Parçalı Bulutlu 9.4ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
TRT Haber 17.08.2020 10:40

Hadi Bahra: Siyasi çözüm Suriyelilerin elindeki tek çıkış yolu

Suriye'de siyasi çözüm çabaları kapsamında kurulan Anayasa Komitesi 24 Ağustos'ta yeniden Cenevre'de toplanacak. Muhalifleri temsil eden Anayasa Komitesi Eş Başkanı Hadi Bahra, TRT Haber'e süreçle ilgili son bilgileri anlattı.

okuma süresi
Okuma süresi

Suriye'de 9 yıllık savaşı sona erdirmek amacıyla diplomasi platformlarındaki girişimlerin son halkası Anayasa Komitesi, yeni tip koronavirüs (COVID-19) kaynaklı bir engel çıkmazsa 24 Ağustos'ta Cenevre kentinde müzakerelere kaldığı yerden devam edecek.

Rejim, muhalifler ve sivil toplum kuruluşlarının 50'şer üye ile temsil edildiği 150 kişilik komite, Suriye'ye yeni bir anayasa tasarısını kazandırmak için çaba sarf edecek.

2019'un ekim ayında oluşturulan komite, anayasa yazma görevini üstlenecek çekirdek kadroyu belirlemişti. Her taraftan 15'er kişi olmak üzere 45 üyeden olşan bu kadroya 'Yazım Kurulu' adı verilmişti.

Ancak komite, kasım ayında düzenlenen 2'nci tur müzakerelerde gündem anlaşmazlığı nedeniyle somut bir ilerleme kaydedememişti. Şimdi ise 8 aylık aradan sonra gözler yine Cenevre'de.

Anayasa Komitesinin muhalif Eş Başkanı Hadi el-Bahra, TRT Haber'e verdiği mülakatta, Suriye'deki son durum ve yapılması planlanan 3'üncü müzakere turu hakkında bilgi verdi.

Suriyelilerin ülkelerinden geri kalanını kurtarmak için siyasi çözümden başka yolunun olmadığı belirten Bahra, bu konuda tüm Suriyelilerin el ele verip iyi niyetli adımlar atması gerektiğini ifade etti.

İşte Hadi Bahra'ya yönelttiğimiz sorular ve yanıtları...

Anayasa Komitesi, Ekim 2019'da kuruldu ve o tarihten sonra Cenevre'de iki müzakere turu gerçekleştirdi. Kasım ayında düzenlenen 2'inci müzakere turu, ele alıncak gündem konusunda mutabakat sağlanamadığı için akamete uğramıştı. Komite 3'üncü tur için 24 Ağustos'ta toplanması planlanıyor. Gündem sorunu aşıldı mı?

2'nci turda tüm katılımcıların Cenevre'de hazır bulunmasına rağmen resmi toplantılar düzenlenemedi. Ancak buna rağmen bence o tur olumluydu. Çünkü, bu sayede komite, sürdürülebilir bir çalışma düzenine kavuştu.

Biz, komitenin sadece kendi yetki sınırları içindeki anayasal konulara odaklanması ve bu sınırların dışında kalan 2254 sayılı kararın diğer sepetlerindeki siyasi konulara girmemesi gerektiğini savunuyorduk.

Rejim ise toplantıların önden belirlenen bir gündeme bağlı olarak yürütülmesini istemiyordu.

Zaman kaybını önlemek amacıyla gündem olmadan toplantıya katılmayı reddettik ve komitenin yetki sınırlarıyla örtüşen bir gündemin ortaya konulmasını talep ettik.

Şimdi gündem belirlendi ve bu sorun aşıldı. “Ulusal İlke ve Temeller'i komitenin yetkileri ve çalışma sınırları çerçevesinde ele almayı kabul ettik. Böylece komitenin kendisine yüklenen misyonun dışına çıkmayacağını garantiledik.

Anayasa Komitesinin 3'üncü tur müzakere toplantıları Aralık 2019'da düzenlenmesi planlanmıştı. Ancak bu toplantı 24 Ağustos'a kadar ertelendi? Gecikmenin nedenleri neydi?

