Irak Başbakanı Mustafa Kazımi, ilk yurt dışı ziyaretini geçtiğimiz günlerde Tahran'a gerçekleştirdi ve orada 2 gün boyunca İranlı yetkililerle yoğun bir görüşme trafiğini yürüttü.
Bir taraftan 'iki ülkenin birbirinin iç işlerine karışmaması' gerektiği mesajını veren Kazımi, diğer yandan Irak topraklarının İran'ın ulusal güvenliğine tehdit oluşturmasına izin vermeyeceğini söyledi.
Tahran ise İranlı General Kasım Süleymani'nin 3 Ocak 2020'de Bağdat'ta ABD'nin düzenlediği bir saldırıda öldürülmesinden sonra sık sık dile getirdiği ABD güçlerinin Irak'tan çıkarılması gerekliliği konusuna bir kez daha değindi ve Irak'taki ABD'nin üslerini vurmakla tehdit etti.
İran Lideri Hamaney, Kazımi'nin gücünü sınırlandırmaya çalıştığı Şii Haşdi Şabi milislerini 'nimet' olarak nitelendirmesi ise iki yönetimin arasındaki görüş ayrılıklarını gözler önüne serdi.
Irak-İran ilişkilerini daha dengeli bir formata sokmak isteyen Kazımi, ABD'nin bölgeden çekilme ihtimaliyle beraber bunu gerçekleştirmek için elinde ne gibi kozlar var?
Burada Tahran'dan önce ziyaret etmek istediği ancak Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz'in hastalanması nedeniyle gidemediği Riyad nasıl bir rol oynayabilir?
İki ülkenin arasındaki ticari ve Irak'taki İran yanlısı Şii Haşdi Şabii milisleri Tahran-Bağdat ilişkilerini nasıl etkiliyor?
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman ve Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Uzmanı Ennasır Dureyd'e bu soruları yöneltik işte yanıtlar...
İran, özellikle Kasım Süleymani'nin suikastından sonra ABD güçlerinin Irak'tan çıkarılması için baskılarını artırıyor. Irak Başbakanı Kazımi'nin Tahran ziyaretinde de İran'ın lideri Ali Hamaney bu konuya değindi ve Tahran'ın Irak'taki Amerikan güçlerini hedef almaya devam edeceğini söyledi. Mustafa Kazımi'nin ise Irak'taki İran yanlısı Şii Haşdi milisleri dizginlemek için bir çaba ortaya koyduğu açık. Irak'taki ABD güçleri ve Şii milisler Tahran-Bağdat ilişkilerini nasıl etkiliyor/etkileyecek?
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman:
Bu aslında, Kazımi için en zor mesele. Çünkü hem içeride hem dışarıda bir denge sağlaması lazım. Ki zaten attığı dış politikadaki hamleler, ABD ile İran arasında bir denge kurmaya çalıştığını gösteriyor. Nitekim, yurt dışı seyahatlerini Suudi Arabistan'dan başlatmak istemesi, bunun bir göstergesidir.
Her ne kadar Suudi Kral'ın hastalanması nedeniyle oraya gidemese de sonuçta ilk yurt dışı seyahatini Suudi Arabistan'a planlanmıştı. Bu anlamda Kazımi'nin İran ve ABD'nin baskısından kurtulmaya çalıştığını, bunun için Washington veya Tahran değil önce Riyad'a gitmek istediğini gördük.
Kazımi'nin ABD'yle yakın bir ilişkisi olabilir. ABD'nin Başbakan olması için kendisine destek verdiğini biliyoruz. Ancak diğer yandan Kazımi, özellikle iç kamuoyu ve Şii grupların tepkisi nedeniyle, ABD'den uzak kalmak istiyor ve iki egemen devlet gibi bir politika izlemeye çalışıyor.
Nitekim Kazımi, göreve gelir gelmez ABD ile Irak arasında stratejik diyalog görüşmeleri başladı. Bu görüşmelerin en önemli konusu ABD askerlerinin Irak'taki varlığı ve onun statüsünün ne olacağıydı.
Bu konuda ABD'nin Kazımi'yi rahatlatmaya çalıştığını düşünüyorum. Washington, Kazımi'yi çok fazla Amerikan yanlısı olarak göstermek istemiyor ve bu konuda onu esnek bırakıyor.
