Orta Doğu’nun küçük ve doğal kaynaklar bakımından fakir ülkelerinden Ürdün’de bir süredir Kral 2’nci Abdullah’ın üvey kardeşi Prens Hamza üzerinden başlayan bir kriz yaşanıyor.
Washington Post gazetesinde çıkan bir haberin ardından dünyanın da duyduğu krize, ülkeyi yöneten Haşimi Hanedanı üyeleri, istihbarat ve ordunun da katılımıyla çözüm bulunmuşa benziyor. En azından ana aktörlerin basına yansıttıkları kadarıyla Prens Hamza, Kral Abdullah’a bağlılığını deklare ettiği bir tutum içerisinde.
İki hanedan üyesi arasında yaşanan krizin detaylarına girmeden önce Ürdün’ü bir asırdır yöneten Haşimi ailesi ve hanedanı hakkında bilgi vermekte fayda var.
Esasen bugün Suudi Arabistan toprakları olan Hicaz’da varlıklarını sürdüren Haşimiler, Birinci Dünya Savaşı’nın akabinde Ürdün, Suriye ve Irak’ta da varlık göstermeye başladı.
1856’da Mekke’de doğan ve bizim “Şerif Hüseyin” olarak bildiğimiz Hüseyin bin Ali, dünyadaki milliyetçilik akımlarından etkilenip Arap milliyetçiliği yapmaya başlayınca dönemin Osmanlı yönetimi tarafından göz hapsine alınmak üzere İstanbul’a getirildi. Ancak Şerif Hüseyin’in ev hapsi uzun sürmedi.
Bir süre sonra Arabistan’a dönen Şerif Hüseyin İngilizlerle iş birliği yaparak Osmanlı'ya karşı kabileleri örgütledi ve büyük bir Arap Devleti kurma mücadelesine girişti. Ancak Şerif Hüseyin’in istekleri, Osmanlı'ya karşı iş birliği yaptığı İngilizler tarafından kabul edilmedi.
Arabistan bölgesindeki ikinci büyük kabile olan Suudlar, Hicaz bölgesinde devlet kurma konusunda İngilizlerle anlaştı.
Ancak İngilizler, Şerif Hüseyin ve oğullarından vazgeçmiş değildi. O dönem İngilizler adına Orta Doğu’da etkin isimlerden “Çöl Kraliçesi” olarak bilinen Gertrude Bell, Hüseyin’in oğullarını bölgede kurulacak yeni devletlerin yönetiminde değerlendirmeye karar verdi.
(İngiliz gezgin Gertrude Bell ve o döneme ışık tutun mektupları için bakınız.)
Şerif Hüseyin’in oğullarından Abdullah bugünkü Ürdün’e, diğer oğlu Faysal da önce Suriye, ardından Irak’a kral yapıldı.
Suriye’ye kral olan Faysal’dan da biraz bahsetmek gerekiyor. Faysal, Suriye’ye kral yapıldıktan sonra ülkede başlayan bir ayaklanma sonucunda soluğu Irak’ta aldı ve Irak Kralı oldu.
Ancak 1933’te ameliyat olmak için gittiği İsviçre’den cenazesi döndü. Yerine geçen oğlu Gazi de bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Irak’ta başlayan 2’nci Faysal dönemi ise 1958’de gerçekleştirilen bir darbe ile son buldu. Faysal ve ailesi öldürüldü.
1921’de Ürdün Kralı olan Abdullah ise 30 sene hüküm sürdü. O dönem kendisine bağlı Batı Şeria’nın yanında Filistin’in tamamına hakim olma isteğini hep sürdürdü.
Abdullah, 1948 Arap-İsrail Savaşı'nda diğer Arap devletleriyle birlikte İsrail karşısında büyük bir hezimet yaşadı.
Nihayetinde de 1951’in temmuz ayında Kudüs’e gerçekleştirdiği bir ziyaret sırasında öldürüldü.
Kral 1. Abdullah’ın ardından yerine oğlu Talal geçti ancak akıl sağlığı sorunları yaşayan Talal, tahtta fazla kalamadı.
Yerine geçen oğlu Hüseyin, ülkeyi 1999 yılına kadar yönetti. Kral Hüseyin dönemi bugünkü modern Ürdün’ün iç ve dış politikasının oluştuğu, ete kemiğe büründüğü bir dönem olarak adlandırılabilir.
Özellikle Arap-İsrail Savaşlarındaki tutumu, ülkedeki Filistinlilerle girdiği mücadeleler ve İsrail’le yaptığı barış anlaşması, dönemin en belirgin hadiseleri.
Kral Hüseyin’in dış politikadaki en önemli krizini 1967’deki İsrail ile Arap devletleri arasındaki ve “6 gün Savaşları” olarak adlandırılan savaşta yaşadı.
