Son günlerde ABD'nin İran'ın en "önemli gelir kaynağı" petrol satışını engelleyeceği açıklaması, İran'ın Hürmüz Boğazı kartını bir kez daha masaya koymasına sebep oldu.
İran'ın ABD ve bölgedeki Arap müttefiklerini Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla tehdit etmesi yeni değil.
Hürmüz Boğazı krizinin dünü ve bugünü
Haşimi Rafsancani İran Meclis Başkanı ve Ulusal Yüksek Savunma Konseyi'nde Ali Hamaney'in temsilciliğini yaptığı ve İran-Irak savaşı yıllarında 1983'te Tahran Cuma Hutbesi'nde, "Bizim gemilerimizle Hürmüz Boğazı'nı kapatmamıza gerek yok. Günde 2 kez 48 kilometre menzilli 175 milimetrelik toplarımızı boğazın ortasına atarsak kim geçebilir? Biz kalaşnikoflarımızla dahi boğazı kapatabiliriz" demişti.
Aralık 2011 yılında, Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde ABD, İran'ın petrol satışına yaptırım uygulayacağını duyurmuş, Tahran yönetimi de Hürmüz Boğazı'nı kapatacağını açıklamıştı.
İran Batı'nın hamlesine karşı Hürmüz kartını masaya koymuş, Ahmedinejad'ın yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi, "İran petrollerine yaptırım uygulanması durumunda Hürmüz Boğazı'nı kapatır, bir damla dahi petrol geçişine izin vermeyiz" diye konuşmuştu.
Aradan zaman geçmesine rağmen askerler ayni sözleri kullanıyor. İran Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğamiral Habibullah Seyyari, "Hürmüz'ü kapatmanın kendileri için su içmek kadar kolay olduğunu" ifade etmekle birlikte söz konusu boğazda İran tarafından bir tatbikat başlatılmıştı. Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı Ali Eşref Nuri, tatbikatın "Hürmüz'ü kapatma tatbikatı" olduğunu bildirmişti.
Bu gelişmeler üzerine dönemin ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, 8 Ocak 2012'de düzenlediği basın toplantısında, "İran'ın Hürmüz'ü petrol geçişlerine kapatmasına göz yummayacaklarını, bu konunun ABD'nin kırmızı çizgisi olduğunu" belirtmişti.
Yine o günlerde Bahreyn'de bulunan ABD'nin 5'inci Filo yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, "Hürmüz Boğazı'ndan nakliyat ulaşımı bölge ve küresel ekonomi için hayati önemdedir. Uluslararası bir boğazda herhangi bir tarafın ulaşım özgürlüğünü engellemesine kesinlikle izin verilmeyecektir" ifadeleri kullanılmıştı.
Bugünler de tarih yeniden tekerrür ediyor. ABD'nin "İran petrol satışını sıfıra indireceklerini" duyurmasına karşılık İran yine Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla tehdit etti.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İsviçre'deki İranlılarla bir araya geldiği programda, "İran petrolünün ihraç edilmemesi, bölge ülkelerinin de petrol satamayacakları anlamına gelir" açıklamasını yapmıştı. Bu sözler, İran'ın Hürmüz Boğazı'nı petrol geçişlerine kapatacağı şeklinde yorumlandı.
Devrim Muhafızları'nın sınır ötesi operasyonlarını yöneten Kasım Süleymani'nin Ruhani'ye "Hizmetinizdeyiz" şeklindeki destek açıklamasının ardından Devrim Muhafızları Komutanı İsmail Kevseri, "Eğer İran petrolünün ihracatı engellenirse, Hürmüz Boğazı'ndan dünyanın diğer noktalarına petrol geçişine izin vermeyeceğiz" diye konuştu.
ABD'den cevap gecikmedi. Dün, ABD, İran'ın petrol ihracatına ambargo uygulaması halinde Hürmüz Boğazı'nı kapatacağı tehdidine karşı bölgede petrol ticaretini korumak için askeri güç kullanmaya hazır olduğu mesajını verdi. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Sözcüsü Bill Urban, İran Devrim Muhafızları Komutanı Kevseri'nin sözleriyle ilgili olarak petrol tankerlerinin uluslararası sulardaki seyrinin engellenmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı.
Urban, "ABD deniz kuvvetleri ve bölgedeki müttefikleri, uluslararası hukukun serbest ticarete izin verdiği her yerde seyrüsefer özgürlüğünü savunmaya hazırdır" ifadelerini kullandı.
Hürmüz Boğazı'nın önemi
ABD ile ihtilaflarının arttığı dönemlerde bölgede düzenlediği tatbikatlar ve ABD deniz donanması unsurlarıyla sürtüşmesi, İran'ın uzun yıllardır Hürmüz Boğazı'nda kontrolü elinde tuttuğunu dünyaya ispat etme çabası olarak değerlendiriliyor.
Hürmüz Boğazı, dünya petrol ticaretinin ana damarlarından biri durumunda. Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından üretilen petrolün yaklaşık yüzde 80'i Hürmüz Boğazı'ndan geçerek Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve Singapur gibi enerji talebi yüksek ülkelere sevk ediliyor.
ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) verilerine göre, Hürmüz Boğazı dünyada en çok petrol taşımacılığı yapılan boğaz konumunda. EIA, 2016 yılında Hürmüz Boğazı'ndan günlük ortalama 18,5 milyon varil petrol taşındığını açıkladı. Bu rakam deniz yoluyla yapılan petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyor.