Nitekim Kazımi de İran ziyaretinde bence çok önemli söylemlerde bulundu. Tahran'da doğrudan İranlı yetkililere, Irak'ın iç işlerine karışmaması konusunda uyarıda bulundu. Ki bugüne kadar bunu yapabilen başka bir Irak Başbakanı hatırlamıyorum.
ABD ve Kazımi'nin, İran ile ilişkiler konusunda bağımsız tutum sergilemekten yana bir pozisyon aldığını görüyoruz. İran'ı dengelemek istiyor. Ancak İran'ın bölgedeki etkisi, Kazımi'nin yapmak istediklerinin önüne geçiyor ve onu sınırlandırıyor. Zaten şu an itibarıyla, Irak'ın tamamen İran'dan uzaklaşıp bambaşka bir dış politika izleyeceğini söylemek mümkün değil. Ama İran ile ilişkilerde bir denge oturtmak istiyor.
Bu yüzden ileriki süreçte Tahran ve Bağdat arasında daha dengeli bir ilişki süreciyle karşı karşıya olacağız.
Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Uzmanı Ennasır Dureyd:
Öncelikle önemli bir noktaya değinmek istiyorum. ABD, Irak'taki güçlerini çekmek istiyor ve bu süreç aslında bir şekilde başladı. ABD'nin Savunma Bakanlığı (Pentagon) ile ABD Başkanı Donald Trump arasında bu konuda bazı görüş ayrılıkları olabilir ancak buna rağmen elimizdeki tüm veriler, Washington'un ya tedrici bir şekilde ya da toplu bir şekilde güçlerini çekeceği yönünde.
Bunu göz önünde bulundurursak, İran açısından Irak'taki asıl sorunun, Başbakan Mustafa Kazımi'nin izleyeceği çizgi olduğunu söyleyebiliriz. Kazımi'nin İran'ın beklentilerini karşılayıp, karşılamayacağı meselesi İran için önemli. Çünkü Tahran, Kazımi hükümetini düşürmeden bu hükümeti kendi tarafına çekmek istiyor.
Elbette İran'ın Irak'ta ikinci bir Beşşar Esed'i yaratmak gibi bir amacı yok. Ancak aynı zamanda Tahran, Bağdat'ta isteklerine karşı çıkabilecek, tüm taraflardan eşit mesafede durmak isteyen bir hükümet görmek istemiyor.
Ziyareti sırasında İranlı yetkililer, Iraklı Başbakana, “eğer ki İran ile iş birliği yapmaya yanaşırsanız, göreve geldiğinizden beri gücünü sınırlandırmaya çalıştığınız İran yanlısı Şii milisleri senin elinde güçlü bir silah haline getirebiliriz” şeklinde net bir mesaj iletti.
Tabiri caizse Tahran, Kazımi'ye hem sopayı hem havucu gösteriyor ve diyor ki "eğer bizim ile iş birliği yapmazsan ve Tahran'ı Washington ve Riyad ile aynı mesafede tutmaya çalışırsan, bu silahlı milisler, sürekli seni sıkıştıran ve zor duruma düşüren bir sopaya dönüşecek. Aksi durumda ise bu milisler senin arkanda duracak".
Ben şahsen Kazımi'nin Şii milislerin oyun dışı bırakılması konusunda İran'ı ikna etmiş olabileceğini hiç düşünmüyorum. İran'ın böyle bir şeyi yapmak için hiçbir nedeni yok. Bu milisler İran'a, Irak'ın iç işlerine ve siyasetine yön verebilmesi için muazzam imkanlar sağlıyor.
Bu yönde İran'ın beklentileri ile Irak'ın beklentileri taban tabana zıt. Bundan dolayı Tahran, Kazımi'ye boyun eğdirene kadar, ona baskı yapmayı sürdürecek. Bağdat'taki Yeşil Bölge'ye düzenlenen füze saldırıları da, provokasyonlar ve Kazımi'yi her fırsatta zor duruma düşürmeler de sürecek.
İran, şiddete başvurmadan tamamen anayasal yollarla, gerek Şii milletvekilleri gerek İran ile iş birliği yapan diğer parlamento kitleleri sayesinde Irak meclisinde istediği zaman çoğunluğu sağlayıp daha önce güven oyu verdiği Kazımi hükümetini düşürebiliyor. Ancak Tahran bunu yapmayı hiç istemiyor.
Çünkü Kazımi'ye bir alternatif bulmak kolay bir iş olmayacak. Şu anki amacı Kazımi'yi yola getirmek. Ki bunu gerçekleştirmek için sürekli Kazımi'yi zor duruma düşürüyor.