İsrail, Haziran 1967’de ani bir baskınla Mısır, Ürdün ve Mısır’a savaş açtı. Arapların hezimetiyle sonuçlanan savaş sonucunda Mısır Sina’yı, Ürdün Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni, Suriye de Golan Tepeleri'ni İsrail’e kaybetti.
Ürdün kontrolündeki Filistin bölgesinin İsrail işgaline uğraması, ülke iç siyasetinde taşların oynamasına neden oldu.
1948’deki savaş sonrasında ve Filistinlilerin Nekbe (Büyük Felaket) olarak adlandırdığı hadiseyle binlerce Filistinli komşu ülkelere göç etmek zorunda kalmıştı. Filistinli mültecilerin en fazla gittiği ülkelerin başında Ürdün geliyordu. Öyle ki, ülke nüfusunun yarısından fazlasını Filistinliler oluşturuyordu.
Batı Şeria’nın kaybedilmesinin ardından Ürdün’de karargah kuran Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), ülke içinde İsrail karşıtı eylemler düzenlemeye başladı. Bu durum Kral Hüseyin ile FKÖ’nün arasının açılmasına yol açtı.
Tarihte "Kara Eylül" olarak adlandırılan ve Ürdün güçleri ile FKÖ üyeleri arasında 27 Eylül 1970’te başlayan ve belirli aralıklara 17 Temmuz 1971’e kadar devam eden çatışmalarda, çoğunluğu sivil olmak üzere 4 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Bu çatışmaların ardından FKÖ'nün merkezi, Ürdün’den Lübnan’a taşındı.
Filistinlilerle yaşanan bu olayların ardından her ne kadar tarihi ilişkileri korumak istese de Kral Hüseyin, İsrail ile Araplar arasında yaşanan savaşlara doğrudan müdahil olmaktan kaçındı.
1973’te Mısır ve Suriye’nin eş zamanlı başlattığı İsrail saldırılarına artan baskılar sonucu katılmak zorunda kaldı.
Kral Hüseyin, o dönem görev yapan İsrailli yetkililerin daha sonra yazdığı hatıratlara veya verdikleri röportajlara göre, İsrail’le diplomasi kanallarını sürekli açık tutmuştu.
Ülke içindeki Filistinlilerin varlığı İsrail’le açık diplomatik ilişkiler kurmasına bir süre daha müsaade etmese de Kral Hüseyin, istihbarat örgütleri aracılığı ile İsrailli yetkililerle iletişim kanallarını 1994’te imzalanan Vadi Arabe Barış Anlaşması'na kadar açık tuttu.
Vadi Arabe Anlaşması
Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın 1973’teki savaşın ardından işgal altındaki Kudüs’ü ziyaret etmesi ve Mart 1979’da Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Barış Anlaşması, Ürdün ve Suriye’nin İsrail karşısında yalnız kalmasına neden oldu.
Bu dönemde Ürdün, İsrail’le doğrudan bir askeri çatışmaya girmekten uzak durdu. Kral Hüseyin Arap devletleriyle, İsrail’e karşı daha çok diplomatik alanda bir arada durmaya çalıştı.
Ürdün nihayetinde 26 Ekim 1994’te ABD gözetiminde İsrail’le Vadi Arabe Barış Anlaşması'nı imzaladı.
Ülkeyi 47 yıl bilfiil yönetin Kral Hüseyin’in Ürdün’ün bugünkü iç ve dış politika dinamiklerine etkisi tartışmasız bir gerçek. Esasen, Haşimi Hanedanı içerisinde bugün yaşanan hadiselerde de onun etkisini görmek mümkün.
Bunları anlamak için de çok genç yaşta Kral olan Hüseyin’in eşleri ve çocuklarına bakmak gerekiyor.
Kraliçe Dina
Kral Hüseyin ilk evliliğini İstanbullu Çerkes bir aileden gelen ve İngiltere’de eğitim almış Kraliçe Dina ile yaptı ancak evlilikleri 3 yıl sürdü. Hüseyin’in Dina’dan Alia isimli bir kızları oldu.
Prenses Muna
İkinci evliliğini asıl ismi Tony Gardiner olan bir İngilizle yapan Kral Hüseyin, 11 yıl evli kaldı. Muna, kraliçe ilan edilmedi.
Prenses Muna, Ürdün Kralı 2’nci Abdullah’ın annesi.
Kraliçe Aliye
Kral Hüseyin’in üçüncü karısı olan Aliye, 4 yıl boyunca Ürdün Kraliçesi oldu ve bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. Bu evlilikten de Prenses Haya dünyaya geldi.