Uluslararası ve bölgesel girişimlerin sonucunda rejim, toplantıların belli bir gündeme bağlı olarak yürütülmesi konusunda ikna oldu. Daha sonra gündemin içeriği belirlendi. Bu süreçler tamamlandığında yeni tip koronavirüs (COVID-19) ortaya çıktı. Dünyada birçok faaliyet aksadı. Seyahatlar durdu vs...

Şimdilik takvimimiz 24 Ağustos'u gösteriyor. Ancak bazı katılımcıların önünde engeller var. Komitenin bazı üyeleri, yurt dışı çıkışlara henüz izin vermeyen ülkelerde bulunuyorlar. Bazı üyeler ise bulundukları ülkelerden çıkabiliyor ancak çıkarsa geri dönemeyebiliyor.

Özet olarak şu an önümüzdeki zorluklar lojistik zorluklardır.

Rejimin uluslararası ve bölgesel girişimler sonucunda gündem konusunda ikna olduğunu söylediniz, bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?

Anayasa Komitesinin çalışmalarını sürdürmesi gerekliliği konusunda uluslararası bir mutabakat var. Çünkü bu komite, Suriye'de siyasi çözümün kapısı olarak değerlendiriliyor. Anayasa Komitesi, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nden çıkan 2254 nolu kararın öngördüğü 4 sepetten birini temsil ediyor.

Anayasa Komitesi, 2254 sayılı kararın şu an tek aktif ayağını temsil ediyor.[Anayasa Komitesi, 2254 sayılı kararın şu an tek aktif ayağını temsil ediyor.]

Bu komite, Suriyeli tarafların 2254 nolu kararın hayata geçirilmesi yolunda kendi aralarında vardıkları ilk siyasi anlaşma olması hasebiyle ayrı bir önem taşıyor. Suriyelilerin iradesiyle kurulan bu komitenin, siyasi ve hukuki önemi nedeniyle korunması gerekiyor. Anayasa Komitesi, 2254 sayılı kararın şu an tek aktif ayağını temsil ediyor.

Bunun için, Rusya ve Türkiye başta olmak üzere, ABD ve Suudi Arabistan gibi dünyanın ve bölgenin ilgili ülkeleri, komitenin yeniden toplantılarını sürdürmesi için çaba gösterdi.

Biz komitenin kararlaştırılan tarihte toplanmasından yanayız, çünkü ülkemizdeki durum çok kritik. Ertelemelere artık yer yok. Hatta bize göre, bu komitenin çalışmalarını aralıksız sürdürmesi gerekiyor. Çünkü Suriye'de COVID-19'un yayılma hızı, ekonomideki çöküş ve hayat pahalılığı Suriye devletini yavaş yavaş eritiyor. Ortada büyük bir tehlike var.

Halkın sorunlarına cevap vermek, bizim vatani görevimizin bir parçası. Siyasi çözümün mümkün olduğunu herkese kanıtlayarak bu yolda umut olmaya devam edeceğiz. Kapsamlı siyasi geçişi sağlamak ve vatanımızda barışı sağlamak bizim temel amaçlarımızı oluşturuyor.

Gelecek müzakere turu için nasıl bir hazırlık süreci içerisindesiniz?

Anayasa Komitesi, (muhaliflerin) Müzakere Yüksek Komitesini (YMK) temsil ediyor. Biz YMK'da geçen yıllar boyunca müzakere edilecek tüm dosyalar üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyorduk. Müzakere politikamızı, olası seçenekleri ve kırmızı çizgilerimizi belirlemiştik.

Anayasa Komitesi kurulduğunda, toplantılarımızı düzenli bir şekilde gerçekleştirmeye devam ettik. Pandemi şartlarına rağmen toplantılarımızı aksatmadık. Bu toplantılarda önerilen gündem maddelerini ve izleyeceğimiz çizgiyi ele aldık.

Olası seçenekler ve kırmızı çizgilerimizi belirledik dediniz bundan bahsedebilir misiniz?

