Beşşar Esed rejiminin 4 Nisan 2017'de kimyasal silah saldırısı düzenlediği İdlib'in Han Şeyhun ilçesinde, 100'den fazla sivil hayatını kaybetti. Katliamdan sonra da rejim ve destekçilerinin yoğun saldırılarına maruz kalmaya devam eden ilçenin sakinleri, İdlib'in kuzeyinde, Suriye-Türkiye sınır hattındaki kamplara sığındı.
Rejim, Astana anlaşmaları ve Soçi mutabakatını hiçe sayarak 2019'un mayıs ayında başlattığı kapsamlı operasyonda, Han Şeyhun'u tümüyle ele geçirdi.
Han Şeyhun'dan göç eden siviller, kimyasal katliamın 3. yılında topraklarının rejim tarafından ele geçirilmiş olması nedeniyle üzüntülerinin katlandığını söylüyor.
Han Şeyhunlu Muhammed Ebu Ahmed, katliam gününü şöyle anlattı:
"Sabahın erken saatlerinde, 07.30 sıralarında uçak sesiyle uyandık. Yarım saat - 45 dakika sonra insanlar yollarda hayatlarını kaybetmiş bir şekilde yatıyordu."
Han Şeyhun'a kimyasal saldırı düzenlendiğini duyduktan sonra caddeye çıktıklarını söyleyen Ebu Ahmed, "Kadınlar, çocuklar dışarı çıkmışlar. Evlerinde ölenler de olmuştu. Akıl almaz bir şeydi. Katliam... Sivil Savunma ekipleri yaralıları hastaneye sevk ediyordu" ifadelerini kullandı.
"Cesetler birbirinin üzerindeydi"
Telsizlerden kimyasal silah saldırısı yapıldığı yönünde anons duyduğunu aktaran Ebu Ahmed, şöyle devam etti:
"2 saat bekledikten sonra insanlar halen caddede yatıyordu. Kimse kaldırmamıştı. Kurtarmaya gelenler de (gazdan) etkilenerek yerde yatıyordu. Sivil Savunmadan da etkilenenler vardı. Sağlık noktasına benzer bir yer vardı. Cesetleri gördük. Cesetler birbirinin üzerindeydi. Ayak basacak yer yoktu. Gördüğüm manzarayı akıl hayal edemezdi."
Ebu Ahmed, Han Şeyhun'un rejim güçleri tarafından işgal edildiğini belirterek, "Tamamen yıkılmış. Her şeyi yaktılar, insanları, evleri, ağaçları... Caddeler bomboş çünkü merhametleri yok. Han Şeyhun, harabeye dönüşmüş. Akıl almaz bir şey. Han Şeyhun sakinleri dağıldı. Kamplara geldik, çadır kurduk. Dört duvar ördük burada. Çocuklarla yaşamaya başladık. Bir gün evimize, mahallemize geri dönmeyi istiyoruz. Komşularımıza kavuşmayı istiyoruz" diye konuştu.
"Hepsi arkadaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız"
Bir diğer Han Şeyhunlu Ahmed Ebu Diyab da 3 yıl önce yaşanan kimyasal katliamı hiçbir zaman unutmadıklarını söyledi.
Ebu Diyab, "Saldırı anında uyuyorduk. Uçak sesi duyduk, dışarı çıktık. Fırın civarına hava saldırısı düzenlenmişti. Bir anda sarı bir duman yükseldi, toz gibi. Sonra ambulanslar olay yerinde yaralıları taşıdı. Çığlıklar duyduk" dedi.
İlk yardım ekibinin de yaralıları kurtarmaya çalışırken saldırıdan etkilendiğini belirten Ebu Diyab, şunları anlattı:
"Herkes bir tarafa koşuyordu; 'Kimyasal saldırı düzenlendi' diye bağırıyordu. Olay biraz yatıştıktan sonra olay yerine gittim. Kız kardeşimin, kuzenlerimin, dedemin evleri de fırın civarındaydı. Gazın kokusundan gözlerim yanıyordu. Kendimi boğulacak gibi hissediyordum. Allah’a hamdolsun ki çok az etkilendim. Çünkü motosikletle olay yerine gelmiştim. Hemen geri döndüm. Olay yerine ulaşamadım. İnsanlar 'klor' diye bağırıyordu."
Ebu Diyab, "Ölen insanları hatırlıyoruz. Gazdan etkilenenleri... Hepsi arkadaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız" diye konuştu.
Katliamın sorumlusu yargılanmadı
Birleşmiş Milletler (BM) ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün oluşturduğu ve Suriye'de kimyasal silah kullanımını soruşturan ortak soruşturma misyonu, 6 Eylül 2017'de Han Şeyhun'da sarin gazı kullanıldığını, 27 Ekim 2017'de de saldırının rejim tarafından düzenlendiğini teyit etmişti.
Bu kararlar, Beşşar Esed yönetiminin uluslararası hukuk nezdinde savaş suçu işlediğini ortaya koymuş olsa da katliamın sorumlularının Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) yargılanmasının yolunu açamamıştı.
Suriye, UCM üyesi olmadığı için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK), rejimi bu mahkemeye sevk etmesi gerekiyordu ancak Rusya, veto yetkisini kullanarak bu sürecin önünü tıkamıştı.