Suriye'de rejim güçleri tarafından ele geçirilen Halep kent merkezinin doğusunda kuşatma altında aylarca haberciliğe devam eden Amerikalı medya aktivisti Bilal Abdülkerim, Halep'te sivil halkın kuşatma altında yaşadıklarına ilişkin tanıklıklarını, tahliyelerin tamamlanmasının ardından değerlendirdi.
Hava saldırılarına ilişkin yazdığı haberlerden birini hiç unutamadığını belirten Abdülkerim, 6 katlı bir binanın bir anda moloz yığınına döndüğünü, üst üste yığılan katların arasında 10-11 yaşlarında bir erkek çocuğun bedeninin gördüğü anın hafızasına kazındığını söyledi.
Abdülkerim o anları, "Her yer toz içindeydi, herkes olay yerinde toplanmış ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gördüğümüz şey, parlak kırmızı bir damlaydı, kandı ve kanayan bir çocuğun bedeniydi. Beyaz baretliler geldiler, çocuğun bedenini çıkardılar. O bedenin o yığından çıkarılmasını hiç unutamayacağım. Bu yaşananları durdurabilecek, ama her nedense durdurmak için hiçbir şey yapmayan insanlara yönelik öfkem hiç dinmeyecek." diye anlattı.
"İnsanlar inançlarını hiç yitirmediler"
Kuşatma altındaki sivillerin tüm yaşananlara rağmen inançlarını yitirmediklerini belirten Abdülkerim, "İçinde bulundukları zor koşullara rağmen insanlar Allah'a inandılar. Akıllarını yitirmelerine engel olan şey; inançlarıydı. Aksi halde, içinde bulundukları koşullar içinde aldıkları ruhsal travmalar benim tanık olduklarımdan çok daha büyük olurdu." diye konuştu.
"Tahliye yapılmasaydı katliam olurdu"
Abdülkerim, "Eğer sivillerin tahliye edilmesi planlanmasaydı ne olurdu?" şeklindeki soruya, "Bombardımanın durdurulduğu gece Halep rejimin elindeydi. Muhalif güçler bastırılmıştı, bölgeyi alan Suriye ordusuna neredeyse karşılık veremeyecek durumdaydı. Elbette, içeride kalan herkes öldürülecekti ve bir katliam olacaktı. Tahliye kararının, Allahın izniyle tam zamanında alındığını düşünüyorum. Zaten her şey tamamen bombardımanda ortadan kaldırılmıştı. Geriye hiç bir şey kalmamıştı." yanıtını verdi.
"Halep'te olabildiğince uzun kalmam önemliydi"
Kendisinin kuşatma altındaki Suriyelilerle aynı koşullarda yaşadığını ve o sırada Halep'ten ayrılma şansının olmadığını belirten Abdülkerim, şöyle devam etti:
"Seçeneğim olduğundan değil ama, gerçek şu ki orada bulunmanın benim için önemli olduğunu düşündüm. Orada olabildiğince uzun kalmam önemliydi. Çünkü insanlara hala sivillerin kuşatma altında kaldığı haberlerini verebiliyordum."
"Halep'ten kamyonetin kasasında ayrıldım"
Halep'teki duruma ilişkin yaptığı haberler nedeniyle arandığı için iki meslektaşıyla bölgeden gizlice ayrıldıklarını anlatan Abdülkerim, "Bir aileyle birlikte bir kamyonetin arkasında ayrılmaya karar verdik. Kar yağıyordu, dondurucu bir soğuk vardı ve dışarıyı görebileceğimiz bir pencere yoktu. Arkada battaniyelerin altında saklandık. 15 saatlik bir yolculuktu." dedi.
Abdülkerim, yolda bir Rus askerin araçlarını durdurduğunu, ancak kamyonetin sürücüsünün 7 kişi bulunan araçta 4 kişinin olduğunu söylemesi sayesinde yakalanmadıklarını anlattı.
"Maaş için değil, ahlaki değerleriniz için gelin"
Suriye'de haber yapmak isteyen gazetecilere tavsiyelerde bulunan Abdülkerim, "Bu, ne tür bir gazetecilik yaptığınıza bağlı. Eğer haftalık ya da aylık maaş aldığınız için gazetecilik yapıyorsanız, 'Buna değmez, gelmeyin. Çok tehlikeli.' derim. Ama eğer insanlara kimi desteklemeleri ya da desteklememeleri konusunda doğru karar vermelerini sağlayacak bilgileri aktarmak için haber yapma sorumluluğunu taşıyorsanız, kameranızı alıp gelin." diye konuştu.
"Obama ve Trump arasında fark yok"
DEAŞ'ın terör örgütü olduğuna dair en ufak şüphe olmadığı belirten Abdülkerim, "Amerikan hükümeti ve müttefiklerinin, Beşşar Esed'in öldürdüğü insanların sayısının binde birini bile öldürmemiş bu grupları ahlaki nedenlerle ortadan kaldırmaya kalktığı fikrine beni ikna edemezsiniz. Bunu ciddi şekilde düşünmeliyiz. Bence Trump, Clinton ve Obama arasında hiç fark yok ve olmayacak. Suriyeliler de böyle düşünüyor." dedi.