Kuzey kıyılarında İran, güneyinde Umman'ın yer aldığı boğazın Basra ve Umman körfezleri arasındaki en dar yeri yaklaşık 50 kilometre. Ağır yük gemilerinin geçiş koridorunun genişliği ise 10 kilometre. İran'ın Lark Adası'yla Umman'ın Kumzar Yarımadası arasındaki bu bölgede 3 kilometre gidiş, 3 kilometre dönüş koridoru var. Boğaz, petrol ihraç eden Körfez ülkeleri ve İran'ın okyanusa açıldığı tek çıkış noktası durumunda.
Sözü edilen bölgede petrol taşıma alternatif güzergahı olabilecek ve 1947 yılında yapımına başlanan Trans Arabistan Petrol Boru Hattı'nın istenen düzeyde işletilememesi Hürmüz Boğazı'nın önemini arttırdı.
İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma zorluğu
2009 yılında yayımlanan "Hürmüz Boğazını Engellemenin Maliyetleri ve Zorlukları" başlıklı makalesinde William D. O'Neil, İran'ın Hürmüz Boğazı'nı bloke etme imkan ve kabiliyetini incelemiş, "İran'ın petrol gelirlerinin azalması, kritik altyapı tesislerinin zarar görmesi, silahlı kuvvetlerinin yıpranmasına neden olacak sonuçlar doğuracağını" belirtmişti.
Hürmüz Boğazı’nın bloke edilmesi için 2 denizaltı ile yaklaşık 1 hafta sürecek yoğun çalışmayla bin mayın döşenmesi gerektiğine işaret eden O'Neil, suların derin olmaması nedeniyle denizaltılarla mayın döşemenin mümkün olmadığını, gemilerle yapılacak mayın döşeme işleminin ise kolayca ifşa olacağını beyan etmişti.
İran'ın gemilere karşı olası bir füze saldırısını ve bu saldırıyı gerçekleştirmek için gerekli keşif imkanlarının kısıtlı olması nedeniyle mümkün görmeyen O'Neil, Hürmüz Boğazı'ndaki yüksek ısının kızılötesi radarları devre dışı bıraktığını dile getirmişti.
Boğaz'daki su buharı nedeniyle gemilerin tespitinin zorlaşmasıyla birlikte, Boğaz'daki adaların fazlalığı, insanların yoğunluğu, petrol arama ve çıkarma platformlarının gemilerin tespitini güçleştirdiğine değinen O'Neil, ABD'nin olası bir Hürmüz Boğazı blokajını açmak için her türlü askeri tedbiri almaktan geri durmayacağını kaydetmişti.
Ruhani'nin açıklaması tehdit olarak algılandı
İranlı İşçiler Haber Ajansı ILNA'ya konuşan İran Azad Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mehdi Mutahharniya, "Cumhurbaşkanı Ruhani'nin yaptığı açıklama, İran'ın bölge ülkeleri petrollerinin Hürmüz Boğazı'ndan geçmesini engelleyeceğine dair beyanını bir tehdit" olarak değerlendirirken, İranlı Siyaset Uzmanı Hüseyin Dehbaşi Twitter hesabından Ruhani'nin açıklamasının uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu söyledi.
Dehbaşi, "Ruhani, uluslararası taşımacılık yapan ticari gemileri ve su yollarını tehdit edecek her türlü girişimin, Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesi 7'nci maddesine aykırı olduğunu ve uluslararası yaptırımı olacağını bilmiyor mu?" ifadelerin kullandı.
İran'la ABD arasında Hürmüz Boğazı'nda uzun yıllar süren güç mücadelesi tekrarlanırken İran'ın bugün jeopolitik gücünü kullanabileceği iç dinamiklere sahip olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçek. Ekonomik yaptırımların ülke içi krize dönüştüğü bugünlerde İran'ın geçmişe göre Hürmüz'de ABD'ye kafa tutacak durumunun olmadığı değerlendiriliyor.
İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politikalar Komisyonu Başkanı Haşmetullah Felahetpişe her ne kadar Ruhani'nin Hürmüz Boğazı'nı kastetmediğini söylese de bir kere ok yaydan çıktı. Ruhani'nin petrol tehdidi, İran'ı uluslararası sözleşmeler karşısında zor durumda bırakacak potansiyel taşıyor.
Tüm bunlarla birlikte Tahran yönetimi, ABD ile ihtilaflarının arttığı bazı dönemlerde Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidinde bulunmuş olsa da gerek uluslararası hukuk, gerekse güç dengeleri nedeniyle aleyhine ağır sonuçlar doğuracak herhangi bir adım atamadı.
Düşük bir ihtimal de olsa İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatmaya yönelik askeri müdahalesi pahalılık, enflasyon, işsizlik, yolsuzluk, kuraklık, susuzluk gibi sosyo-ekonomik sorunlarla boğuşan İran'ın sonu anlamına gelebilir. Tahran yönetiminin boğaza askeri müdahalesi Suudi Arabistan, BAE, Rusya ve ABD'nin yararına petrol fiyatlarında artışa yol açarken Çin ve Avrupa ülkelerinin zararına olacak.
Cumhurbaşkanı Ruhani'nin Avrupa'nın zararına neden olabilecek bir açıklamayı İsviçre'de dillendirmesi siyasi nezaketsizlik olarak kabul edilirken, İran'daki muhafazakarları mutlu eden ifadeleri, dünyayla iyi ilişkiler kurulmasını "ümit" eden İran halkıyla arasını açacağı kaydedildi.
Kaynak: AA