Kazımi bugüne kadar uğradığı İran darbeleri sonucunda karizmayı iyice çizdi ve bence İran'ın istediği yere gitmesi için sadece küçük bir ittirmeye ihtiyacı var.
ABD tarafından ağır ekonomik yaptırımlara tabi tutulan İran için Irak önemli bir ticaret ortağı konumunda. Tahran-Bağdat ticaret ilişkiler iki ülkeye neler sağlıyor?
Bilgay Duman: Irak ile İran arasında çok önemli ticari ilişkiler var. Bu çok net. İki ülke arasında 5'i resmi olmak üzere 9 sınır kapısı var. Irak İran için sadece bir pazar değil, aynı zamanda ABD'nin kurmuş olduğu baskının kırılması konusunda da bir merkez üssü konumunda.
İranlı pek çok firmanın, Irak'ta şirketler kurup Amerikan ambargosunu Irak'taki şirketleri üzerinden kırmaya çalıştığına yönelik bilgiler var. Bu Irak'ta fazlasıyla konuşuluyor. O nedenle ambargonun etkisinin giderilmesi konusunda Irak İran için stratejik bir öneme sahip.
Diğer taraftan İran'ın Irak'a satmış olduğu stratejik ürünler var. Bunların başında elektrik geliyor. Özellikle sınır hattı boyunca İran'ın çok ciddi elektrik satışı söz konusu. Bu Irak'ın temel problemlerinden birini oluşturuyor. Çünkü Irak'ta ciddi bir elektrik sıkıntısı var.
Halkın büyük bölümü elektrik kesintileri nedeniyle hükümete karşı tavır alıyor ve sokaklarda protesto düzenliyor. ABD'nin Irak'ın elektrik meselesini dengelemek için Irak'ın Körfez ülkeleriyle bir işbirliğine gitmesini istiyor ve Irak'ı bu konuda destekliyor.
İlerideki süreçte ABD-İran çekişmesinde Irak bir ekonomik merkez görevini ifa etmeye ve bu mücadelenin bir parçası olmaya devam edecek. İran'ın Irak'ı ekonomik olarak bırakma şansı yok.
ABD bunun bilincinde ve hükümeti zor durumda bırakmamak için siyasi anlamda esnek davrandığı gibi, ekonomik anlamda da esnek davranıyor. Örneğin ABD İran'a uyguladığı ambargo kapsamında Irak'a tanıdığı muafiyeti 4 ay daha uzattı. Çünkü bu konuda Irak da fayda sağlıyor.
Irak-İran ekonomik ilişkileri, ABD'nin baskısıyla beraber devam edecektir. İran bir şekilde hem Irak'taki pazarı hem de onu ekonomik üs olarak kullanmak konusunda ekonomik faaliyetlerinden vazgeçmeyecek.
Ennasır Dureyd: İran, Irak'ın kendi mamulleri için bir piyasa olmayı devam etmesini istiyor. Bunu Kazımi'den de öncekilerinden de istiyordu. İki ülke ticaret hacmini 20 milyar dolara yükseltme hedefini ortaya koydu. Bu rakam, sadece resmi ticaret kanallarını kapsıyor. Yani gayri resmi, kayıt dışı veya kaçak ticareti hacmi hariç.
Aslında İran, Irak ile ticaret ilişkilerinin devam etmesi karşılığında, Bağdat'ın ABD ile iş birliğine göz yummaya hazır olduğu mesajını veriyor.
İran için Irak, Suriye ve Lübnan'ın aksine, stratejik veya güvenlik açıdan değil ekonomik açıdan önemli bir ülke. Tarım ve sanayi ürünlerinin yanı sıra Tahran, Bağdat'a elektrik satmaya devam etmek istiyor ve bunu gerçekleştirmek için farklı boyutlu strateji uyguluyor.
Irak'taki sanayi ve tarımın gelişmemesi, gerektiğinde silahlı milisleri de devreye sokarak Irak'ın diğer ülkelerle sınır kapılarından ticareti engellemek için elinden geleni yapıyor.
Son dönemde Irak'ın Körfez'deki Arap ülkelerinin elektrik şebekesine bağlanması için bazı projelerin geliştirildiğinden söz ediliyordu. İran bu planları 'rekabet' perspektifinden değil onları hasmane bir tutum olarak değerlendiriyor.