Bu noktalara değinemem. Çünkü o müzakere politikamızın bir parçası.

Muhalifler geçen müzakere turlarında 5 öneriyi ilettiklerini açıklamışlardı. Bu önerileri yeniden bizimle paylaşabilir misiniz?

Evet doğru bu önerileri zamanında açıklamıştık. Bunların en önemlileri, rejimin öncelikli olarak ele almak istediği 'Ulusal İlke ve Temeller'i konuşmayı kabul etmekti.

Ancak burada komitenin yetki alanı dışındaki konulara girmeyeceğimizi söylemiştik. Yani anayasayı ilgilendiren ulusal temeller elbette ele alınır. Sonuçta bir konunun 'ulusal temel' olup olmadığını anayasa belirler. Genel kabul gören temel konular anayasada yer alması doğal bir şey. Biz bu 'ulusal temelleri' anayasa çerçevesinde ele almayı kabul ettik. Ancak rejim bunu reddetmişti.

Şu anki konjonktürün, Anayasa Komitesinin amacına ulaşması ve Suriye'yi demokrasiye taşıyacak yeni bir anayasa ortaya koyması için uygun olduğunu düşünüyor musunuz?

Anayasa Komitesinin rolü çok önemli olmakla beraber, bu komite çözümün tamamı değil çözümün sadece bir parçasını oluşturuyor. Eğer ki başarılı olursak ve yeni anayasa ortaya koyabilirsek. Siyasi çözümde ulaşmak istediğimiz nihai aşamanın şeklini belirlemiş oluruz. Yani, devletin ve yönetim sisteminin şekli, erkler ayrılığı, eşit vatandaşlık hakları... Bunları belirlediğimizde nereye gitmek istediğimiz ortaya çıkıyor.

Bu, başlı başına, Suriye halkı için bir güvence sağlıyor. Böylelikle ülkenin aşırılığa yönelebileceği ya da devletin belli bir şekle doğru kayabileceği endişesi olan tüm Suriyelilerin yüreklerine su serpilmiş olur. Suriyeliler olarak gelecek devletin şekli konusunda uzlaşmış oluruz.

Bu anayasadaki son sözün sahibi kim olacak? Tabii ki halk. Bu nedenle ülkede bir referandum düzenlenmeli.

Bu referandum, geçiş döneminde kurulacak ilk sandık niteliğini taşıyacak. Burada 2254 nolu kararın bir diğer sepeti devreye giriyor; siyasi müzakere süreci.

Şeffaf ve özgür bir seçimin düzenlenebilmesi için güvenli ve tarafsız bir ortamın sağlanması gerek. Bu ortam, geçiş döneminde tesis edilebilir. Geçiş dönemi dediğimiz süreç, siyasi anlaşmanın imzalandığı an ile referandumun düzenleneceği anın arasındaki döneme tekabül ediyor.

Bu geçiş sürecinin mahiyeti müzakere masasında belirlenmeli. Hangi teşkilatlar bu güvenli ortamı sağlamaktan sorumlu olacak? Bu referandumun BM himayesinde gerçekleştirilmesi için belli şartların sağlanması gerek.

Tüm bunlar, geçiş süreç dönem müzakerelerinde belirlenmeli. Bu 2254 nolu kararın birinci sepeti olan 'Yönetişim' ve üçüncü sepeti olan 'Seçimler' bölümlerinde yer alıyor.

Anayasa Komitesinin en önemli hedeflerinden biri, Suriye halkına ve tüm dünyaya, geleceğin Suriyesi ile ilgili güvence vermek. Aynı zamanda geçiş sürecinin çerçevesini ortaya koymak ve Müzakere Yüksek Heyeti (MYH) ile rejimin arasında yapılacak müzakerelerin önünü açmak.

Anayasanın devletin ve yönetim sisteminin şeklini ortaya koyacağını söylediniz? Muhaliflerin perspektifinden bu devletin ve yönetimin şekli ne olmalı?

