Eski İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde İçişleri Bakan Yardımcılığı görevinde bulunan, reformist kanadın önemli siyasetçilerinden Mustafa Taczade, 21 Şubat'ta yapılacak İran Meclisi 11'inci Dönem Milletvekilliği Seçimleri ile Anayasayı Koruyucular Konseyinin (Nigehban) reformist adaylara yönelik vetosunu değerlendirdi.
İran'da 1979'daki devrimden bu yana düzenlenen seçimlerin hiçbirinde rekabet ortamının bugünkü kadar ortadan kaldırılmadığını belirten Taczade, önceki dönemlerde kısmi de olsa vaatlerini anlatabilme imkanı bulduklarını ve sınırlı özgürlük ortamında seçimleri kazanabildiklerini ifade etti.
Taczade, bu seçim öncesinde ise çekinmeden vatandaşların haklarını savunabilen reformist adayların ciddi veto engeliyle karşılaştığını dile getirdi.
Tahran'daki 30 sandalye için yarışacak reformist adaylardan Ali Mutahhari, Mahmud Sadıki, İlyas Hazreti, Gulamrıza Haydari, Fatma Saidi ve Tayyibe Siyavuş gibi isimlerin başvurularının reddedildiğini hatırlatan Taczade, "Nigehban, bir siyasi parti gibi tüm muhaliflerini veto ediyor. Bu şekilde rant sağlamakta ve haram yemekte. Seçimler de bu nedenle formaliteye dönüşüyor ve Meclis de rejimin emir eri bir kurum haline geliyor." diye konuştu.
"Muhafazakarların milletvekili sayısı bugünden belli" iddiası
Veto kararlarının seçimlere katılımı düşüreceğini bilmelerine rağmen bilinçli olarak alındığını savunan Taczade, Nigehban Sözcüsü Abbas Ali Kedhudayi'nin "Amacımız coşkulu ve yüksek katılımlı bir seçim düzenlemek değil" yönündeki sözünü hatırlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
"İran Meclisinde 290 sandalye var. Militarist partilere rakip olabilecek 160 reformist adayı veto ettiler. Bu şekilde Meclisin çoğunluğunu yani 160 sandalyeyi militaristlerin hizmetine vermiş oldular. Meclisin çoğunluğu militaristlerin eline geçecek. 70 sandalyeyi de aşırı muhafazakarlar ile ılımlı muhafazakarlar arasındaki rekabete ayırdılar. Meclisteki 290 sandalyeden 230'unun muhafazakarlara gideceği bugünden bellidir."
Mustafa Taczade, reformist adaylara sadece bazı küçük şehirlerde 30 sandalye için rekabet şansı tanındığını, fakat buralarda da kazanma ihtimallerinin düşük olduğunu aktardı.
Tahran'da liste sunulmaması gerektiğini ancak ilçelerdeki adayların desteklenebileceğini dile getiren reformist siyasetçi, "İran'da büyük şehirlerde genel siyasi meseleler öne çıkarken küçük yerlerde lokal sorunlar etkili oluyor ve seçimler bölgenin şartlarına göre şekilleniyor. Özgür bir seçimi engellediler ve halkın tercih hakkını ellerinden aldılar." ifadelerini kullandı.
"Yeni Meclis büyük ihtimalle savaş taraftarı olacaktır"
Taczade, İran'ın bir krizden geçtiğini ve ABD Başkanı Donald Trump'ın da seçimlere düşük katılımı, baskıları artırmak ve isyana yol açmak için fırsat olarak görebileceğini ileri sürdü.
Mevcut Meclisin yeterince güçlü olmamasına rağmen nükleer anlaşmadan çıkılmasını savunacak ve FATF yasası (Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Eylem Görev Gücü) gibi adımlara karşı çıkacak bir Meclise göre daha iyi olduğunu ifade eden Taczade, şöyle devam etti:
"Birçok muhafazakar milletvekili, nükleer bomba üretilmesini istiyor. Her ne kadar dile getirmeseler de bunu kudretli olmanın bir parçası olarak görüyorlar. Şimdiki Meclis barış yanlısı ancak yenisi büyük ihtimalle savaş taraftarı olacaktır. Bu Meclis, militaristlerin elinde değildir ancak gelecek Meclis ekseriyetle militarist partilerin elinde olacaktır. Bu Meclis nükleer anlaşma ve FATF taraftarı, gelecek olan bunlara karşıdır."