İran Irak'a elektrik satarken, ABD'nin ambargo uyguladığı petrolünü dolaylı bir şekilde Irak'a satmış oluyor. Çünkü elektrik, petrol ile çalışan termal santrallerden geliyor. Tabii bütün bunlar ABD'nin örtülü onayı olmadan gerçekleşemezdi.
Yani burada ABD ile İran arasında karşılıklı alışverişi var. İran, ABD'nin şeklen de olsa Irak'taki varlığına göz yumuyor karşılığında ABD, İran'ın belli ölçüde ticaret yapmasına müsaade ediyor.
Kazımi, Irak'ta bir denge kurmak ve farklı aktörlerden eşit mesafede durmak istiyor. Iraklı Başbakan'ın bunu gerçekleştirmek için ne gibi kozları var?
Bilgay Duman: Kazımi net bir siyasi destekle gelen bir başbakan değil. Yani Kazımi'yi başbakan adayı olarak gösteren tek bir grup yok. O zaten siyasetçi değil ve herhangi bir siyasi gruptan gelmiyor. O nedenle Kazımi kendisine bir destek bulmak zorunda. Ki bu destek için Kazımi halka yönelik adımlar atıyor.
Halkın en önemli isteklerinden bir tanesi ise Irak'ın bağımsız bir politika izlemesi. Kazımi halkın inisiyatifiyle orada olduğunu ve bundan dolayı onun isteklerinin dışında bir şey yapmayacağını ifade ediyor.
Kazımi'nin halkı arkasına alarak önemli adımlar atabileceğini düşünüyorum. Diğer taraftan Şii dini mercii Kazımi'ye yaklaşımı önemli. Şu an bu mercii Kazımi'ye olumlu bir tavır gösteriyor. O nedenle Şii gruplar, her ne kadar bazıları Kazımi'nin problemlerinin olduğunu açıklasa da parlamentoda Kazımi'ye destek verebilecek yeni gruplar ortaya çıkmaya başladı.
Geçtiğimiz haftalarda (Şii lider) Ammar el Hekim'in başkanlığında Kazımi'ye bir destek grubu oluşturuldu. Bu grupta yaklaşık 60 milletvekili var. Bunlar farklı siyasi partilerden gelen ve bu gruba destek veren milletvekilleri.
Bu anlamda Kazımi'nin halk nezdinde zemin kazanması, Şii dini gruplar ya da Şii dini liderler tarafından destek görmesi Kazımi'ye siyasi anlamda alan açıyor.
O nedenle kendisi için alan açtıkça ve desteği arttıkça denge yönünde adımlar atması konusunda eli rahatlayacak. Ki Amerika bu konuda gerçekçi ve esnek davranıyor. Çünkü biliyor ki Irak bu aşamada İran'dan kopamıyor.
Ennasır Dureyd: Kazımi, aslında ilk yurt dışı ziyaretini İran'a değil Suudi Arabistan'a gerçekleştirmek istiyordu. Ancak bu ziyaret Suudi Kral Selman bin Abdülaziz'in sağlık durumundan dolayı ertelenince. Kazımi rotayı İran'a çevirdi.
Burada Kazımi'nin, 'Irak'ın kapıları herkese açık' şeklinde bir mesaj vermek istediğini düşünüyorum. Bu ilk kez yapılan bir şey de değil bu arada. Nuri Maliki'nin bile böyle bir eğilimi vardı ve görevde olduğu dönemde Körfez ülkelerini ziyaret edip bu ülkelerle ilişkileri geliştirmek istemişti. Maliki'den sonra göreve gelen Haydar İbadi ve Adil Abdulmehdi de benzer bir tutum içerisindeydiler.
Bazılarının düşündüğü aksine İran bundan rahatsız olmuyor. Çünkü çok iyi biliyor ki Irak'taki nüfuzu bölgedeki hiç bir ülke tarafından sarılamaz. Zaten bence bu tür mesajlar, dışarıya yönelik olmaktan ziyade Irak'ın içine yöneliktir.
Körfez ülkeleri ise Irak ile ilişkileri aktif hale getirmeyi, onu formalitenin ötesine taşıyıp sağlam ilişkilere dönüştürmeyi ve Kazımi'nin beklentilerini karşılamayı arzuluyor. İbadi ve Abdulmehdi dönemlerinde de durum böyleydi. Ancak Körfez'in bu arzuları, İran'ın nüfuzundan dolayı gerçekleştirilemedi.