Suriye anayasası, tüm Suriyelilerin arasında konsensus yoluyla belirlenecek. Bu konuda son söz Suriye halkının olacak.

Muhaliflerin hedeflediği anayasa, tüm vatandaşların eşit hak ve yükümlülüklere sahip olduğu, siyasi çoğulculuk temeline dayalı demokratik, yönetimin barışçıl yollarla şeffaf ve özgür seçimlerle devredildiği, bağımsız ve tarafsız yargının olduğu, erklerin ayrılığı ve hiç bir erkin diğer erklere hüküm sürmediği bir devleti öngörüyor.

Bazı Suriyelilerin zihninde 'Bizim sorunumuz anayasa değil anayasanın uygulama şeklinden kaynaklanıyor' şeklinde yanlış bir kanı var. Bu kanı yanlış.

Uygulama şekli yanlış olmakla beraber anayasanın kendisi de despot rejimin ortaya çıkmasında rol oynadı.

Bu anayasa, yürütme erkinin diğer erklere üstün olmasına, despot rejimin ortaya çıkmasına ve vatandaşların hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesine yol açtı.

Anayasa ve yasalar, devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin sınırlarını belirliyor. Dolayısıyla hem anayasının kendisi hem onun uygulama şekli eşit derecede önemli.

Şu an yürülükte olan anayasa, anayasal düzenin doğru işlemesi için gerekli denetim mekanizmalarının devre dışı bırakılmasına müsaade ediyor. Böylece yürütme organı Anayasa Mahkemesini ve yargıyı kontrol eder bir duruma geldi. Dolayısıyla, kök sorun, anayasanın kendisinde yatıyor. Anayasanın uygulanamaması ise karşımıza ikincil bir sorun olarak ortaya çıkıyor.

Tüm söylediklerinize binaen, muhalifler yeni bir anayasa mı istiyor yoksa mevcut anayasadaki sorunları giderecek değişiklikler mi hedefliyor?

BM'nin 2254 sayılı kararı bu konuda net. Anayasa Komitesi, BM'nin arabuluculuğunda YMK ile Suriye rejimi hükümeti arasında varılan bir anlaşmayla kuruldu. Kurulduğunda, bir takım prosedürler ve çalışma prensipleri ortaya konulduğu gibi komitenin yetkileri ve sınırları da belirlendi.

Buna göre, Anayasa Komitesi, anayasal reformdan sorumlu tutuldu. Anayasal reform terimi, mevcut anayasayı değiştirmekten daha geniş bir yetki alanını ortaya koyuyor.

Bu komitenin yeni bir anayasa tasarısını ortaya koyma yetkisi var. Ancak yeni bir anayasa oluştururken Suriye'nin daha önce deneyimlediği eski anayasaları da incelemek gerek.

1920'den bu yana Suriye'de çok sayıda anayasa uygulandı. Biz bunların hepsini inceledik. Bazı ortak ve zıt noktalar vardı. Bazı (olması gereken) maddeler ise bu anayasaların hiç birinde yok.

Bizim amaçladığımız nihai ürün, daha önce uygulanan anayasalardaki boşlukları kapatacak, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak ve ödediği bedellere değecek yeni bir anayasa.

ABD, siyasi reform yapması için Suriye rejimine yönelik baskılarını Sezar Yaptırım Yasası ile artırdı. Bu yasanın Anayasa Komitesinin amacına hizmet edeceğini düşünüyor musunuz?

ABD'nin kararlaştırdığı Sezar Yasası'nın Anayasa Komitesine yönelik olumlu tarafı, rejime siyasi çözüm sürecinde daha olumlu bir tavır sergilemesi için baskıyı artırması. Ancak maalesef, Suriye'deki şiddet ne yazık ki devam ediyor.

Ülkede hala kapsamlı bir ateşkesten bahsetmek mümkün değil. Rejim askeri çözüme inancını devam ettiriyor. Oysa ki bu sadece bir yanılsama. Çünkü Suriye'de güçlü dış aktörlerin askeri varlığıyla beraber rejimin askeri çözüm imkanı kalmadı.