Taczade, mevcut Meclisin hükümetle ilgili de çok fazla adım atamadığına ancak yeni oluşacak Meclisin hükümeti düşürebileceğine ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine birkaç ay kala Hasan Ruhani'yi azledebileceğine işaret etti.
İranlı siyasetçi, "Tüm olumsuzluklara ve ümitsizliklere rağmen rekabet imkanı tanınsaydı halkı Hatemi'nin listesine oy vermeleri için ikna edebilirdik. Bu mümkün olsa ülke savaşa girmez, daha fazla yaptırıma maruz kalmaz, nükleer anlaşmadan çıkmaz ve daha fazla yalnızlaşmayız. Bu yolu tamamen kapatmak istedikleri için adayları veto ettiler."
Meselenin İran liderliğiyle de bağlantısının olduğunu belirten Taczade, "Ülkede rehberlik düzeyinde güç değişimi olursa her şeyin kendi ellerinde olmasını istiyorlar. Rehberliğin el değiştirmesi halinde hükümet ve Meclisin kimin elinde olduğu da bu açıdan büyük önem arz ediyor." diye konuştu.
"Liderlik makamı topluma hesap vermeli"
Reformist kesimin artık yapısal reformları dillendirmesi gerektiğini söyleyen Taczade, bu konuda 6 maddelik öneri listesini gündeme getirdiğini anlattı.
Birinci maddenin dini lider Ali Hamaney ve yönetim sistemiyle ilgili olduğunu aktaran reformist siyasetçi, şunları söyledi:
"Liderlik makamı (Hamaney) topluma hesap verebilmelidir. Yetkileri sınırlandırılmalıdır. Süresi belli olmalı, mesela 5+5 toplamda 10 yıl için doğrudan halk tarafından seçilmelidir. Cumhurbaşkanlığı ve liderlik makamı da birleşmelidir. Çünkü geride kalan 40 yıl bize gösterdi ki lider ve cumhurbaşkanı birbirleriyle sorun yaşayabiliyor."
İkinci öneri olarak askerlerin kışlalarına dönmesini savunduklarını kaydeden Taczade, "Askerler, İran'da siyaset, seçimler, kültür, sosyal, uluslararası tüm alanlara müdahale ediyor. Siyaset yapmak isteyen asker üniformasını çıkarmalı ve bizim gibi politik arenaya girmelidir." dedi.
Taczade, devlet televizyonunun ülkede sadece yüzde 15'lik azınlığın sesini duyurduğunu, millileşmesi gerektiğini, bunun için de özel radyo ve televizyonların açılmasına imkan tanınması gerektiğini ifade etti.
Ülkede ayrıca yargı erkinin bağımsız olması gerektiğini savunan Taczade, yargının, bugünkü şartlarda devletin muhaliflerini bastırma aracı haline geldiğini söyledi.
İran'da düşünce, ifade, yazma ve diğer özgürlüklerin temin edilerek hiç kimsenin düşüncesini açıkladığı için sıkıntı yaşamaması gerektiğini dile getiren Taczade, ifade özgürlüğü zarar görünce diğer tüm özgürlük alanlarının darbe aldığını kaydetti.
Mustafa Taczade, "Seçimler özgür bir şekilde yapılmalıdır. İki ana özgürlük ortamı istiyoruz, medeni toplum için basın özgürlüğü ve yönetim için de seçim özgürlüğü." ifadelerini kullandı.
"İran'ın petrol satışının sıfıra inmesi savaş anlamına geliyor"
İran'ı en fazla tehdit eden unsurun yaptırımlar ve savaş tehlikesi olduğuna dikkati çeken Taczade, şöyle devam etti:
"Bugünkü yaptırımlar Barack Obama dönemindekilerden daha ağır. Obama kapıyı kapatınca hava girsin diye pencereyi açıyordu ancak Trump hem kapıyı hem de pencereyi kapattı. Bu şekilde ülkede bir isyan çıkmasını hedefliyor."
