İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları, dünyanın dört bir yanında yoğun tepki çekmesine rağmen birçok devletin de sesini çıkarmadığı bir süreçte yaşanıyor.
Uluslararası arenada en çok sesini çıkaran ülkelerden olan Güney Afrika’nın girişimleri ise İsrail’in insanlık dışı saldırılarının büyüklüğünü kanıtlamada çok önemli oldu.
Bu ülkenin İsrail’e başlattığı hukuk savaşında dikkat çeken ayrıntı Güney Afrikalıların ve Filistinlilerin ortak tarihi...
Apartheid sistemi nedir?
Apartheid, Güney Afrika'da 1948 ile 1994 yılları arasında resmi olarak uygulanan ayrımcı ve ırkçı bir politika sistemiydi. Bu rejim, beyaz azınlığın siyasi ve ekonomik üstünlüğünü korumak amacıyla siyah, renkli ve Hintli halkları sistematik olarak ayrımcılığa tabi tutmuştu.
Apartheid rejimi, ırkları tamamen ayıran ve ayrı yaşam standartlarına sahip olmalarını gerektiren yasaları ve uygulamaları içeriyordu. Bu uygulamalar arasında ayrı okullar, ayrı otobüsler, ayrı plajlar ve hatta ayrı oy kullanma gibi bir dizi ayrımcı düzenleme bulunuyordu.
Siyah ve diğer ırklardan olanlar, beyazların egemen olduğu bölgelerde yaşamak için izin almak zorundaydılar ve bu izinler sık sık reddedilirdi. Siyahlar, vatandaşlık haklarından yoksun bırakıldı ve siyasi katılım hakları kısıtlandı.
Apartheid rejimi, uluslararası alanda büyük eleştirilere maruz kaldı, birçok ülke ve kuruluş tarafından kınandı. Bu eleştiriler, ekonomik yaptırımlar ve uluslararası baskılarla desteklendi. Sonuç olarak, apartheid rejimi 1994 yılında Nelson Mandela'nın liderliğindeki özgürlük mücadelesinin başarısıyla sona erdi ve Güney Afrika, demokratik bir ülke olarak yeniden doğdu.
Filistinliler ve Yahudiler aynı hayatı yaşamıyor
İşte bugün o ülke İsrail’e karşı açtığı hukuk savaşında kendileriyle benzer ayrımcılığa maruz kalan Filistinliler için ayakta.
Bir zamanların ırkçılık lekesi olan apartheid rejimi hala İsrail tarafından uygulanan bir sistem.
İsrail’de Filistinlilerin de birçok hakkı Yahudi halk ile aynı değil.
Örneğin, Filistinlilerin oy vermesiyle ilgili birçok kısıtlama söz konusu. Finansal anlamda Filistinlilerin çalışacağı sektör insan gücünün önde olduğu işlerle sınırlandırılmış. Aldıkları ücretler de ortalamanın altında.
Eğitimde verilen bütçeler eşit değildir, Yahudi birinin alacağı pasaport yine Filistinlilere verilmez.
Bu ve bunun gibi birçok sosyal ve ekonomik kısıtlama İsrail Devleti’nin insanlık dışı saldırılarının yanı sıra uyguladığı ayrımcı politikalar... Yani bir zamanlar Güney Afrika’nın özgürlük mücadelesi vererek kaldırdığı apartheid rejiminin İsrail versiyonu…
Konuyu daha da detaylandırmak için Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Gökhan Çınkara ile konuştuk.
“Çok parçalı bir sosyoloji var”
Çınkara, öncelikle İsrail’deki sosyolojik yapıya ilişkin bazı bilgiler veriyor. Çok kültürlü yapıya dikkati çekerek bölgede yönetici grubun belli bir kesimden geldiğini vurguluyor.
“İsrail aslında çok parçalı bir sosyolojiye sahip. Yahudiler ve Araplar olarak ikiye ayrılabilecek bir toplum yapısından söz edilebilse de Yahudiler ve Araplar için de alt gruplaşmalar mevcut.
Yahudiler Aşkenaziler ve Mizrahiler olarak kabaca ikiye ayrılabilir. Bir de Yemen'den göçenleri ve Etiyopya'dan göçenleri eklersek bu dörde çıkabilir. Bu gruplar içerisinde hiyerarşik bir kültürel manzara var. Avrupa'dan göç etmiş Aşkenaziler İsrail'in iktidar odaklarında hakim konumdalar.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika'dan göç eden Mizrahimler ise görece geç göç ettikleri ve kültürel olarak Doğulu oldukları için dezavantajlı olmuşlardır. Yemenli Yahudiler ve Etiyopyalı Yahudiler ise türlü dışlama pratikleri ile karşılaşmaktadır.
Filistinli Araplar ise İsrail'de nüfusun yüzde 20'sini oluşturmaktadır. Mecliste temsil eden siyasi partileri bulunmaktadır. Bu nüfusun İsrail'de iktidarda bulunan partinin görüşlerine göre durumları değişiyor.”
“Filistinlilerin İsrail'in ulusal anlatısında temsil imkanı yok”
Dr. Çınkara’nın dikkati çektiği bir diğer husus, bu parçalı yapı içindeki Filistinlilerin temsili. İsrail’de çıkan yasayla Filistinlilerin statüsü düşürüldü. Bu sebeple birçok vatandaşlık hakkının yanı sıra kültürel olarak da birçok hakları yok sayıldı.
“Son dönemde en önemli kırılma noktası 'İsrail Yahudi Halkının Ulus Devletidir' yasasının meclisten geçmesi sonucu olmuştur. Bu yasa sonucunda Filistinli Araplar'ın statüsü düşmüştür. Filistinlilerin İsrail'in ulusal anlatısında temsil imkanı yoktur. Kutlanan ulusal bayramlar, ulusal simgeler ve anlatılar Siyonist tarih anlatısının yansımasıdır. Bu sebeple İsrail'de yaşayan ve oranın vatandaşı olan Filistinli Araplara yönelik ayrımcılık olduğunu imlemektedir.”
“İki devletli çözüm görülemiyor”
Toplumsal yaşamda etkileşimler olduğunun gözlendiğini de belirtiyor Çınkıra. Fakat hukuki sistemde ve Siyonist anlatıda Filistinlilerin bir ulus olarak görülmediğinin de altını çiziyor. Bunun doğal bir sonucu olarak "iki devletli çözüm" noktasında somut bir gelişim sürecinin yaygın olarak görülmediğini de sözlerine ekliyor.