Bu güçlerin çelişkili çıkarlara sahip. Bir kısmı rejimin müttefiklerinden oluşuyor, bir kısmı muhalifler ve Suriye halkının tarafında. Bir kısmı ise Suriye'nin kuzey doğusunda farklı ajandaları var. Bu tarafların hiç biri diğerlerinin üstünlük sağlamasına müsaade etmeyecek.

Dolayısıyla rejimin attığı herhangi bir askeri hamle, bundan sonra sadece vatanımız Suriye'nin çökmesine neden olacak.

Sadece devletin veya halka ait kurumların çökmesinden bahsetmiyorum, kelimenin tam anlamıyla vatanın kendisinden bahsediyorum.

Askeri hamleler ekonomik çöküşü hızlandırıp halkın acılarını artıracak. Suriye lirasının nasıl çöktüğünü, inanılmaz hayat pahalılığının ne derecede yükseldiğini hep beraber gördük. İnsanlar yiyecek bulamıyor. Pandemi yüksek hızla yayılıyor.

Vatanımızdan geri kalanı kurtarmak için önümüzde büyük bir meydan okuma var. Bu sadece tüm Suriyelilerin ele ele vermesiyle gerçekleşebilir.

Rejimin çözüm yolunda iş birliği yapmasını bekliyor musunuz?

Umarım öyle olur. Rejimin Suriye'yi nerelere doğru sürüklediğini farketmesini umuyorum. Suriye'de şu an bir otorite yok. Ülkedeki askeri karar, Suriyelilerin elinden çıkmış durumda.

Suriye'de savaşın ya da barışın kararı Suriyelilere ait değil. Bu karar Suriye'de bulunan yabancı güçlerin elinde.

Suriyelilerin en geniş manevra alanı şu an siyasi çözüm yoludur. Bu yolun aktifleştirilmesi ise Suriyelilerin kararına bağlı. Biz siyasi çözümü, BM'nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde aktiflemeye hazırız. Bu, Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak ve tüm Suriyelilerin hak ettiği yeni başlangıç için önümüzdeki tek çözüm.

Askeri çözüm imkansızlığından bahsettiniz, geçen mart ayında Moskova'da Türkiye ve Rusya arasında varılan İdlib Ateşkesi Anlaşması'nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Anayasa Komitesinin amacına hizmet ettiğini düşünüyor musunuz?

Açık konuşmak gerekirse, dünyadaki ilişkiler ve çıkarlar çok karmaşık hale geldi ve Suriye meselesi artık sadece Suriyelilerin elinde değil. Mesele artık çok katmanlı. Üç katmanı olan top gibi. Dış katman uluslararası güçlerin hareket alanını temsil ettiğini düşünürsek, içeriye doğru bölgesel katman ve merkezde Suriyelilerin hareket alanını temsil eden bir nüve var.

Uluslararası katmanın çapı genişleyip daraldığı kadar, Suriyelilerin etki alanı o kadar genişliyor veya daralıyor.

Dolayısıyla, Suriye'de siyasi çözümün ilerleyebilmesi ve başarılı olabilmesi için bir uluslararası mutabakat şarttır. Ancak bu tek başına yeterli değil. Bir çözümün olabilmesi için bölgesel zeminde de bir mutabakat gerekli. Bu iki şartın yanı sıra Suriyelilerin de iyi niyetli çözüm çabaları ortada olacak ki gerçekten siyasi bir çözüme kavuşalım.

Ancak sahada şiddete yer olduğu müddetçe, siyasi çözümde yol katetmek mümkün olamayacak. Kapsamlı bir ateşkes anlaşması şarttır. Çünkü sahadaki yabancı güçleri de kapsayan kapsamlı bir ateşkes anlaşması olmadığı müddetçe bu güçlerin her biri, Suriyeli müttefikleriyle beraber sürekli etki alanını genişletme çabasında olacak.

