine kolay kolay izin vermiyor.
Gazze’de halk, tıbbi cihazların ve ilaçların sürekli eksik olduğu 30 hastaneden hizmet alıyordu. Ta ki, 7 Ekim’de başlayan İsrail saldırılarına kadar.
İsrail'in hava ve kara saldırılarında uluslararası hukuku ihlal ederek doğrudan hastaneleri hedef alması, 25 hastanenin ve 51 sağlık merkezinin hizmet dışı kalmasına yol açtı.
Şimdi gelin İsrail saldırılarıyla felç olan Gazze’deki sağlık sistemine yakından bakalım…
Gazze’de sağlık sistemi
İki milyondan fazla insanın yaşadığı Gazze Şeridi'nde temel sağlık hizmetleri, Filistin Sağlık Bakanlığı'nın yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM) Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), sivil toplum kuruluşları ve bazı özel sektörler tarafından sağlanıyor.
Gazze Şeridi’nde 13 devlet hastanesi, 17 sivil hastane, İçişleri ve Milli Güvenlik Bakanlığı'na bağlı birer hastane ve 3 özel hastane bulunuyor.
Hastaneler, 18'i Gazze'de, 6'sı Han Yunus'ta, 5'i Gazze'nin kuzeyinde, 3'ü Deir Al Balah'ta ve Refah'ta olmak üzere 5 bölgeye dağılmış durumda.
İsrail'in son saldırıları öncesinde hastanelerdeki mevcut yatak sayısı yaklaşık 3 bin 412'ydi.
Sağlık Bakanlığı’nın 2022 yılı için açıkladığı verilere göre Gazze’de sağlık sektöründe 16 bin 259 kişi çalışıyordu.
Sektörde ayrıca 824 özel ruhsatlı eczane ve mesleği icra etme ruhsatına sahip 3 bin 816 eczacı vardı.
Hastanelere yönelik işgal uygulamaları
İsrail işgalinin başladığı 1967 yılında Gazze Şeridi'nde işgal otoritelerinin yönetiminde bir devlet hastanesi hizmet veriyordu. Bir hastane ise UNRWA tarafından yönetiliyordu.
İşgal yönetimi, Gazze Şeridi'ndeki mevcut sağlık sistemlerinin kontrolünü ele geçirdi. 19. yüzyılda Gazze'nin tek merkezi hastanesi olan Tel Al-Zuhour Hastanesi'ni kalıcı olarak kapatarak, 1980 yılında askeri yönetime dönüştürdü.
İsrail’in Gazze’deki işgali sağlık altyapısını olumsuz yönde etkilemeye devam etti. Öyle ki Gazze'deki tek Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nin yatak sayısını 1980'de 70'e düşürdü. 1974-1982 yılları arasında bölge halkına sağlık hizmeti verecek yatak sayısını bin 4'ten 755’e düşürdü. Han Yunus'taki 755 yataklı Nasr Hastanesi'nin cerrahi bölümü, 1984 yılında kalıcı olarak kapatıldı.
Temmuz 1988'in başlarında İsrail askeri yönetiminden hastane yöneticilerine iletilen bir talimatla, “güvenlik olayı” nedeniyle tedavi gören herkesin hastanede kaldığı her gece için 280 şekel (170 dolar) ödemesi kararlaştırıldı.
Sistem öyle bir hale geldi ki, Gazzeliler için hastanede tedavi olmak büyük bir zahmete dönüştü. Hasta hastaneye kabul edilirse 3 gün öncesinin ücretini ödemek zorundaydı. Ödemeyen herkesin malları mahkeme kararı olmadan haciz edilirdi. Hasta hastaneye girmeden önce ödemenin tamamını yapacağına dair bir taahhütname de imzalardı.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İsrail'in bu önlemlerini 1990'da gerçekleştirilen Arap Ligi Zirvesi’nde bir memorandumda belgeledi.
Bu olaydan günler sonra İsrial işgal yönetimi, sağlık sektöründe ve hastanelerde çalışanların yaklaşık yüzde 10'unun sözleşmelerini feshetme kararı aldı.
Kuşatma ve ambargo en çok hastaneleri etkiliyor
1967’de başlayan İsrail işgali bitti ancak bu sefer de 2007’de abluka ve ambargo dönemi başladı. Gazze karadan, havada ve denizden abluka altındaydı.
Gazze Şeridi'ndeki sağlık sektörü, İsrail tarafından hukuksuzca uygulanan bir dizi kısıtlama ve zorlu prosedür nedeniyle yıllardır tam hizmet veremiyor.
Bu kısıtlama ve zorlu prosedürlerden doğan sıkıntıların bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
Kentte yaşanan elektrik kesintileri ve sürekli yakıt sorunu birçok tıbbi cihazın bozulmasına yol açıyor.
Yaklaşık bir yıl süren özel izinler dışında, İsrail yetkilileri, basit cihazlar da dahil olmak üzere birçok temel tıbbi cihazın kente girmesine izin vermiyor.
İsrail kısıtlamaları ilaç için de geçerli. Öyle ki anestezi için kullanılan azot gazı gibi gerekli tıbbi malzemelerin ithalatı bile engelliyor.
Öte yandan acil tedaviye ihtiyaç duyan hastaların Gazze Şeridi dışına çıkışı da bir hayli zor. İsrail, bilinçli olarak ihtiyacı olmasına rağmen hastaların Gazze dışına çıkışına izin vermiyor.
Gazze’nin vurulan hastaneleri
Gazze Şeridi'ndeki hastaneler birçok kez İsrail saldırılarının hedefi oldu.
Tel Aviv yönetiminin 1967’den beri kısıtladığı, kapattığı hastanelere yönelik tavrı bunlarla sınırlı değil. 17 Ekim’de bütün dünyanın gözleri önünde vurulan ve 500’den fazla insanın hayatını kaybettiği Baptist Hastanesi olarak bilinen Arap Ulusal Hastanesi 1989'da bombalanmıştı.
Bugün Gazze’de hastane bombalayan, hastaneye baskın düzenleyen ve hastaları zorla dışarı atan İsrail, bunu da ilk defa yapmıyor. Yıllardır süren işgale göz yuman uluslararası kurumlar ve uygulanmayan uluslararası hukuk Tel Aviv’in acımasız saldırılarının tekrarlamasına olanak sağlıyor.
İsrail ordusu, 14 Kasım 2023'te Gazze'deki Şifa Hastanesi'ne baskın düzenleyerek bazı binaları kontrol altına aldı, çevresini ve bir kısmını bombaladı.
Ancak Şifa Hastanesi ilk defa İsrail’in hedefinde değildi.
İsrail güçleri, Şubat 1990'da Han Yunus'taki Nasr Hastanesi'ne baskın düzenlemiş, onlarca yaralıyı tutuklamış ve hastane ekipmanlarını imha etmişti.
İsrail, dünden bugüne Gazze’de sağlık sistemini bilinçli olarak hedef almaktan çekinmiyor.
Sadece içinde bulunduğumuz ayda İsrail, Kudüs Hastanesi, El Nasr Çocuk Hastanesi ve Gazze'deki Göz Hastanesi'ni de hedef aldı ve El Rantisi İhtisas Çocuk Hastanesi ile Endonezya Hastanesi'ni bombaladı.
İsrail'in 2023 yılında Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısı nedeniyle 21 hastane ve 47 sağlık merkezi hizmet dışı kalmıştı.