Kraliçe Noor
Asıl adı Elizabeth Halaby olan Kraliçe Noor’un annesi Amerikalı, babası ise Hristiyan Arap’tı. Kral Hüseyin’le evlendikten sonra Müslüman oldu ve “Hüseyin’in nuru” anlamına gelen “Nur’ul Huseyn” adını aldı.
Kral Hüseyin’in bu evliliğinden, halihazırda çokça gündemde olan Prens Hamza dünyaya geldi.
Kral Hüseyin döneminde Veliaht krizi
Kral Hüseyin, 1999’da ABD’de kanser tedavisi görmeye başlamıştı. Kral’ın kanser tedavisini yarıda kesip ülkeye dönmesi ülkede her şeyi değiştirdi.
Kral Hüseyin’in kardeşi Hasan uzun bir süredir Veliaht Prens olarak görev yapıyordu. Prens Hasan sert mizacı ile biliniyordu.
Kendisinden sonra ülkeyi kimin yöneteceği konusuna çözüm bulmak için tedavisini yarıda kesip Ürdün’e döndüğü söylenen Kral Hüseyin, kardeşi Hasan’ı veliaht prenslikten azledip yerine oğlu Prens Abdullah’ı atadı.
Esasen Kral Hüseyin'in, Kraliçe Noor’dan olan oğlu Hamza’dan “Gözümün Nuru” olarak bahsettiği rivayet ediliyor. Kraliçe Noor’un, Kral'ın ölümüne kadar yanında olması da Hamza’nın Veliaht Prens olması beklentilerini artırdı ancak yaşının genç olması ve tecrübesizliğinin buna engel olduğu iddia edildi.
İngiliz bir anneden doğan Veliaht Prens Abdullah, 1999’da babasının vefatının ardından Ürdün Kralı oldu.
Ürdün'deki son kriz nedir?
Kral Hüseyin’in küçük oğlu Prens Hamza, babasından sonra kral olan 2’nci Abdullah’ın dönemine Veliaht Prens olarak başladı.
Ancak Kral Hüseyin’in amcası Prens Hasan’a yaptığı gibi Kral Abdullah da oğlu Hüseyin’i 2004’te Veliaht Prens atadı.
Uzun bir süre ağabeyinin iktidarına ses çıkarmayan Hamza, son yıllarda yönetime yönelttiği eleştirilerle ön plana çıkıyordu. Özellikle ülkede süregelen ekonomik kriz, Prens Hamza’nın dikkatini çektiği en önemli konuların başında geliyordu.
İşte, Ürdün’deki Prens Hamza krizi tüm bu yaşananların üzerine geldi.
Ülkedeki krizi dünyaya ilk duyuran ABD merkezli Washington Post gazetesiydi. Gazete, eski Veliaht Prens Hamza bin Hüseyin ve 20 kişinin "ülkenin istikrarına tehdit olduğu gerekçesiyle" gözaltına alındığını iddia etti.
Bin Hüseyin'in gözaltına alındığı ve başkent Amman'daki sarayında gözetim altında tutulduğu öne sürülürken, Ürdün Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ahmed el-Huneyti ise Prens Hamza'nın gözaltına alınmadığını ancak kendisinden ülkenin güvenliğine zarar verebilecek faaliyetlerini durdurmasının istendiğini açıkladı.
Peki, geçtiğimiz pazar günü dünyaya duyurulan olayda şu ana kadar neler yaşandı?
Olayın duyurulmasının akabinde Hamza bin Hüseyin, avukatı aracılığıyla İngiliz yayın kuruluşu BBC'ye gönderdiği video kaydında ev hapsine alındığını duyurup yönetimi "yolsuzluk ve beceriksizlik" ile suçladı.
Ancak olayla ilgili en net açıklamalar Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi’den geldi.
Safedi, yapılan soruşturma neticesinde bin Hüseyin ile gözaltına alınan diğer kişilerin, ülkenin güvenlik ve istikrarını hedef alan faaliyet ve çalışmalarda bulundukları sonucuna ulaştıklarını aktarırken, ülkeyi hedef alan bu faaliyetlerin dış güçlerle koordinasyon halinde gerçekleştirildiğini belirtti.
Ürdün Genelkurmay Başkanı'nın, bin Hüseyin'den "ülkenin güvenliğini hedef alan faaliyetlerini durdurmasını" talep ettiği ancak buna olumlu yanıt alamadıklarını anlatan Safedi, eski Veliaht Prens'e kanunlar çerçevesinde ve Haşimi Kraliyet ailesi içinde muamelede bulunulacağını dile getirdi.
Bin Hüseyin'in liderliğini yaptığı olay kontrol altına alındı.
Safedi, Prens bin Hüseyin'in liderliğini yaptığı faaliyetlerin tamamıyla kontrol altına alındığı ve ülkenin güvenlik ve istikrarını hedef alan bir planın başarısızlığa uğratıldığını vurguladı.