Bu aktörlerin her biri, azami etki alanına ulaştığını düşündüğü anda kapsamlı bir ateşkes ve ardından siyasi çözüm mümkün olabilir.

Tüm bunlar askeri bir perspektiften doğrudur. Ancak siyasi perspektiften Suriyeliler bugün “müzakere masasına oturmaya hazırız” diyebilir ve siyasi çözümü aktifleştirebilir. Bu, diğer devletlerden bağımsız olarak Suriyelilerin siyasi iradesine bağlıdır. Rejim böyle bir adım için gerekli farkındalığa sahip mi? Maalesef böyle bir farkındalık yok.

Ne zaman tüm aktörlerin sahada azami etki alanına ulaştığını düşünürse o zaman kapsamlı ateşkes ve siyasi çözümde adım atılabilir dediniz? Şu an bu noktadan ne kadar uzak veya yakınız sizce?

Bence biz nüfuz savaşının son evresinde olduğumuzu düşünüyorum. ABD'deki başkanlık seçimleri burada belirleyici bir etkendir. Çünkü tüm oyuncular çok iyi biliyor ki, Washington bu aşamada askeri bir maceraya girmek istemeyecek. Bu rejimin ve arkasındaki müttefiklerinin sahadaki nüfuzunu genişletmek için bir motivasyon teşkil edebilir.

Türkiye, Soçi'de varılan mutabakatla ateşkes için çaba sarf etti. Ancak rejim, bu ateşkesi (idlib'e yönelik) son salırılarıyla ihlal etti.[Türkiye, Soçi'de varılan mutabakatla ateşkes için çaba sarf etti. Ancak rejim, bu ateşkesi (idlib'e yönelik) son salırılarıyla ihlal etti.]

Türkiye, Soçi'de varılan mutabakatla ateşkes için çaba sarf etti. Ancak rejim, bu ateşkesi (idlib'e yönelik) son saldırılarıyla ihlal etti. Ankara fiili olarak rejimi durdurabildi ve İdlib'i tamamen almasını engelledi. Moskova'da imzalanan protokol ile bir ateşkes uygulanabildi. Ancak bu kalıcı ve kapsamlı bir ateşkes değildir.

Türkiye savaş tehlikesinin farkında. Biz de çok iyi biliyoruz ki, Suriye'nin kuzeybatısında savaşın yada barışın kararı Rusya'nın elinde.

 

Türkiye savaşı ya da etki alanını genişletmek değil Soçi mutabakatının yeniden uygulanmasını istiyor. Bunun için Suriye'deki güçlerinin sayısını ve bu güçlerin kabiliyetlerini yükseltti.

Buradaki amaç, Rusya'nın İdlib'de savaş açmasını zorlaştırmak ve bu savaşın maliyetini yükseltmek. Yani, Moskova'yı caydırmak.

Ancak eğer karşı taraf pervasızlığı tercih edip ilerleme kararı alırsa, Ankara, milli güvenlik sınırlarının son noktasına kadar gelmiş olması nedeniyle, siyasi bir çözüme varılmadığı müddetçe bulunduğu bölgelerden geri çekilmeyecek. Dolayısıyla ortada bir askeri çatışma tehlikesi söz konusu. Bu, tüm uluslararası ve bölgesel aktörleri ilgilendiren bir tehlike.

Bu yüksek risk, aynı zamanda tüm aktörlerin siyasi çözüm yoluna gitmesi için bir motivasyon.

PYD-PKK güdümündeki SDG, Suriye'nin doğusundaki petrolü işlemek ve satmak amacıyla geçen günlerde bir Amerikan petrol şirketiyle anlaşma imzalayarak uluslararası kanunlara aykırı bir adım attı. Bu Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve siyasi çözüm çabalarını nasıl etkileyecek sizce?

Bence bu anlaşmaya hak ettiğinden daha büyük önem atfetmemek lazım. Bu anlaşma bir kere gayri meşru. Biz dahil olmak üzere hiçbir Suriyeli taraf, Suriye halkına yönelik uzun vadeli sonuçlar doğuracak hiç bir anlaşma yapma hakkına sahip değil. Biz şu an bir devrim süreci, geçiş süreci içindeyiz. Hiç kimsenin 20 veya 25 yıl vadeli sözde anlaşma yapamaz. İmzalayan taraf, söz konusu bölgelerde egemen aktör değil.