ABD'nin Tahran'ın petrol satışını sıfıra indirmeyi başardığında savaşın kaçınılmaz olacağını ve Washington yönetiminin de bunun farkında olduğunu savunan Taczade, "İran'ın petrol satışının sıfıra inmesi savaş anlamına geliyor. Hamaney ve Trump savaş istemiyor fakat izlenen yol savaşa doğru gidiyor. Eğer tutumlar aynı şekilde devam eder ve bir uzlaşma sağlanmazsa sıfır petrol savaş demektir." yorumunu yaptı.
Taczade, İran'ın nükleer bomba üretme peşinde olmasa da uranyum zenginleştirilmesi ve nükleer anlaşmadan çıkılmasının dünya kamuoyunda bu algıyı yarattığını belirterek, "Eğer nükleer bomba yapmıyorsan neden nükleer anlaşmadan çıkıyor ve uranyumu zenginleştiriyorsun? Bu öyle bir iştir ki sonuçları da bizim inisiyatifimizde değildir. Bunu yapmamalıyız, yaptığımız zaman da dünyanın bunu nasıl anlayacağını bilmeliyiz." diye konuştu.
"ABD ile uzlaşma imkanı var"
İran ile ABD arasında nükleer bomba, nükleer başlıklı füze ve bölgedeki gelişmelerden kaynaklı 3 temel sorun olduğunu ve bunların da aşılabileceğini söyleyen Taczade, şu değerlendirmede bulundu:
"ABD ile uzlaşma imkanı var. ABD, AB, Rusya, Çin, Türkiye ve Suudi Arabistan ile DEAŞ'ın yok edilmesi ve bazı ülkelerin istikrarı için anlaşabiliyorsak kazan-kazan formülünü uygulamaya koyabiliriz. Eğer taraflar yanlış hesap yapmaz ve kuruntuya kapılmazsa bu krizi savaş olmadan aşabilirler."
ABD ile DEAŞ'a karşı hareket ettiklerini ve ihtilaflara rağmen ortak paydalarının da olduğunu dile getiren Taczade, "Kısa vadede savaş tehlikesi çok ciddi bir şekilde var. Tek şansımız şu ki iki ülkenin lideri de savaş istemiyor. Savaşı amaçlarına ve hedeflerine uygun görmüyorlar, fakat şartlar çok kırılgan." dedi.
"İsrail'i yok etmek gibi bir programımız yok"
Taczade, bazı İranlı yetkililerin İsrail ile ilgili söylemlerini de eleştirerek, şunları ifade etti:
"Herkes biliyor ki fiili planımız İsrail'in yok edilmesi değildir. Bu sadece propaganda için atılan sloganlardır. Elbette bunu yanlış buluyorum. İsrail'in yok olup olmaması bizi neden ilgilendirsin? Tüm dünyanın yaptığı gibi Filistin halkının hukukunu savunmalıyız fakat İsrail'i yok etmek gibi bir programımız yok."
"ABD ile ihtilaflar arttıkça Rusya bundan istifade ediyor"
ABD ile yaşadıkları anlaşmazlıklardan Rusya'nın büyük avantajlar sağladığını ve İran'da, Rusya hayranı bazı kesimlerin olduğunu aktaran Taczade, "ABD ile ihtilaflar arttıkça Rusya bundan istifade ediyor. İran'a yaptırımlar genişledikçe Ruslar bundan büyük çıkarlar sağlıyor. Batılılar ile sorunların büyümesi yine Rusya'nın işine geliyor, aynı şekilde Çin'in de işine yarıyor. Çin de bundan çok yararlandı." şeklinde konuştu.
Hem Obama hem Trump döneminde ABD için en büyük tehlikenin Çin olduğuna işaret eden Taczade, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çin, dünyanın en büyük ekonomik gücü oluyor ve bu ABD'nin milli savunma doktrini için bir tehdittir. Şartlar öyle bir hale geldi ki Çin yerine İran, ABD'nin hedef tahtasına oturdu. Çin de İran'dan petrol almayarak ABD'den büyük imtiyazlar elde ediyor. İran, herkesin istifade ettiği bir ülke haline geldi. Halkımız dışında herkes İran ile ABD arasındaki gerginlikten istifade ediyor."