ABD işgalinden bu yana siyasi istikrarı bir türlü yaklayamayan Irak, gelecek dönemde önemli gelişmelerle karşı karşıya olacak.
Irak Başbakanı Mustafa Kazımi'nin geçen hafta Washington'a yaptığı kritik ziyaret ve Biden ile görüşmesinin ardından ABD'nin Irak'taki askeri misyonunun bundan sonraki görevleriyle ilgili önemli açıklamalar geldi.
2011'de güçlerini ülkeden çeken ancak 2014 yılında terör örgütü DEAŞ'in Irak'ta geniş bölgeleri ele geçirmesinden sonra tekrar Irak'a asker gönderen ABD, ülkedeki muharip güçlerini 2021'in sonuna kadar çekeceğini duyurdu.
Irak'taki İran destekli Şii milisler, ABD'nin bu kararını olumlu karşılarken halkın gündeminde hala elektrik ve su gibi temel hizmetlerdeki yetersizlik, yolsuzluk ve işsizlik sorunları yer alıyor.
2019'dan bu yana devam eden hükümet karşıtı protestoların baskısıyla ülkede ekim ayında erken genel seçimler düzenlenmesi planlanıyor. Bu seçimin öncekilerden önemli bir farkı olacak. Çünkü ülkede 2020'nin sonunda yeni bir seçim yasası benimsendi. Buna göre, hem seçim bölgelerinde hem de seçim yönteminde önemli değişiklikler yapıldı.
Tüm bu gelişmeleri Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Platformu-ODAP Direktörü Ali Semin ile değerlendirdik.
İşte soru ve yanıtlar...
Irak Başbakanı Mustafa Kazımi, geçen hafta ABD'ye gerçekleştirdiği ziyaretinin en önemli gündem maddelerinden biri ABD'nin Irak'tan çekilme takvimiydi.
iki ülkenin gerçekleştirdiği Stratejik Diyalog'un 4. turunun sonunda yapılan açıklamaya göre, ABD Irak ordusuna ve güvenlik güçlerine sadece eğitim ve danışmanlık desteğini verecek, muharip güçlerini ise 2021'in sonuna kadar çekmiş olacak. Bu gelişme Irak'taki siyasi tabloda ne gibi değişikler doğurabilir?
Bu açıklamaya baktığımızda ABD'nin aslında Irak'tan çekilmediğini görüyoruz. ABD kapıdan çıkıyor fakat camdan tekrar giriyor. Bu açıklamanın arkasında birkaç sebep var. ABD'nin amaçlarından biri, Irak'ta denge politikasını uygulayan Kazımi'nin pozisyonunu İran yanlısı güçlere karşı güçlendirmek.
Şiiler uzun bir süredir özellikle İranlı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi'nin Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in Irak'taki suikastından sonra Irak'ta ABD güçlerinin çekilmesi konusunda ısrarcı bir tavır sergiliyor.
Şii milisleri yatıştırmaya yönelik bir manevra
Son 7 ayda ABD'nin Irak'taki askeri ve diplomatik misyonlarına karşı sürekli saldırılar düzenleniyor. Benim bilgilerime göre bu yıl içerisinde 67 saldırı gerçekleştirildi. Zaman zaman bizim duymadığımız örgütler çıkıp bu saldırıları üstlense de bu saldırıların İran yanlısı gruplar tarafından gerçekleştirildiğini biliyoruz.
Stratejik Diyalog'un 4'üncü turundan çıkan son açıklama, Şii milisleri yatırştırmaya yönelik bir manevra. Ama aynı zamanda Kazımi'ye prestij kazandırmak ve gelecek seçimde onun eliniz güçlendirmek için yapılan bir hamle.
ABD Başkanı Joe Biden, hem Irak'ı çok iyi bilen, hem de Mustafa Kazımi'yle daha istihbarat başkanıyken yakından çalışan bir isim. ABD, Kazımi'nin izlediği denge politikasını destekliyor.
Irak'ta ABD güçlerinin çekilmesiyle ilgili bir görüş ayrılığı var
Bir diğer önemli nokta Irak'ta ABD'nin çekilmesiyle ilgili mevcut görüş ayrılığı. Irak Başbakanı Mustafa Kazımi, ABD ziyaretinden önce yaptığı açıklamada, Irak'ın artık ABD güçlerine ihtiyacının olmadığını söylemişti.
Bu açıklamanın akabinde, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) Dış İlişkiler Sorumlusu Sefin Dizayi çıktı ve "ABD çekilirse çok zor durumda kalacağız" şeklinde bir açıklama yaptı ve ABD güçlerine ihtiyaçlarının olduğunu belirtti. Bir gün içerisinde 2 karşıt açıklama geldiğini görüyoruz. Unutmamak lazım ki Irak'ta güvenlik sorunu hala devam ediyor.
ABD Irak'a Afganistan gözüyle bakmıyor
ABD, Irak'a Afganistan gözüyle bakmıyor. Irak, Washington'un Orta Doğu stratejisi kapsamında stratejik öneme sahip.