Kısa vadeli ve geçici olsa dahi yapılacak herhangi bir anlaşma, tüm Suriye halkının faydalanabileceği bir anlaşma olmalı. Suriye'de şu an, büyük kısmı çadırlarda yaşayan birden çok kez göç etmek zorunda kalan 4,5 milyon insan söz konusu kaynaklardan faydalanamıyor. Oysa ki bu insanlar da Suriyeli ve vatanın kaynaklarında payı var.

Sözde Suriye halkı adına bu anlaşmayı imzalayan tarafın böyle bir hakkı ve yetkisi yok.

Bu ayrıca, bu tarafın Suriye halkına yönelik niyetlerini ifşa ediyor. Silah gücüyle oldubittiler dayatmaya çalışan bir tarafla karşı karşıyayız.

Ben her zaman, Suriye halkının ve devriminin en büyük düşmanının, despotizm, yolsuzluk ve terör üçlüsü olduğunu söylüyorum. Despotizm, kendi varlığını terör ile gerekçelendiriyor, terör ise yolsuzluk yoluyla despotizmden besleniyor.

Ben bir Suriyeli olarak oturup araştırma yaptım. Bu anlaşmayı imzalayan Amerikan şirket kimdir diye. Akıl almaz gerçeklerle karşılaştım. Tam bir yolsuzluk ve kirli ilişkilerin olduğu bir şebekeyle karşı karşıyayız.

Rejimin garantörü Rusya'nın Anayasa Komitesine yönelik tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapıcı bir rol oynuyor mu?

Hakkaniyetli bir şekilde konuşacak olursak, BM'nin 2254 sayılı kararını uygulamak için öncelikle anayasa sepetinden başlama önerisi, Rusya'nın ortaya koyduğu bir görüştü. Moskova'nın bu önerisi, uluslararası ve bölgesel aktörler tarafından kabul gördü.

 

Tabii, bu yoldaki gelişmeler Rusya'nın ve rejimin tasavvur ettiği şekilden çok farklı oldu. Rejim, Anayasa Komitesi kurulurken istediği şartları empoze edemedi. Sonuç itibarıyla komite Suriye halkının kabul edebileceği bir biçimde kuruldu.

Rusya, Anayasa Komitesinin kurulması için çaba sarf etti ve muhaliflerin istediği değişiklikleri kabul etti. Her fırsatta bu komitenin aktifleştirilmesinden yana bir tavır takındı. Ancak, Moskova yine de yeteri kadar ağırlığını koymadı. Bunun nedeni, bu tarafların her zaman askeri yollarla daha fazla kazanım elde edebileceği inancı.

Moskova, sahadaki konumunu güçlendirerek masada istediklerini empoze edebileceğini düşünüyor. Bu düşünce, savaşın başından beri siyasi çözümü geciktiren faktör oldu. Bunun bedelini ise Suriye halkı ödedi. Oysa ki bu doğru bir strateji değil. Şöyle bir örnek vereyim; savaşın belli dönemlerinde Suriye'nin yüzde 60-70'ine yakını muhaliflerin elindeydi. Daha sonra bu rakam yüzde 10-11'lere kadar geriledi. Buna rağmen Anayasa Komitesi kurulduğunda bu oranın bir etkisi olmadı. Rejim, muhalefet ve sivil toplum kuruluşları komitede eşit derecede temsil edildi.

Yani askeri süreçle siyasi süreç bir birinden ayrıştı. Ancak rejim ve arkasındaki müttefikleri, hala bunu anlamıyor. Yine de ben inanıyorum ki Rusya, BM'nin 2254 sayılı kararının hayata geçirilmesi konusunda istekli bir ülke. Çözüm tasavvuru rejimin lehine olabilir. Ancak bu sonuçta bir müzakere süreci.