Zaten, Suudi Arabistan başta olmak üzere herhangi bir Körfez ülkesi ile Irak arasında gerçekleştirilmek istenen herhangi bir anlaşmanın İran'ın onayı olmadan Bağdat'ta hayata geçirilmesinin mümkün olmadığı tecrübeyle sabit.
Sonuç itibarıyla Kazımi'nin gerek Irak'ta denge kurmak gerek İran'ın ülkedeki etkisini sınırlamak için yapabileceği çok az şey var. Kazımi'nin kendisine gerçek güç ve meşruiyet sağlayacak tek güç olan; 'Halk' ile sağlam bir ilişki kurmadığı sürece de elinde kullanabileceği koz olmayacak.
Irak'ta İran'a meydan okuyabilen, silahlı milislerden ve keskin nişancılardan korkmadan Hamaney'nin posterlerini yakıp yıkan tek güç, halk oldu.
Kazımi maalesef, yeterince güçlü ve karizmatik bir karaktere sahip değil. Irak'taki yozlaşmış ve mezhepselleştirilmiş devlet bürokrasisini aşıp halka hitap edemiyor.
İranlı yetkililer güçlü ve bölgesel anlamda etkili bir Irak görmek istediklerini ifade etti. Malum, Kazımi'nin İran'a gitmeden önce Suudi Arabistan'a da planlı bir ziyareti vardı. Ancak Suudi Kral'ın hastalanması nedeniyle o ziyaret ertelenmişti. Kazımi, Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerginliği azaltmak için nasıl bir rol oynayabilir? Bu konuda Irakh kilit bir oyuncu olabilir mi?
Bilgay Duman: Buradaki soru, yapmaya istekli mi yoksa yapabilir mi? İkisi başka şeyler. Böyle bir hamle yaparsa ve başarılı olursa Irak açısından rahatlatıcı bir durum ortaya çıkar. Ama , bunu yapmaya ne kadar gücü yeter? Onu tartışmak gerekiyor. Yani mesela İran-ABD gerginliğinde Irak arabulucu rolünü yapmak istedi ve hem Washington'a hem Tahran'a heyetler gönderildi. Bu çabalarla bir nebze de olsa iki ülke arasında rahatlama sağlandı.
Buradaki Irak'ın rolü tam olarak ne kadardı. Onu tartmak çok mümkün değil. Ama sonuçta bir rahatalama sağlandı ve Iraklıların bu konuda paylarının olduğu söyleniyor. Bu nedenle Suudi Arabistan-İran çekişmesinde Irak'ın bir fayda sağlaması söz konusu olabilir.
Bu ABD'nin de destekleyeceği bir durum. Irak şu an itibarıyla biraz daha bağımsız ve dengeli oynamaya çalışan bir ülke. Kazımi de her defasında onu dile getiriyor. Bundan dolayı Kazımi bunu yapmak isteyecektir. Ancak içeride de aynı dengeyi bulabilirse yani Şiiler-Sünniler arasında böyle bir dengeyi gerçekleştirebilirse dış politika konusunda daha etkili olabilir. Çünkü bu işin iki ayağı var bir iç politika bir dış politika. Her iki tarafta da denge sağlamak oldukça zor. Ama yapabilirse Irak'a olumlu bir etkisi olacaktır.
Ennasır Dureyd: Bence bir arabuluculuğun söz konusu olması için önce ihtilaflı tarafların böyle bir arabuluculuğu istiyor olması lazım. Oysa ki Riyad böyle bir arabuluculuğu aramıyor.
İran'ın, birçok nedenle Suudilerle diyalog kurmaya itirazı yok. Fakat Riyad, birçok nedenle İran ile diyalog kurmaya karşı. Bundan dolayı Irak'ın bu yönde bir çaba sarf etmesi pek anlamlı değil. Suudi Arabistan'ın tek istediği İran'dan bağımsız bir Irak'ı görmek.
Kaldı ki, Suudi Arabistan İran ile diyalog kurmayı istedikten sonra Irak'a ihtiyacı da yok. Suudi Kral pek ala doğrudan Hamaney'ye ulaşıp aracısız bir iletişim kurabilir. İran da böyle bir şeyi çok istiyor.
Kuveyt, Umman ve Türkiye -Suudi Arabistan ile ilişkileri şimdikinden daha iyi olsaydı- İran'a yakınlığı nedeniyle arabulucu olabilecek ülkeler. Yani Riyad'ın İran'a bağımlılığı bilinen Irak'a bu anlamda neden başvursun.