İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Twitter hesabından paylaştığı video mesajda, Çin'in son yıllarda 1984'te imzalanan Çin-İngiltere Ortak Deklarasyonu'nda, bölgenin devrinden sonra temel hak ve özgürlükler ile bağımsız idari ve hukuki yapısının korunmasına ilişkin taahhüdünü yerine getirmediği belirtti.
Çin hükümetinin, Ortak Deklarasyon'da "tek ülke, iki sistem" ilkesine bağlılığını bildirdiği, bunun görünürde bazı değişiklikler olsa da modern Hong Kong'un temellerinin bozulmayacağına yönelik bir güvence olduğunu ifade eden Jonhson, şu ifadeleri kullandı:
"Uzun süre aslında böyle oldu. Fakat Çin'e devrinin 25. yıl dönümünde, Pekin'in son zamanlarda yükümlülüklerini yerine getirmeyi başaramadığı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bu tutum Hong Kongluların haklarını ve özgürlüklerini, bölgenin süregelen ilerlemesini ve refahı tehdit ediyor."
"Hong Kong'dan vazgeçmiyoruz"
Johnson, bu sebeple İngiliz Ulusal Denizaşırı Pasaportu (BNO) sahibi Hong Konglulara İngiltere'de yerleşme imkanı tanıdıklarını belirterek "Sonuçta İngiltere, ifade, toplantı ve örgütlenme özgürlüklerine saygı gösterilen, insanların bu yüzden suçlanmadığı bir yer. Bu yüzden bugüne dek 120 bine yakın Hong Konglunun ve ailelerinin bu yolu tercih etmiş olması şaşırtıcı değil." ifadesini kullandı.
Hong Kong'un devrinin yas değil, kutlama vesilesi olduğu bir gelecek dilediğini ifade eden Johnson, "Hong Kong'dan vazgeçmiyoruz. 25 yıl önce bu bölgeye ve insanlarına bir söz verdik ve sözümüzü tutuma niyetindeyiz. Hong Kong'un bir kez daha Hong Kong halkı tarafından Hong Kong halkı için yönetilmesi adına Çin'in yükümlülüklerine uymasını sağlamak için elimizden geleni yapacağız." değerlendirmesinde bulundu.
"Hong Kongluları, söz verdikleri haklardan yoksun bıraktılar"
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken da yayımladığı yazılı açıklamada, Hong Kong'un Çin'e devrinin 25. yılının "tek ülke, iki sistem" anlayışı çerçevesinde söz verilen özerklik döneminin orta noktası olduğunu hatırlatarak "Ancak Hong Kong ve Pekin otoritelerinin demokratik katılımı, temel hakları ve bağımsız medyayı artık bu vizyonun parçası olarak görmedikleri açık." ifadesine yer verdi.
Hong Kongluların 2019'da, bölgenin özerkliğini ve yargı bağımsızlığını tehlikeye atacağı gerekçesiyle tartışmalara konu olan suçluların iadesi yasa tasarısına karşı kamusal protestolar düzenlendiğini, Pekin yönetiminin buna karşılık Ulusal güvenlik Yasası'nı çıkararak son iki yılda Hong Kongluların haklarının ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına ve bölgenin özerkliğinin erozyona uğramasına zemin hazırladığını belirten Blinken şunları kaydetti:
"Otoriteler muhalifleri hapse attı, birçoğu bir yılı aşan süreyle. Hong Kong liderleri bağımsız medya organlarına baskınlar düzenledi, müzeleri yıktı, kamusal alanlardaki sanat eserlerini kaldırdı, demokratik kurumları zayıflattı, seçimleri erteledi, anma törenlerini engelledi, parlamenterleri azletti ve bağlılık yeminlerini zorunlu kıldı. Hükûmet görevlileri halkın protestolarının 'yabancı güçlerin eseri' olduğunu ileri sürdü. Tüm bunları Hong Kongluları, söz verdikleri haklardan yoksun bırakmak için yaptılar."
Blinken, açıklamada, söz verilen özgürlüklere yeniden kavuşmalarına yönelik talepleri güçlendirmek üzere Hong Konglularla dayanışma içinde olacaklarını bildirdi.
Hong Kong'un statüsü
Hong Kong, 1898'de imzalanan "kira sözleşmesi" ile uzun yıllar İngiltere hakimiyetinde kaldıktan sonra 1997'de Çin'e devredilmişti.
İmzalanan ortak deklarasyon çerçevesinde Hong Kong'a 2047'ye kadar, 50 yıl boyunca basın, ifade, toplanma, inanç ve serbest akademik çalışma gibi özgürlükleri ile bağımsız idari ve hukuki yapısını koruma hakkı tanınmıştı.
Hong Kong, Çin'e bağlı olmasına rağmen kendisine ait para birimi, dil, hukuk sistemi ve kimlik kullanıyor. Özerk yapılı bölgenin sadece savunma ve dış politika gibi konularda Pekin'e bağlı olduğu bu yönetim modeli, "tek ülke, iki sistem" olarak adlandırılıyor.
Pekin yönetimi, son yıllarda Ulusal Güvenlik Yasası gibi yasal değişikliklerle bölgenin özerk yönetim yapısını aşındırdığına yönelik eleştirilerin hedefi oluyor.