"Yabancı bir istihbarat, bin Hüseyin'in eşiyle irtibata geçti"
Safedi, yabancı bir istihbarat teşkilatının, uçakla yurt dışına çıkmaları için bin Hüseyin'in eşiyle irtibata geçtiğini de söyledi.
Hafta sonu gözaltına alınan kişi sayısının 14 ile 16 arasında olduğunu aktaran Safedi, ordudan komutanların gözaltına alınması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, bilakis soruşturmayı bu güçlerin yürüttüğünü işaret etti.
Kraliçe Noor: Masumlar için dua ediyorum
Kriz devam ederken Prens Hamza'nın annesi Noor el-Huseyn'den de açıklama geldi. Kraliçe, sosyal medya sitesi Twitter'dan yaptığı paylaşımda, "Şeytani iftiranın kurbanlarının galip gelmesi için" dua ettiğini söyledi.
Praying that truth and justice will prevail for all the innocent victims of this wicked slander. God bless and keep them safe.
— Noor Al Hussein (@QueenNoor) April 4, 2021
Prens Hamza’dan açıklama
Gerilimin merkezindeki isimlerden Prens Hamza ise sosyal medya platformlarında yayımlanan yeni ses kaydında, içinde bulunduğu durumun biraz zor olduğunu, korumalarının çekildiğini ve Genelkurmay Başkanı Ahmed el-Huneyti'nin gelerek güvenlik güçleri adına kendisini tehdit ettiğini savundu.
"Gerginliği tırmandırmamak için şu an bir şey yapmak istemiyorum. Ancak evden çıkmama, sosyal medyada paylaşımda bulunmama ve aile dışında insanlarla iletişim kurmama yönündeki talimatlarına uymayacağım."
Kriz duruluyor
Prens Hamza’nın bu sözlerinin ardından Ürdün Kralı 2. Abdullah, eski Veliaht Prens Hamza bin Hüseyin meselesiyle ilgilenmesi için amcası Hasan bin Tallal'ı görevlendirdi.
Eski Ürdün Kralı Hüseyin'in kardeşi Hasan bin Tallal, 1999 yılında kardeşinin ölümünden 3 hafta önce veliaht prenslikten alınmış ve yerine Kral 2. Abdullah tayin edilmişti.
"Kendimi Kral’ın ellerine bıraktım"
Kral Abdullah’ın amcasını devreye sokmasının ardından Kraliyet Divanı'ndan bir açıklama geldi.
Açıklamaya göre, Prensler Haşim bin Hüseyin, Tallal bin Muhammed, Gazi bin Muhammed ve Raşid bin Hasan, Kral 2. Abdullah'ın amcası Hasan Bin Tallal'ın evinde Prens Hamza bin Hüseyin ile bir araya geldi.
Prens Hamza burada imzaladığı mektupta, "Kendimi Kral'ın ellerine bıraktım. Babalarımız ve dedelerimizin ahdi üzerine kalacağım" ifadelerini kullandı
Krize dair iddialar ve tepkiler
Prens Hamza krizinin başlamasının ardından Ürdün ordusunun ilk olarak İsrail’e ülkede her şeyin kontrol altında olduğu mesajı ilettiği iddia ediliyor.
İsrail’e yönelik bir iddia da ABD merkezli haber sitesi Axios’tan geldi. Site, İsrailli iş insanı Roy Shaposhnik'in Prens'e yardım ettiği ve İsrail istihbarat teşkilatı Mossad’a yakın olduğunu ileri sürdü. İş adamı yardım iddialarını doğrularken, Mossad’a yakınlık iddialarını reddetti.
Ürdün Dışişleri Bakanı Saferi’nin yabancı istihbarat servisi iddialarında kimi kastettiği bilinmiyor.
Ancak gözaltına alınan kişilerin bazı devletlerle ilişkileri üzerinde iddialar söz konusu.
Bu konudaki en önemli iddia yine Washington Post gazetesinden geldi. Gazete, üst düzey bir istihbarat yetkilisine dayandırdığı haberde, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı bin Ferhan başkanlığında bir heyetin, eski Kraliyet Divanı Başkanı Basım İbrahim Avadallah'ın serbest bırakılmasını talep etmek için Ürdün'e gittiğini öne sürdü.
Eski Ürdün Maliye Bakanı olan Avadallah, 1990'lı yıllar ve 2000'li yılların başında ülkenin ekonomisine yön veren kişi olarak biliniyor.
Avadallah’ın son yıllarda ise Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a danışmanlık yaptığı iddia ediliyor.
Özellikle Batı gazetelerinde yer alan bu iddiaları Suudi Arabistan reddederken, Kral Abdullah ve Ürdün ile dayanışma içerisinde olduklarını duyuruyor.