Geçtiğimiz günlerde Foreign Affairs’te Michael Knights’ın Irak ile ilgili ele aldığı yazı, önemli bir noktaya işaret ediyordu. Irak'taki istikrarı sorgulayan yazı kırılgan iç ve dış duruma dikkat çekiyor.
Peki, güney komşumuz Irak, 2003 yılında ABD işgaliyle başlayan şiddet ve istikrarsızlık sarmalından kurtuluyor mu? Yoksa bugünlerde hissedilen istikrar, büyük bir kaosun öncesinde yaşanan sessizlik mi?
Uzun yıllar savaş, çatışma, kan ve gözyaşı ile anılan Irak, 1 senelik siyasi boşluktan sonra istikrara adım attı.
Ancak Irak, ABD ile İran başta olmak üzere, bölgesel güçlerin bilek güreşlerine sahne olan en önemli mekanlardan birisi. Nükleer çalışmaları nedeniyle ABD öncülüğündeki Batı tarafından sürekli yaptırımlara maruz kalan Tahran yönetimi uzun bir süre, komşusu Irak üzerinden ABD’ye mesaj iletti.
Dicle ve Fırat’ın döküldüğü Mezopotamya toprakları yalnızca ABD ile İran arasında değil, aynı zamanda bölgesel güçlerin de nüfuz mücadelesi içerisine girdikleri yer. Körfez ülkeleri, İsrail, AB ülkeleri ve Türkiye..
2003’de Saddam Hüseyin’in ABD işgaliyle devrilmesiyle başlayan süreç, bugünlerde de devam ediyor. Son ABD askeri Irak'tan çekileli hayli zaman oldu ama işgalin izleri hem şehirlerde hem de vicdanlarda silinmiş değil. Öyle ki, işgalle birlikte kaosun hakim olduğu, bütün devlet sistematiğinin çöktüğü ülke, terör örgütleri için de önemli bir merkez oldu.
El-Kaide’den DAEŞ’e neredeyse bütün terör örgütleri ya Irak’ta büyüdü ya da burada neşvu nema buldu.
İstikrarsızlıktan istikrara
Halihazırdaki Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Saddam sonrası Irak’ın yaşadığı istikrarsızlığı özgürlük ve bağlardan kurtulma sonrası yaşanan bir dizi sorun olarak nitelendiriyor ve bunu çoğu ulusun yaşayabileceğine işaret ediyor.
“Rejimin düşüşünü takiben ülke beklediği ve gecikmiş bir kalkınmaya girişmek yerine, genellikle çılgın bir zalim rejimin pençesinden kurtulduktan sonra ülkelerin, bazen kaosa varan bir özgürlük ve bağlardan kurtulma ortamına geçiş yaptıklarında karşılaştıkları bir dizi hadise ve sorun yaşadı.”
Muhakkak ki Başbakanın üzerine basarak söz ettiği kaos durumundan anlamamız gereken en önemli şeylerden birisi de ülkeyi yönetmeye talip siyasi partilerin Şii, Sünni, Kürt olarak bölünmesidir. Öyle ki, Sudani’nin başbakanlığından önce 1 sene boyunca hükümet kurulamaması da Şii gruplar arasında bir türlü anlaşmaya varılamamasından kaynaklanmıştı.
Partisi, seçimlerden birinci olarak çıkan Mukteda es-Sadr’ın diğer Şii oluşumların kurdukları Koordinasyon Çerçevesi ile giriştiği mücadele, Irak’ı uçurumun kenarına getirmişti.
Her ne kadar hem ülke içindeki Şii güçler hem de İran ve ABD böyle bir çöküşün yaşanmasına taraf olmasa da, Sudani hükümeti Koordinasyon Çerçevesi’nin desteği ile ayakta duruyor.
Başbakan Sudani, eşit Irak vatandaşlığı, yolsuzlukla etkin mücadele ve kaynakları yerinde ve akıllıca kullanma konusunda bir hükümet programına sahip. Zaten Başbakan olduktan sonra ülkeye yatırım çekme konusundaki çabaları, uluslararası toplum tarafından takdir ediliyor.
İstikrar kalıcı olur mu?
Şüphesiz ne Irak halkı ne de yöneticileri bölgesel gerilimlerin merkezi olmak istiyor. Yeni Irak hükümeti, Basra Körfezi’nden başlayarak Avrupa’ya ulaşacak büyük bir proje üzerinde çalışıyor. Uzmanlara göre, proje sadece bir ulaşım ve lojistik hattı olmayacak. Aksine başta Körfez ülkeleri olmak üzere bölge ülkelerinin istikrarına katkı sunacak.
Irak’ta istikrarın önemli bir parçası olan bölge ülkeleriyle sıkı ilişkiler geliştirmek, bunun yanında ekonomik değer üretmek yoluyla istikrarı ortak değer haline getirmek Sudani’nın yapmak istediklerinin başında geliyor.
Türkiye'den Basra Körfezi'ne: Kalkınma Yolu Projesi bu anlamda büyük bir önem taşıyor. Zira, Orta Doğu’nun en büyük limanı olması hedeflenen Büyük Fav Limanı’nı Türkiye sınırına bağlayacak demiryolu ve otoyollar için 17 milyar dolarlık bir yatırım paketi hazırlanıyor.
Diğer taraftan Suudi Arabistan öncülüğünde Körfez ülkeleriyle atılan adımlar da Irak’ın artık İran kampında sayılacak bir ülke olmadığını bölge ülkelerine gösteriyor.
Dışarıda bunlar olurken, Irak içerisinde dikkat çektiğimiz durum da bir hayli kritik. Sudani Hükümetini ayakta tutan güç Şii askeri ve siyasi yapılar.
Sudani hükümeti bu yapılarla arasına mesafe koyar mı? Zor.
İç ve dış konjonktür Sudani liderliğindeki Irak için istikrar vadediyor ancak bu durumu ancak ihtiyatlı istikrar dönemi olarak tanımlamak mümkün olabilir. İçerideki kırılgan durum, organik bir çözümü ve gerçek istikrarı engelliyor.
Başta da söylediğimiz gibi, Irak’ta çatışmanın-mücadelenin tarafları istediği için bir istikrar dönemi yaşanıyor ve bu durum oldukça kırılgan.