Biz nasıl ki Anayasa Komitesi kurulurken müzakere yoluyla bazı kazanımları elde edip komitenin kabul edebileceğimiz şekilde kurulmasını sağladıysak. Aynı şekilde 2254 sayılı kararın geri kalan kısımlarının hayata geçirilmesi konusunda da hem kararlı hem sabırlı olacağız.

Lübnan'ın Beyrut limanındaki patlama ve sonrasında meydana gelen hükümet karşıtı protestoların Suriye'ye yansımaları nasıl olacak?

Elbette bölgesel konjonktür birbirine bağlı. İstikrarsızlığın hüküm sürdüğü Lübnan, Suriye ve Irak arasında ortak bir gerçek var. Bu üç ülkede silah gücüyle nüfuzunu empoze edebileceğini düşünen bir ülke var.

Başat bir bölgesel aktör olma arzusunu, bilimsel alanda önderlik yaparak veyahut ticari ve kültürel ilişkiler ya da iyi komşuluk yoluyla değil, silah, ölüm ve yıkım gücüyle empoze etmeye çalışan bu taraf, bölgeyi ve söz konusu ülkeleri istikrarsızlaştırıyor.

Bu ülkenin, izlediği politikanın kendisine de zarar verdiğini anlaması gerek. Yaptırımlar nedeniyle ekonomisi çöküyor. Kaynaklarını halkının refahına, sağlığına ve eğitimine harcamak yerine diğer ülkelerin yıkımı için harcıyor. Artık bu ülkenin bölgedeki rolünü yeniden gözden geçirmesi, kendi sınırları içine çekilerek tekrar bölge ülkeleriyle yapıcı bir ilişki kurması gerekiyor.

Lübnan'daki tehlike bölgenin ötesine uzanacak sonuçlar doğurabilir. Lübnan'ın kaosa ya da iç savaşa sürüklenmesi, büyük bir sığınmacı dalgası anlamına geliyor. Bu özellikle Avrupa'nın milli güvenliğini ilgilendirebilecek bir konu.

Durum çok boyutlu ve ortadaki risk yüksek. Mantık olarak bu riskler siyasi çözüm yolundaki ciddiyeti artırması gerek.

Kamera: Serhan Sevin

Kurgu: Ünsel Ayhan Aybek

Suriye'de 9 yıllık savaşı sona erdirmek amacıyla diplomasi platformlarındaki girişimlerin son halkası; Anayasa Komitesi, 24 Ağustos'ta Cenevre kentinde müzakerelere kaldığı yerden devam edecek.

 

Rejim, muhalifler ve sivil toplum kuruluşlarının 50'şer üye ile temsil edildiği 150 kişilik komite, 3'üncü tur müzakerelerde Suriye'ye yeni bir anayasa tasarısını kazandırmak için çaba sarf edecek.

 

2019'un ekim ayında oluşturulduğu komite, anayasa yazma görevini üstlenecek çekirdek bir kadro da belirtmişti. Her taraftan 15'er kişi seçilerek 45 üyeden oluşan ve Yazım Kurulu adı verilen bu kadro, Kasım ayında düzenlenen 2'nci tur müzakerelerde gündem belirleme anlaşmazlığı nedeniyle somut bir ilerleme kaydedememişti.

 

Anayasa Komitesi'nin muhalif Eş Başkanı Hadi Bahra, TRT Haber'e verdiği mülakatta, Suriye'deki son durumla ilgili ve yapılması planlanan müzakereler hakkında son bilgileri verdi.

 

Suriyelilerin ülkelerinden geri kalanını kurtarmak için siyasi çözümden başka yolunun olmadığı belirten Bahra, bu konuda tüm Suriyelilerin ele ele verip iyi niyetli adımlar atması gerektiğini ifade etti.

 

İşte Hadi Bahra'ya yönelttiğimiz soru ve yanıtları...

Sıradaki Haber
Venezuela Devlet Başkan Yardımcısı COVID-19'a yakalandı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz