NDTV kanalında yer alan habere göre, ülkedeki vaka sayısı 473 binin üzerine çıkarken, salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 15 bine yaklaştı.
Ülkede 10 Haziran'da COVID-19 vaka sayısı 275 bini, salgın dolayısıyla hayatını kaybedenlerin sayısı ise 7 bin 500'ü aşarken, son 2 haftada vaka sayılarında neredeyse 200 bin, yaşamını yitirenlerin sayısında ise 2 kat artış gözleniyor.
COVID-19 vaka sayıları Delhi Ulusal Başkent Bölgesi'nde ve ülkenin finans başkenti Mumbai'de 70'er bini geçerken, söz konusu yerlerdeki toplam vaka sayısı tüm ülkenin neredeyse 3'te 1'ine denk geliyor.
COVID-19 görülen ülke ve bölgelerdeki yeni vakalara ilişkin güncel verilerin derlendiği "Worldometer" internet sitesine göre, Hindistan, ABD, Brezilya ve Rusya'nın ardından salgından en çok etkilenen 4'üncü ülke konumunda bulunuyor.
Yatak ve solunum cihazı sıkıntısı
Mumbai ve Yeni Delhi'deki hastanelerde yatak ve solunum cihazı sayısı "alarm" veriyor.
ABD menşeli dış politika dergisi Foreign Policy'de yer alan habere göre, 14 Haziran itibarıyla Mumbai’de 17 yoğun bakım ünitesi ve 12 solunum cihazı, Delhi Ulusal Başkent Bölgesi'nde de 62 yoğun bakım ünitesi ve 26 solunum cihazı kullanılabilir durumdaydı.
14 Haziran'da Yeni Delhi'nin çeşitli noktalarında COVID-19 hastaları için uygun hale getirilen 500 tren vagonu ile şehre 8 bin ek yatak sağlandı. Şehirdeki yatak kapasitesinin artırılması için çalışmalar sürüyor.
Delhi Başbakan Yardımcısı Manish Sisodia, 9 Haziran’da yaptığı açıklamada, ülkenin başkentinde temmuz sonunda 550 binin üzerinde vaka görülebileceği uyarısında bulundu.
Delhi Başbakanı Arvind Kejriwal de 10 Haziran'da yaptığı açıklamada, başka eyaletlerden gelen hastalarla birlikte başkentte temmuz sonunda 150 bin hastane yatağına ihtiyaç olacağını söyledi.
Salgın kırsala yayılıyor
Milyonlarca göçmen işçinin büyük şehirlerden kırsaldaki memleketlerine dönmesi, söz konusu bölgelerdeki vaka sayılarında artışa yol açtı.
Times of India gazetesindeki habere göre, çok sayıda göçmen işçinin geri döndüğü Bihar, Assam, Charkhand, Odişa ve Uttar Pradeş eyaletlerinde vakalara ilişkin keskin artışlar yaşanıyor.
Ülkedeki en yoksul 112 kırsal bölgenin 98'inde COVID-19 vakaları görüldü.
Dünya Bankası verilerine göre 1 milyar 353 milyonluk Hindistan'da nüfusun yüzde 65,97'si kırsal bölgelerde yaşıyor. Bu bölgelerde sağlık altyapısının büyük şehirlere göre güçlü olmaması ise kaygıya neden oluyor.
Malarya ve dang humması faktörü
Hint basınına, vatandaşların dolu olan hastanelerden geri çevrildiğine ilişkin çok sayıda haber yansıdı.
Bu ayın başında Yeni Delhi'de 8 aylık hamile bir kadın 6 hastaneden geri çevrilmiş ve yaklaşık 15 saat süren koşuşturmanın sonucunda ambulansta hayatını kaybetmişti.
Mumbai'de 13 Haziran'da 68 yaşındaki bir kadın sağlık yetkililerinin solunum cihazı ayarlayamadığı gerekçesiyle yaşamını yitirdi.