ABD, Afganistan'dan tamamen çekildiği gibi Irak ve Suriye'den de çekilecek şeklindeki görüşe karşıyım. Çünkü ABD Irak'ı Orta Doğu'nun kalbi olarak görüyor.
Zaten İran'ı dengelemek olsun, İsrail'in güvenlini sağlamak olsun veya Suudi Arabistan ile ilişkilerini sürdürmek ve onun güvenliğini sağlamak olsun ABD bütün Orta Doğu politikasını Irak üzerinden yürütüyor.
İran Cumhurbaşkanı Reisi faktörü
İran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi görevini yeni devraldı. Aşırı muhafazakar bir isim olması nedeniyle bundan sonra Orta Doğu'da keskin bir mücadele ve rekabetin olacağını düşünüyorum.
Bu mücadelenin en önemli sahalarından biri Irak olacak. Bundan dolayı ABD Irak'tan gerçek anlamda çekileceğini hiç düşünmüyorum. Reisi'nin döneminde Irak'taki İran yanlısı Şii milisler ABD güçlerine karşı daha agresif bir tavır sergileyecektir. ABD'nin 'muharip güçlerimizi geri çekiyoruz' şeklindeki açıklaması ise saldırılara karşı bir ön alma çabasıdır.
Irak'ta ekim ayında düzenlenmesi planlanan erken seçim için hazırlıklar devam ediyor. Ancak geçtiğimiz haftalarda Şii lider Mukteda Sadr, laiklik yanlısı Şii siyasetçi İyad Allavi ve Sünni siyasetçi Salih Mutlak gibi Irak'ın siyasi denkleminde önemli aktörler seçimi boykot ettiğini açıkladı. Bu boykotlar seçimi nasıl etkiler?
Mukteda Sadr'ın daha önce "Siyasetten çekiliyorum" veya 'Bundan sonra hiç bir hükümete destek vermeyeceğim' şeklinde bazı çıkışları olmuştu. Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmedi.
Bakın şu ana kadar Mukteda Sadr dahil olmak üzere yaklaşık 25 siyasi grup veya parti seçimleri boykot ettiğini veya seçimlere katılmayacağını açıkladı. Ancak Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliğinden bununla ilgili olarak bir açıklama yok. Bunlar hepsi sadece medyaya yönelik taktikler.
Seçimleri boykot edeceğini söyleyen tarafların gerekçesi, seçimlerin şeffaf bir şekilde yürütülemeyeceği ve şaibeli olacağı. Oysa ki onlar da biliyorlar ki Irak'ta bugüne kadar hiç bir seçim şeffaf değildi.
Mukteda Sadr blöf yapıyor
Mukteda Sadr daha önce hükümetlere artık destek vermeyeceğini açıklamıştı. Ancak bakıyorsunuz şu anki hükümette bakanı var. Parlamentodaki milletvekilleri de çalışmalarını sürdürüyor.
Mukteda Sadr'ı siyaset yaparken sürekli blöf yapan bir isim olarak görüyorum artık. Uygulamaya gelince ise söylediklerinin tam tersini yapan bir siyasi figür. Açıkçası onun artık sokaklarda eski taraftarlığı da kalmadı. Evet isterse sokaklarda bir milyon insan toplayabilir. Ama sokak eskisi kadar ona güvenmiyor.
2019 yılında hükümet karşıtı gösteriler başladığında tam anlamıyla bir duruş sergileyememişti. O süreçten sonra ona güven azaldı.
Seçimi boykot ettiğini açıklayan İyad Allavi ve Salih Mutlak da tabanlarını kaybetmiş durumdalar. Bu isimler seçime katılsalar dahi eskisi gibi milletvekili çıkaramayacak. Onu çok iyi biliyorlar.
Gelecek seçim yeni bir denklemi ortaya koyacak
Irak 10 Ekim'de düzenlenecek seçimle birlikte, şeffaf olsun veya olmasın yeni bir denkleme girecek. Bu seçim bir önceki seçimlere benzemeyecek.
Boykot kararını alan taraflar kendi konumlarını korumaya çalışıyor. Diğer yandan bazı aktörler, seçimlerin erteleneceğini düşündüğü için sanki kendileri sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterip 'Bu seçimler şeffaf olmayacak ben boykot ediyorum' diyerek yolsuzla bağlantılarının üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Irak'taki siyasetçilerin büyük bir kısmı, ülkenin geleceğini karartan isimler. 2003 yılından bu yana elektrik sektörüne harcanan 80 milyar dolara rağmen bugün Irak'ta elektrik günde sadece 3 veya 4 saat sağlanıyor.
Irak'taki siyasi sorunlar, ekonomik kriz, işsizlik ve güvenlik sorununun hepsi mevcut siyasi tabakanın eserleri.
2019 yılındaki hükümet karşıtı gösterilerin taleplerinden biri de mevcut siyasilerin sahneden çekilmesiydi. Boykot kararını alanlar kendilerini siyasetten soğumuş gibi gösteriyorlar ancak aslında onlar taban kaybettiler ve şu an manevra yapıyorlar. Böylece topu Kazımi'ye atıyorlar.
Peki sizce bu erken seçim, protestocuların bu yöndeki isteklerini karşılayacak mı? Eski siyasi aktörler sahneden uzaklaştırılacak mı?
Bu mümkün olmayacak. Çünkü 2003'ten sonra kurulan yeni siyasi sistemin mezhep ve etnik eksenli tasarlanmış. Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii ve Meclis Başkanı Sünni isimlerden seçiliyor. Sistemdeki sorunları gidermediğin sürece Irak'taki problemler çözülemeyecek.
Ülkede işsizlik oranı çok yüksek. Su ve elektrik sorunu devam ediyor. COVID-19 ile mücadelede herhangi bir alt yapısı yok. Nisan ile temmuz ayında iki hastane yandı ve koronavirüs hastaları bu yangınlarda can verdi.
Irak'ta genç nesil artıyor. Gençler arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 60 civarında. Ülkenin sorunlarına çözüm üretmezsen bu durum gerek seçimlerde gerek sokaklardaki protestolarda sana karşı daha büyük bir problem olarak geri dönüyor.
Seçime katılım oranı önemli bir faktör olacak
Erken seçim ekimde öyle ya da böyle düzenlenecek gibi görünüyor. Ancak asıl önemli nokta seçime katılım oranı. Seçime katılacak isimler ve listeler şu anki haliyle kalırsa bana göre seçime katılım oranı düşecektir.
Mukteda Sadr, Allavi ve Mutlak boykot kararı aldı. Ama Ammar Hekim ve diğer siyasilerin sesi çıkmıyor. Halk bu isimleri de görmek istemiyor artık. Bunu Sünniler değil Şiiler söylüyor. Hükümet karşıtı gösterilerin çoğu Şii kentlerde düzenleniyor. İran yanlısı Şii siyasiler, Şii halk tarafından olumlu karşılanmıyor.
Ekim 2019'dan bu yana devam eden hükümet karşıtı protestolarda aktif rol oynayan genç kesim nasıl bir yol izleyecek seçimde? Protestolar büyük ölçüde spontane bir çizgide devam ediyor. Oysa ki bir seçim için örgütlenme gerekiyor. Sizce nasıl bir yol izleyecek?
Bu seçim öncekilerden farklı olacak. Çünkü biliyorsunuz Irak'ta seçim yasası değişti. Yeni seçim yasasına göre artık listelere değil kişilere oy verilecek. Asıl problem burada başlayacak. Birçok siyasi grup eskisi kadar milletvekili çıkaramayabilir. Örneğin bir liste 30 bin oy almışsa ve bu oyların 20 bini bir milletvekili üzerinden gelmişse o listeden sadece bir milletvekili kazanmış sayılacak.
Tabii bu yeni yasa, ayaklanan halkın talepleri doğrultusunda değiştirilmişti. Bundan sonra oy veren vatandaş ben bu milletvekilini tanımıyorum diyemeyecek. Çünkü verdiği oy artık listeye değil kişiye münhasır olacak. Genç kesimin istediği de buydu.
Protestolarda aktif rol oynayan isimlere yönelik suikastlar da çok önemli bir meseleydi. Bu suikastların faillerinin bulunması için sokak baskısı vardı. Hişam el-Haşimi'nin katil zanlısı olduğu söylenen kişi başta olmak üzere son dönemde bazı tutuklamalar oldu. Ben şahsen bunun bir senaryo olduğunu düşünüyorum. Göstericileri memnun etmeye çalışıyorlar.
Göstericiler bu seçimde kime oy verdiyseler onu kabul etmek zorundalar. Ama kabineye nasıl kişiler gelecek. Bu önemli konu. Partiler aralarında yine kota şeklinde belirlerse protestocular buna tepki gösterecektir.
Seçim yasasındaki reform yeterli değil
Fakat seçim yasasında yapılan siyasi reform yeterli olmayacaktır. Çünkü Irak'ta siyasi sistemde bir sorun var. İdari ve mali yolsuzluk çok yüksek. Ciddi anlamda işsizlik sorunu var.
Irak'taki silahlı milislerin otoritesi son yıllarda hayli arttı? Hatta bu milisler, sadece karşıt görüşlü Iraklılara yönelik değil ülkedeki ABD varlığına karşı da hamlelerini yoğunlaştırıyor. Bu silahlı milislerin herhangi bir etkisini görüyor musunuz?
Evet, etkili olacağını düşünüyorum. Özellikle İran yanlısı olan Şii milislere karşı ciddi bir tepki oluşuyor.
Haşdi Şabi'nin siyasi kanadı Meclis'te bulunuyor. El Fetih bloku çatısı altında 44 milletvekili bulunuyor.
Bu milislerin amacı, tıpkı Hizbullah'ın Lübnan'da yaptığı gibi, Irak'ta siyasallaşmak ve ekonomiye sızmak, ki 2018 seçimlerinde bunu başardılar.
Haşdi Şabi parlamentodaki kararları etkilemek için mecliste yer almak istiyor. Bu seçimde de parlamentodaki gücünü konsolide etmeye çalışacaklar.