COVID-19'un yanı sıra haziran ile eylül arasında etkili muson yağmurlarıyla dang humması ve malarya hastalıklarında da artışların görülmesi Hindistan sağlık sistemi için bir başka endişe kaynağı. Geçen yıl ülkede 334 bin malarya ve 136 bin dang humması vakası görüldü.
Öte yandan ülkede COVID-19 test sayılarının nüfusa oranla az olması salgının gerçek durumuna ilişkin soru işaretlerine yol açıyor. İstatistiksel veriler sunan "Our World in Data" internet sitesine göre, Hindistan’da her bin kişi başına 4,66 test yapılıyor. Bu sayı Rusya'da 111,8 iken, İtalya'da 79,91.
"Hindistan'da farklı COVID-19 tepe noktaları yaşanabilir"
Princeton Üniversitesi Çevre Enstitüsü öğretim üyesi ve Washington merkezli Hastalık Dinamikleri, Ekonomisi ve Politikaları Merkezi (CDDEP) Kurucusu ve Direktörü Ramanan Laxminarayan, Hindistan’da hızla artan COVID-19 salgınına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Laxminarayan, vakalar artmaya devam ettiği sürece salgının tepe noktasına ulaşmasının mümkün olmadığını belirterek, Hindistan’da salgına ilişkin sadece bir tepe noktası görüleceğinden emin olmadığını kaydetti.
Salgının çeşitli eyaletlerde farklı zamanlarda tepe noktasına ulaşabileceğine dikkati çeken Laxminarayan, "Hastalığın ülkeye ilk girdiği Maharaştra ve Delhi Ulusal Başkent Bölgesi gibi yerlerde salgının ülkenin geri kalanından daha erken tepe noktasına ulaşması muhtemeldir." dedi.
Laxminarayan, Hindistan’ın salgına karşı hazırlanmak için çok zamanı olduğuna işaret ederek, sistemden gelen olağanüstü talepler dolayısıyla yatak ve solunum cihazı açısından sıkıntıların devam ettiğini söyledi.
Doktor ve hemşirelerin de aralarında bulunduğu tıp personelinin yetişmesinin birkaç ay gibi kısa sürede mümkün olmayacağını vurgulayan Laxminarayan, "Bu sebeple Hindistan mevcut tıp personeli kapasitesiyle en iyisini yapmak zorunda kalacak." dedi.
"Vakaların düşük olduğu bölgelerde salgına iyi hazırlanmalı"
Laxminarayan, erken sokağa çıkma yasağı önleminin sistemin salgına karşı hazırlanması için yardımcı olduğunu ifade ederek, sokağa çıkma yasağı olmasaydı ülkede bugün görülen yüksek vaka artışlarının Hindistan'ın henüz hazır olmadığı nisan sonlarında gerçekleşeceğini kaydetti.
Daha fazla sokağa çıkma tedbirinin bir faydası olmayacağını dile getiren Laxminarayan, "En iyi yapacağımız şey vakaların hala düşük olduğu yerlerde (salgına karşı) en iyi şekilde hazırlanmak. Delhi ve Mumbai'deki mevcut durumun ülkenin geri kalanında tekrar etmesini istemeyiz." şeklinde konuştu.
"Daha fazla test yapılması gerekiyor"
İleriye dönük olarak daha fazla test yapılması gerektiğinin altını çizen Laxminarayan, ölüm oranlarının düşük olmasını sağlamak için yaşlıların ve ek hastalıkları bulunanların erken teşhis edilmesinin önemli olduğunu söyledi.
Laxminarayan, Hindistan’a ilişkin en kötü senaryonun Meksika ve Brezilya gibi ülkelerde görülen kontrolsüz yayılmanın neden olduğu tek bir ulusal tepe noktası olduğunu belirterek, Hindistan’ın büyüklüğü göz önüne alındığında bu durumun yüksek düzeyde vaka ve ölüm oranıyla sonuçlanabileceğine işaret etti.